Serseri //yarı texting//

By hissizlestiik

937K 43.5K 8.1K

Bade : Seni bulup, sımsıkı sarılacağım. Bade : En azından bu zamana kadar beni gerçekten sevdiğini hissettir... More

1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
DUYURU!
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32. Bölüm
33. Bölüm
34. Bölüm
35. Bölüm
36. Bölüm
37. Bölüm
38. Bölüm
39. Bölüm
40. Bölüm
41. Bölüm
42. Bölüm
43. Bölüm
44. Bölüm
45. Bölüm
46. Bölüm
47. Bölüm
48. Bölüm
DUYURU
49. Bölüm
50. Bölüm
YENİ BÖLÜM
51. Bölüm
52. Bölüm
53. Bölüm
YENİ KURGU
54. Bölüm
YENİ KAPAK
55. Bölüm
56. Bölüm
57. Bölüm
58. Bölüm
KAPAK
59. Bölüm
60. Bölüm
61. Bölüm
63. Bölüm
64. Bölüm
65. Bölüm
66. Bölüm
67. Bölüm
68. Bölüm
69. Bölüm
70. Bölüm
71. Bölüm
72. Bölüm
73. Bölüm
74. Bölüm
75. Bölüm
76. Bölüm
77. Bölüm
78. Bölüm
79. Bölüm
80. Bölüm
81. Bölüm

62. Bölüm

5.5K 335 108
By hissizlestiik

"Nerede bu ya?" Odamdaki belki de aylardır kullanmadığım çekmecelere bile bakmıştım.

"Ne arıyorsun?" diyen anneme dönmeden çekmeceleri karıştırmaya devam ettim.

"Fondöten kapatıcı veya türevleri işte her neyse." Derin bir iç çekmişti bu dediğime.

"Sürmüyordun hiç. O zaman da vardı yüzünde yaralar." Sorarcasına değil de, bana hatırlatmak istermiş gibi konuşuyordu. Belki de değişmeye çalıştığımı benden duymak istiyordu. Bu yaptığına karşı sinirle arkamı döndüm.

"Böyle mi gideyim okula? Uygar evi basınca da serseri deyip duruyorsunuz çocuğa." Sonlara doğru istemsiz bir çıkış yaptığımı fark edince sesim normal tonuna döndü. Uygar'ın adını anmak istemiştim nedeni yoktu. Yüzümü görünce yutkunan anneme döndüm. Gözleri dolmuştu. Dün babamla eve döndüğümüzde annem evde yoktu. Kendisi hemşireydi ve dün de hastanede nöbetteydi. Geldiğinde ise ben uyumuştum. Gece bir ara yanıma gelip yanağımı okşamaya kalkıştığında anlamıştım ki babamla konuşmuş ve olayları öğrenmişti. Onu bir hışım odadan çıkardığımda da, muhtemelen odanın karanlığından yüzümü görememişti. Gece yanağımın okşanmasıyla uyanmak beni korkutmuştu ve annemin buna hakkı yoktu.

"Ne işin var odamda sabah sabah?"

"Baban seni bekliyor. Okula bırakacakmış."

"Çıkabilirsin." Yutkunduğunu gördüğümde fazla ileri gittiğimi düşündüm ama geri adım atacak değildim. Annem odadan çıktığında, sonunda aradığımı bulmuş ve hızlıca yüzümdeki yarayı kapatmaya çalışmıştım. Ne kadar nefret etsem de, sadece yanağıma süremeyeceğim için bütün yüzüme yedirmiştim. Sadece dudağımda yara kalmıştı ama sorun değildi. Çok büyük bir yara gibi durmuyordu. Odadan çıkıp aşağı indiğimde annem dış kapının önünde durmuştu. Arkası bana dönüktü. Kapıyla arasında bıraktığı boşluktan sıyrılıp dışarı çıktım ve merakla baktığı yöne çevirdim bakışlarımı.

Yolun ortasında, tam kapımızın önünde 2 araba vardı. Biri babamın, biri Uygar'ındı. Kalbim heyecanla kasılırken babamın arabasına baktım. Emir şoför koltuğunun olduğu camdan babama doğru eğilmiş bir şeyler söylüyordu. Babam da konuşmaya devam ederken gergin olduğunu fark ettim. Kapıda dikilmeye devam ettiğim sırada Emir babamın yanından ayrıldı ve Uygar'ın arabasına ilerledi. Beni fark ettiğinde kısa bir an duraksadı. 

"Seni almaya gelmiştim ama..." Babamı işaret etti. "Okulda görüşürüz?" dedi sorarcasına. Bir sorun olup olmadığını anlamaya çalıştığını anladığımda başımı salladım.

"Neredeler?" 

"Okulda hepsi." Yeniden başımla onayladığımda arabaya bindi ve sokaktan çıkıp gitti. Arkasından bakarken birden duyduğum korna sesiyle irkildim ve önüme döndüm. Anneme hiçbir şey demeden arabaya bindiğimde bizi kapının önünde beklemeye devam ediyordu. Babam arabayı sürmeye başladığında da yola devam ederken de tek kelime konuşmamıştık. 

Çok geçmeden araba okulun önünde durduğunda bir şey demesini beklemeden indim. Arkamdan seslense de, kornaya bassa da beklemedim ve adeta uçarak sınıfıma girdim. Uygar'ı görmeyi beklemiyordum ama oradaydı. Masaya diktiği gözleri o kadar dalmıştı ki, beni fark etmemişti. Her zamanki yerinde değil, benim yanıma oturmuştu. Önceden Kaanla oturduğumuz sıraya, Kaan'ın yerine. Yanlarına ulaşana kadar bütün sınıf beni fark etmiş, bakışlarını üzerime dikmişti ama onlar başlarını sıraya dayadıkları için onlar fark etmemişti. Uygar'ın yanına oturduğumda yüzüme çevirdiği bakışları uzun süre yüzümde dolandı. Tedirgin olup yerimde rahatsızca kıpırdandığımda önüne döndü. 

"Günaydın." dememle Melis kafasını sırasından kaldırmış ve bana bakmıştı. 

"Günaydın. Neredesin kız sen?" Ufak bir azarlama seansından sonra ona şarjımın bittiğini ve şarjı bulamadığım yalanını söylemek zorunda kalmıştım. 

"Kanka çok kötü bir şey oldu çok kötü." Can'ın sınıfa adeta ortalığı inleterek girmesiyle merakla ona döndük. 

"Emir kedinin birine çarptı. Ezdi kediyi." 

"Şaka yapıyorsun?" dediğimde bana döndü. 

"Yenge sen benim ne zaman şaka yaptığımı gördün ya?" 

"Emir nerede?" Uygar'ın sorusuyla hepimiz Can'a baktık. 

"Teslim olmaya gitti katil." Uygar önümden uzanarak, solumda duran Can'ın kafasına uzandı. Can kaçarak geriye çekilirken aynı zamanda konuşuyordu.

"Yemezler aslanım." 

"Komik mi geri zekalı?" Sesi bir tık sinirli çıktığında, Can'ın olayı ciddiye almamasının onu sinirlendiğini anladık. Ki haklıydı da. 

"Çıkıp bakalım hadi." Melis bana bakarak konuştuğunda başımı salladım. Ayaklandığımda Uygar'ın "gerek yok, biz bakıp geliriz." dediğini duydum. Şaşkınlıkla ona döndüm ama bana bakmadan sınıftan çıkmıştı. Tüm sınıf ben içeri girdiğimden beri film izler gibi bizi izliyordu.

Melis şaşkınlığımdan yararlanarak koluma girdi ve beni sınıftan çıkardı. Koridorun ortasında duraksadığımda bana döndü ve konuşmaya başlayarak beni yeniden yürütmeye çalıştı.

"Dünden beri çok sinirli. Sana ulaşamayınca kafayı yedi. Biraz zaman ver, kendisi sana gelecek zaten." Bahçeye çıktığımızda omuzlarım düşmüştü. Melis bu sefer önüme geçerek beni durdurdu. Yanaklarımı elleriyle sardı ve hafifçe sıkarak beni sevdi. 

"Kendine gel ya."

"Yüzüme bile bakmıyor ki." 

"Bakar. Sabah kendi yerinde de oturabilirdi ama senin yanına oturdu. Ne kadar dayanabilecek sensiz?" Yanaklarımı şişirip ofladığımda yanaklarımı iki yana çekerek beni güldürmeye çalıştı. Arabanın yanına çoktan ulaşmış olan Uygar ve Emir'in hararetle konuştuklarını görünce yanlarına ilerledik. 

"Napıcam abi ben bakamam buna. Kendime zor bakıyorum. Sen bak." Arabanın içine doğru bakmaya çalıştığımda önümde duran Uygar biraz sola kaydı daha rahat görmem için. Küçücük bir kedi vardı arabanın içinde. Miyavlayıp duruyordu ama sesi çok az çıkıyordu. 

"Ben de bir tane bebeğe zor bakıyorum o zaman Emir." dedi sinirle. "Çarpmasaydın o zaman kediye." 

"Lan ben mi çarptım?" diye aniden yükseldiğinde benim aklım Uygar'ın az önceki cümlesinde takılı kalmıştı. Bir bebeğe zor mu bakıyordu? Bahsi geçen bebek, ki muhtemelen ben oluyordum, zor mu bakıyordu bana? 

Sen oradan onu nasıl anladın be ablam?

Üstelik çok sinirle söylemişti.

Gözlerimi dolmaması için birkaç kere kırpıştırdığımda ortamda konuşulanlara kulak verdim. Bahçeye çıktığımızda ortadan kaybolan Can, yanında İremle geri dönmüştü. İrem arabaya yönelmiş kediyle ilgilenirken Uygar bu sefer Canla tartışıyordu. Bugün ekstra sinirliydi ve bu siniri muhtemelen bana yöneltmek istemediğinden Emir ve Can'dan çıkarıyordu.

"Senin şakanı sikerim. Defol şurdan." Gerçi şuan beni pek sallıyor gibi değildi çünkü normalde benim yanımda küfür etmez, diline gelenleri yutar ve sakinleşmeye çalışırdı. 

"Can ya." diye sitem eden Melis'e döndüm. "Böyle şey yapılır mı? Hiç komik değildi." 

"Kanka bana da ezdim dedi napayım ben? Görseydim böyle ciyak ciyak kediyi ezdi der miydim?" Anlaşılan olay tamamen yanlış anlaşılmadan ibaretti.

"Lan ben ezmedim diyorum size." Emir kendini açıklamaya çalışırken, ona üzülmüş ve ilgimi ona vermiştim.

"Kim ezdi?" dedim sadece anlatması için. Kedinin ezilmediği ortadaydı zaten. 

Sonunda birinin onu dinlemesi işine gelmiş olacak ki, kediyi arabadan alıp yanıma geldi.

"Allah aşkına ezilmiş gibi duruyor mu bu? Tövbe estağfurullah ama ezsem böyle mi ezerim?" 

"İmana geldi çocuk." diyen Can'a bakmadan, Emir'in uzattığı kedinin başını çekinerek okşadım. Birden kafasını çektiğinde ben de irkildim ve elimi çektim. 

"Önümde araba vardı. Yol bomboş ama adam birden durdu, sonra bastı gaza gitti. Tam ben de çekip gidicem bunu gördüm." dedi elindeki kediyi havaya kaldırarak. "Sesi çıkmıyor yatıyordu aklım çıktı yemin ederim. Aldım elime baya sesi çıkmadı sonra miyavlamaya başladı böyle. Ben de bırakamadım aldım geldim. Bacağına bir şey olmuş gibi."

"Veterinere götürseydin ya gelmeden." İrem konuşunca ona döndü Emir. 

"2 yer biliyordum zaten. İkisi de kapalıydı."

"Hadi Bade'yle Uygar götürsün yavrularını." Emir kediyi Uygar'a doğru uzattığında Uygar beni şaşırtarak tek kelime etmeden kediyi kucağına aldı. Kedi zaten bacağından dolayı hareket etmiyordu. Sadece başını oynatıyordu. Biraz hırçındı.

Melis yine bizi yalnız bırakmak için apar topar herkesi toplayıp sınıfa götürdü. Uygarla baş başa kaldığımızda o kucağındaki kediyi sakinleştirmeye çalışıyor, ben onu izliyordum.

"Biraz konuşabilir miyiz?" dediğimde başını bana çevirdi.

"Canı acıyordur. Ben oyalanmadan götürsem iyi olur." Kucağında tuttuğu kediyi göstermek ister gibi çok az havaya kaldırdığında kedi birden bana doğru uzanmış ve elimi çizmişti. Kedinin bile bana tavır alması normal miydi? Uygar kediyi geriye çekerken elime bakıyordu. Elimi arkama aldım gözlerime bakması için.

"Bakayım." dedi bana doğru bir adım atarken.

"Önemli bir şey değil." dedim elimi arkamda tutmaya devam ederken, "Ben de geleyim."

"Sen derse gir. Ben götürürüm." Omuzlarım düştüğünde bana ne kadar kızgın olduğunu daha iyi anlamıştım. Uygar arabaya binip giderken bir süre arkasından bakmış ardından okula doğru ilerlemiştim. Kısa sürede geç kaldığım derse girip biraz dinlemeye çalışmış olmayınca da uyumuştum.

Gözlerimi aralamadan önce duyduğum yüksek ses ve uğultular başımı kaldırdığımda son buldu. Melis sırasında oturmuş ama öne doğru eğilmişti. Sınıftan bir kıza kilitlenmiş, bakışlarını ayırmıyordu. Arkamı dönünce beni fark eden Emir, Melis'i kolundan tutarak geri çektiğinde bu sefer tartıştığı kız alayla güldü.

"Noldu ya? Prensesimiz uyanınca bir sesin kesildi." Kaşlarım çatıldığında, oturduğum sırada yan dönerek Melis'e baktım.

"Noluyor?"

"Bir şey olduğu yok." dedi derin bir nefes alırken. "boş boş konuşuyor işte."

"Boş boş mu?" diye yeniden atılan kız muhtemelen ilgiyi üzerine çekmek için sesini de yükseltmişti. "Bu kız geldiğinden beri Uygar'ın peşinde dolanıyor. Dibine dibine girdi çocuğun, o haklı ama ben dile getirince mi haksız oluyorum?" Kızın yüzüne bile bakmadım. Kendisi benim okuldaki tek amacımın uyumak olduğu zamanlarda bile bana sataşmaya çalışan biriydi. Şimdi yanımda birilerini görünce eline koz geçtiğini düşünüyordu.

"Aylardır okulda yok bir anda çıkıp geldi. Hoş varlığı yokluğu da bir zaten." Şuan ben niye topa tutulmuştum ki?

"Hayırdır güzelim ilgin mi bitti?" Konuşan çocuğa döndüğüm sırada fazla yakınımda olmasıyla gerildiğimi fark ettim. Ön sıramda oturmuş bana doğru eğilmişti. Ensesinden tutulup geri çekildiğinde gözlerimi kırpıştırdım. Cidden ne yaşanıyordu şuan?

"Benim ilgim bitti Enes." Emir yakasından çevirip çocuğu benden uzaklaştırmıştı. "Bana versene ilgi."

Emir'in cidden gerildiğini anladığımda, ortalığı karıştırmış ve köşesine çekilmiş biri gibi gözüktüğümden masamdan kalktım ve birkaç adımda Emir'in yanına gittim. Kolundan tutup çocuğun yakasını serbest bırakmasını sağladığımda bana döndü.

"Sakin olsana sen. Umursamıyorum ben söylediklerini zaten."

"Benim sabrımın da bir sınırı var ama." dediğinde çoktan çocukla onun arasına girmiş, onun önünde duruyordum.

"Biliyorum ama dediğim gibi umrumda değil." Omuz silktiğimde beni taklit etti ve diklenircesine konuştu.

"Benim umrumda ama."

Ona cevap vermek için dudaklarımı aralamamla belimden tutulup çekilmem bir oldu. Emir'in kolundan çektiğim elimi düşmemek için karnımı saran kollara sardım.

"Ne dikleniyorsunuz birbirinize?" Uygar'ın sesini duyduğumda biraz rahatlasam da fazlaca huzursuz olmuştum. Benim hakkımda böyle şeyler duymasını istemiyordum.

"Yok bir şey. Çık tepemden sen." Emir yanımızdan geçerken Uygar arkasından kısa bir an bakmış, hemen ardından bana dönmüştü.

"Noldu?"

"Hiçbir şey." Yerime geçmek için hareketlendiğimde elini belimden çekti ve bana müsaade etti. Yandan dolanıp kendi yerine geçtiğinde sınıfa kısa bir göz attım. Can ortalıkta yoktu ve onun haricinde sınıfta olan herkes bakışlarını dikmiş öylece bize bakıyordu.

"Dönsenize önünüze." Emir'in yüksek çıkan sesini beklemediğimden irkildim ve ellerimi bacağımda birleştirdim. Sınıf yavaş yavaş yerine yerleşirken kısa sürede hoca gelmiş ve ders başlamıştı.

Dersin sonlarına doğru hoca konuyu toparlamış, herkes defterine notlar alırken ben boş sıramla bakışıyordum. Uyumak istemiyordum, gün içinde kendimi çok fazla yorup gece uykuya dalmamın kolaylaşıp kolaylaşmayacağını deniyordum. Çok ciddi bir deneydi ve bu da işe yaramazsa uykusuzluktan kafayı yiyecektim.

"Evet, dersimiz bitti. Sorusu olan var mı?" Kimseden ses çıkmadığında devam etti.

"Pekâlâ ben size bir soru sorayım o zaman. Biliyorsunuz başvurular başladı. Sınava başvuranları görebilir miyim?" Eller havaya kalktığında etrafıma bakındım. Sadece Uygar, ben ve sınıftan 3 kişi el kaldırmamıştık.

"Pekâlâ." dedi hoca ve sınıfın içinde gezinmeye başladı. "Mert'in sadece bir oturuma gireceğini biliyorum. Aylin? Enes?"

"Ben bugün başvuracağım hocam."

"Ben de." İkisi de cevapladığında sıranın bize gelmesiyle gerilerek elimi bacağıma sardım ve kendimi oyalamaya çalıştım.

"Bade? Uygar?" O sırada zilin çalmasıyla rahatlarım sanıyordum ama kimse sınıftan çıkmamış, pür dikkat bizi bekliyorlardı. Uygar bacağıma uzanıp elimi avucunun içine alırken bu bile beni rahatlatmamıştı. Ne diyecektim şimdi?

"Mezuna bıraktık biz." Uygar'ın gayet rahat çıkan sesiyle herkes hocaya döndü. Ders konusunda biraz katı bir öğretmendi.

"Daha sınava girmeden öyle mi? Üstelik aylar varken? Başvurular bile yeni başlamışken?"

"Evet." diye yanıtladı aynı rahatlıkla. "kendi sınavımız için size mi danışmamız gerekiyordu anlamadım?" Alayla gülse de sesi sert çıkıyordu. Baş parmağı elimin üstünü okşarken sinirine karşın dokunuşlarının nasıl bu kadar yumuşak olduğunu sorguluyordum.

"Elbette ki bana soracak değilsin Uygarcım. Ama başkasına da sormaman gerektiğini düşünüyorum ben. Sonuçta kimse kimse için kendinden ödün vermemeli değil mi? Üstelik geleceği konusunda?" Birkaç saniye duraksayıp bana döndü.

"Değil mi Bade?" Uygar dudaklarını araladığında hoca yeniden konuştu.

"Çıkabilirsiniz. Bade sen yanıma gel." Sınıftan çıktığında üstümde toplanan bakışlardan kaçmak ister gibi Uygar'a baktım. Şuan bana sarılabilirdi. Bence buna ihtiyacım vardı.

"Gitme. Kafanı şişirecek." Omuz silkip ayaklandım.

"Ben de geleyim?"

"Gerek yok." Onu beklemeden sınıftan çıktım. Hocanın yanına gitmezsem yüksek ihtimalle babamı arayacaktı. Zaten hep arardı ama babam açmazdı. Bu konuda hocadan sürekli azar yerdim. Ama babam 'ilgili' baba rolüne o kadar kaptırmıştı ki, telefonu açmayı bırak okula gelip hocalarla bile görüşebilirdi. Ve muhtemelen hoca bu sene sınava girmem yönünde bir sürü şey söyleyip babamı ikna edecekti.

Odanın önüne geldiğimde kapıyı tıklattım ve "gir" komutuyla içeri girdim. Kendisi okulumuzun müdür yardımcısı aynı zamanda on ikinci sınıfların kimya öğretmeniydi.

"Gel Bade." dedi beni gördüğünde. Gözlüğünü düzeltirken bana önünde duran koltuğu işaret etmiş kendisi de bilgisayarına dönmüştü.

"Sen gelmeden biraz notlarını inceledim." dediğinde bu konuşmanın nereye gideceğini anlamış ve şimdiden sıkılmıştım.

"9. sınıfta notların gayet iyiymiş. Hatta ortalamanın çokça üstünde diyebilirim." demişi ve buna şaşırdığı gayet ortadaydı.

"10. sınıfta da iyi gitmişsin ama bir yerden sonra düşüşler başlamış." Bana kısa bir bakış atıp önüne döndü.

"Bir kayıp mı yaşadın diyeceğim ama görüyorum ki hâlâ devam ediyor. Üstelik ne tesadüftür ki aynı dönemsel düşüş Uygar'da da mevcut." Bilgisayarı kapattı ve tamamıyla bana döndü.

"Derslerde uyuyorsun, sınavları kaçırdığın zamanlar oluyor ve telafiye girmiyorsun. Ki telafi sınavı zorunlu bir şey değildir, okulumuzun size tanıdığı bir imkandır. Girdiğin sınavlardan düşük not alıyorsun. Yükseltmek gibi bir çaban da görüyorum ki yok. Ailene zaten asla ulaşamıyoruz. Eminim ki bunları sürekli duymak ve görmek onları epey bunaltmıştır." Kendi yorumunu katmasa ölürdü çünkü.

"Seninle açık konuşacağım. Senden yana bir beklentimiz zaten kalmadı. Mümkünse veline bir dilekçe yazdırıp derslere gelmemeyi tercih etmelisin. Çünkü belli ki kötü yönde etkilediğin biri var. Uygar bir anda bir çöküş yaşadı ve tam bu sene toparladı derken birden ortadan kayboldu. Şimdi de sınava girmeyeceğim diyor. Başkasına bunu yapmaya hakkın olduğunu düşünüyor musun?"

"Ben onu bir şey için zorlamıyorum." dedim sadece. Bu da ondan ve Melis'ten ezberlediğim bir cümleydi.

"Zorlamıyorsun ama belli ki manipüle edebiliyorsun." Derin bir nefes aldı ve konuşmasına devam etti. "Aranızda belli ki duygusal bir bağ var ama bu yaştaki aşklar, ilişkiler uzun sürmez. İleride, biraz aklın başına geldiğinde bir gün Uygar'ı anımsayacak ve onun hayatından aldığın bir sene için büyük bir pişmanlık duyacaksın. Bunu ne kendine ne ona yapma." Daha sonraki konuşmaları nasihat adı altında bana alttan alttan kimi zaman da açıkça laf sokmalarıyla tamamlanmış ve beni derse göndermişti. Geç kağıdını dersin hocasına vererek sınıfa girdiğimde kendimi iğrenç ve boş biri gibi hissediyordum.

Başımı sıraya yaslayıp sağıma döndüğümde Uygar'ın kısık sesi kulağımın dibindeydi.

"Ne diye tuttu seni bu kadar uzun?" Endişeli sorusuna ne cevap vereceğimi düşünerek gözlerine baktım. Keşke bana kırgınken bile bu kadar güzel bakmasaydı. Belki o zaman her şey daha kolay olabilirdi.

Continue Reading

You'll Also Like

1.8K 198 10
kısa hikaye, yaş farkı ** "Yüzüme baksana Defne.." Giray elini Defne'nin çenesine koyup yüzünü çevirdi. Bu sefer Defne'nin kaçacak yeri kalmamıştı. "...
660K 24.6K 57
Naz: Allahım verdiğin nimetlere hamd olsun yarabbim Naz: Şu boya posa Naz: Şu saça başa Naz: Saçı başı siktir et Naz: BAKLAVALAR LENS Mİ? *** Küfür...
428K 18.9K 44
Onur Parimli: Hem neden son model arabanızı bir mahalle tamircisine yaptırmak istiyorsunuz? Eminim ki işinde benden daha usta kişiler vardır. Bilinme...
yirmi By ilayda

Short Story

753K 56.6K 73
hazar biraz duyarsız, biraz da sinir bozucu birisi boyxboy ve texting