Serseri //yarı texting//

By hissizlestiik

799K 37.3K 7.1K

Bade : Seni bulup, sımsıkı sarılacağım. Bade : En azından bu zamana kadar beni gerçekten sevdiğini hissettir... More

1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
DUYURU!
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32. Bölüm
33. Bölüm
34. Bölüm
35. Bölüm
36. Bölüm
37. Bölüm
38. Bölüm
39. Bölüm
40. Bölüm
41. Bölüm
42. Bölüm
43. Bölüm
44. Bölüm
45. Bölüm
46. Bölüm
47. Bölüm
48. Bölüm
DUYURU
49. Bölüm
50. Bölüm
YENİ BÖLÜM
51. Bölüm
52. Bölüm
53. Bölüm
YENİ KURGU
54. Bölüm
YENİ KAPAK
55. Bölüm
56. Bölüm
57. Bölüm
58. Bölüm
KAPAK
59. Bölüm
60. Bölüm
61. Bölüm
62. Bölüm
63. Bölüm
64. Bölüm
65. Bölüm
66. Bölüm
67. Bölüm
68. Bölüm
69. Bölüm
71. Bölüm
72. Bölüm
73. Bölüm
74. Bölüm
75. Bölüm
76. Bölüm
77. Bölüm
78. Bölüm
79. Bölüm

70. Bölüm

2.5K 190 15
By hissizlestiik

"Bade." diye seslendi önce. Ne diyeceğimi düşünürken kapı kulpu aşağı indi. Pekâlâ, bu kadar erken yakalanabileceğimizi hesaba katmamıştım...

"Bade kapın kilitli. İyi misin?" Önce Uygar'a döndüm. Yatak başlığına kafasını dayamış, güç bela açık tuttuğu gözleriyle bana bakıyordu. Sakinleşmeye çalışarak kapıya gittim ve önce kilidi sonra da kapıyı açtım.

"Anne." dedim sitemle. "Biraz daha bağırsaydın." İçeri girdiğinde kapıyı kapattım.

"Baban tutturdu Bade nerede kaldı diye ne yapsaydım?"

Annem cevabımı beklemeden Uygar'a doğru gittiğinde ne olur ne olmaz diye düşünerek kapıyı yeniden kilitledim ve yanlarına ilerledim.

Annem elini Uygar'ın alnına koyduğunda Uygar huzursuzca yerinde kıpırdandı ve gözlerini açtı.

"Ateşi çok yok ama duş aldığından düşmüş tekrar yükselebilir. Sen biraz aşağıda görün, sonra yukarı çıkarken ben sana ilaç vereceğim." Başımı sallayarak onayladım. Son yıllarda benimle ilgilenmesine asla izin vermesem de sonuçta o bir anne, aynı zamanda da hemşireydi ve Uygar'a benden çok faydası olacağına emindim. Annem odadan çıktığında yatağın üstündeki tişörtü aldım ve Uygar'ın kafasından geçirdim. Eşofmanını zaten kendisi değiştirmişti. Islak kıyafetlerini banyodaki kirli sepetine bırakıp tekrar yanına gittim.

"Çok durmayacağım aşağıda, tamam mı? Hemen gelirim." Halsizce başını salladığında eğilip yanağından öptüm.

Kapıyı kapatıp aşağı indiğimde bizimkiler de kapıya çıkmıştı. Açık kapıdan ben de başımı uzattığımda misafirleri uğurladık ve içeri girdik. Kapıyı kapatmadan önce babam bir bana bir de karşı kaldırıma baktı.

"Uygar'ın arabası burada?" Gerildiğimi belli etmemeye çalışarak yanıtladım.

"Araba kullanamaz diye Emir gelip aldı onu."

"O kadar kötü mü durumu?" Mırıltıyla onayladığımda salona geçmiştik. Babam koltuğa oturduğunda salonun girişinde ayakta dikilen bana ve anneme baktı.

"Niye oturmuyorsunuz?"

"Başım ağrıyor benim. Uyuyacağım." Babamın kaşları çatıldı.

"Sen de mi hasta oluyorsun yoksa?"

"Bilmem. Galiba." dedim geçiştirerek.

"Hep dip dibesiniz. Bakamıyor musunuz birbirinize? Çocuk ne ara bu kadar hasta oldu? Bir de sana bulaşmış." Birden yediğim azarla kaşlarım çatıldı.

"Eve alıp beslemiyorum herhalde çocuğu. Doğru düzgün yemek yemiyor." Biraz acıtasyon yapıp babamın iyi halinden faydalansam iyi olurdu. Arada Uygar'ı yemeğe çağırmalarımız artsaydı en azından.

"Ara bir sor ne yapmışlar." dedi birkaç saniye sonra.

"Neyi ne yapmışlar?"

"Hastaneye gitmediler mi kızım neyi olacak?" Rahatsızca yerimde kıpırdandım.

"Yeni gittiler baba. Daha doktorun yanına girmemişlerdir. Biraz daha geçsin ben ararım."

Sessiz kaldığında ayaklandım.

"Gel ben sana ilaç vereyim. Baş ağrın için." diyen annemi takip ederek salondan çıktım. Mutfağa girdiğimizde tuttuğum nefesi bıraktım.

"Babam Uygar'ı ne ara bu kadar benimsedi ya?" İyi mi olmuştu bu kötü mü? Bilemedim.

"Başta çok kötü davrandı ya çocuğa. Vicdan azabı çekiyor."

"Onda vicdan mı varmış?" dedim bir cevap beklemeden.

"Bunu şimdi gidince içir. İlk yarım saat uyanık kalsın yan etki yapabilir. Bu onu biraz rahatlatır. Bulantısını da ağrısını da giderir. Bunu da gece ateşi çıkarsa içirirsin. Bol suyla içir hepsini."

"Ay su yok odamda." Babama görünmeden hızlıca odama çıktım. Kapıyı tıklatıp içeri girdiğimde Uygar hâlâ onu bıraktığım gibi başını yatak başlığına yaslamış duruyordu. Böyle mi uyumuştu?

Çalışma masasının üzerindeki baş ucu sürahisini aldım ve aynı hızla aşağı indim. Annem tezgaha yaslanmış beni izlerken sürahiyi doldurdum.

"Üzerini kat kat örtme sakın. Gece bir şey olursa beni ara uyanırım hemen." Onu onaylayarak mutfaktan çıktım. Birkaç adım sonra durdum ve geri döndüm. Başımı kapıdan uzattım.

"Teşekkür ederim."

*************

"Nasıl böyle oldun acaba sen?"

"Dün terasta uyuyakalmışım soğuk yedim galiba."

"Aferin." dedim yanaklarını sıkarken. "Sen şirkete uyumaya mı gidiyorsun?" dedim ona sataşmak için.

"Babam da aynısını söyledi." Homurdanarak yüzünü boynuma sakladığında güldüm. Annemin verdiği ilaçları ona içirdikten sonra ateşi biraz olsun düşmüşken yaklaşık 1 saattir yeniden yükselmişti. Uzanıp komodindeki Uygar'ın telefonundan saate baktım. Gecenin dördünde ben bu çocuğa ne yapacaktım?

Dün şirketin terasında uyuyakalmasının yanında önceki gün de yağmurda ıslanmıştı. Ben ne yapacağımı düşünürken Uygar kafasını boynumdan çıkarıp öksürmeye başladı. Neyse ki şu an bizim katta sadece annem vardı.

Uzandığımız yatakta doğrulup ona baktım. Endişeli bakışlarımı fark edince göz kırptı.

"Korkma güzelim bir şey yok." diyen sesinden bile öyle bir yorgunluk akıyordu ki, oturup ağlamak istedim.

"Hastaneye gidelim." Sabah gideriz demiştik ama git gide kötüleşiyordu ve ben bu haline dayanamıyordum.

"Sabah..." diye söze başladığında lafını kestim.

"Sabaha kadar bekleyemeyiz."

Derin bir nefes aldıktan sonra dudaklarını diliyle ıslattı.

"Emir'i arar mısın, gelsin?"

"Babama söyleyelim." diye bir seçenek sunduğumda kaşları çatıldı.

"Bu sefer sınava kadar evde saklar seni herhalde."

"Hiçbir şey de yapamaz Uygar." dediğimde başını iki yana salladı.

"Olmaz. Emirle giderim ben."

"Ben nasıl çıkacağım evden o zaman?"

"Sen kal zaten güzelim. Uyu biraz." Tekrar bir şey söyleyecekti ki, dudaklarını geri kapattı ve gözlerini yumdu. Yorgundu, halsizdi. Bir de ben çocuğu konuşturuyordum.

"Sanki uyuyabilecekmişim gibi." diye söylenerek odadan çıktım. Alt kata inip hiç düşünmeden babamın kapısının önünde dikildim. Düşünürsem korkup vazgeçerdim ve Uygar daha kötü olurdu. Kapıyı birkaç kere tıklatıp cevap alamadığımda kulpu aşağı indirdim ve içeri girdim. Oda boştu ve yatak dağılmamıştı bile. Kaşlarım şaşkınlıkla havaya kalktı. Bunlar birlikte mi uyuyordu? Kafamı iki yana sallayıp önce mutfağa sonra salona ilerledim. Babam koltukta oturmuş televizyona büyük bir dikkatle odaklanmıştı.

"Ne yapıyorsun bu saatte?" dedim şaşkınlıkla.

"Maç izliyorum." dedi televizyonu işaret ederek. Sesi de en düşük ayarda açmış olduğundan duyabilmek için iyice kitlenmişti.

"Bu saatte?" diye tekrarladım.

"Misafirler vardı izleyemedim. Tekrarı bu." Birkaç saniye ne diyeceğimi bilip önünde dikildiğimde televizyondan ayırmadığı bakışlarını saniyelik bana çevirip yeniden televizyona döndü.

"Çekilsene kızım önümden. Duyamıyorum zaten." Yeni aklına gelmiş olacak ki tekrar bana döndü.

"Asıl sen ne yapıyorsun gece gece?"

"Bir şey söyleyeceğim sana."

"Söyle."

"İsteyeceğim ya da." dediğimde ilgisini çekmiş olacak ki televizyonu tamamen kapatıp bana döndü.

"İste."

"Uygar hasta ya."

"Eeee?"

"Hastaneye mi götürsek onu?" Mırın kırın ederek söylediğim şeye hiç şaşırmayacak cevap verdi.

"Arkadaşı götürmemiş miydi zaten onu?"

"Yok. Öyle olmadı aslında."

"Nasıl oldu?" deyip arkasına yaslandı. O an zaten bunu bildiğini anlayıp daha fazla uzatmamaya karar verdim.

"Uygar burada." Bir şey demeden yüzüme bakmaya devam ettiğinde yeniden konuştum.

"Annem mi söyledi?"

"Annen de biliyor yani?" Ne güzel pot kırmıştım.

"Nereden biliyorsun o zaman?"

"Sen hasta haliyle çocuğu eve göndereceksin, bir de burnumuzdan getirmeden yanımızda oturmaya devam edeceksin öyle mi? Beni salak sandın herhalde?" Sessiz kaldığımda ayağa kalktı.

"Düş önüme."

Continue Reading

You'll Also Like

412K 12.7K 48
Gülme garantilidir. Hey sen! Tanıtımı sevmeyip okumaktan vazgeçme, seviceğine eminim. Güneşin normal hayatı yeni bir mahalleye taşınmasıyla değişir...
754K 36.5K 51
Burak: Ne istiyorsun? 055*: Bu kadar kaba olma ya. 055*: Alt tarafı bir soru soracaktım. Burak: O zaman sor, ders çalışmam lazım. 055*: Alıkoyduysam...
918K 41.6K 33
*Tamamlandı* Abinin beş kişilik arkadaş gurubundan bir çocuğa aşık olursan ne olur? peki, abin bunu öğrenirse? Gece ve Mirza'yı zorlu günler bekliy...
195K 10.6K 23
❝ Konserdeki Sevgilim: Mine, üç ay. Konserdeki Sevgilim: Sadece üç ay çıkıyormuş gibi davranacağız. Konserdeki Sevgilim: O kadar. Siz: Üç ayın sonun...