Serseri //yarı texting//

By hissizlestiik

936K 43.4K 8.1K

Bade : Seni bulup, sımsıkı sarılacağım. Bade : En azından bu zamana kadar beni gerçekten sevdiğini hissettir... More

1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
DUYURU!
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32. Bölüm
33. Bölüm
34. Bölüm
35. Bölüm
36. Bölüm
37. Bölüm
39. Bölüm
40. Bölüm
41. Bölüm
42. Bölüm
43. Bölüm
44. Bölüm
45. Bölüm
46. Bölüm
47. Bölüm
48. Bölüm
DUYURU
49. Bölüm
50. Bölüm
YENİ BÖLÜM
51. Bölüm
52. Bölüm
53. Bölüm
YENİ KURGU
54. Bölüm
YENİ KAPAK
55. Bölüm
56. Bölüm
57. Bölüm
58. Bölüm
KAPAK
59. Bölüm
60. Bölüm
61. Bölüm
62. Bölüm
63. Bölüm
64. Bölüm
65. Bölüm
66. Bölüm
67. Bölüm
68. Bölüm
69. Bölüm
70. Bölüm
71. Bölüm
72. Bölüm
73. Bölüm
74. Bölüm
75. Bölüm
76. Bölüm
77. Bölüm
78. Bölüm
79. Bölüm
80. Bölüm
81. Bölüm

38. Bölüm

11.2K 643 318
By hissizlestiik

Herkese merhaba... Yeni bölüme hoş geldinizz.
Yine saçma sapan bir bölüm saati ile karşı karşıyasınız... 🥲

ÇOK UZUN BİR BÖLÜM OLDU.

Sınır : 200 oy, 200 yorum

Üzgünüm ama bunu yapmak zorundaydım artık. Etkileşimi hepimiz görüyoruz...

Uzun uzun konuşmayacağım. Bombayı atıp gidiyorum. Bölüme geçebilirsiniz.

************

Yorucu bir okul gününün ardından eve dönerken, moralim sıfırın altındaydı. Uygar 2 gündür okula gelmiyordu. Okula gelmediği gibi, beni ne arıyor ne de soruyordu. Aynı şekilde öbürlerine karşı da böyleydi. Eğer beni geçiştirmeye çalışmıyorlarsa, Uygar onlara da haber vermiyordu. Sinirle güldüm. Kimi kandırıyordum ki, gayet de beni geçiştiriyorlardı. Bunu bugün net bir şekilde anlatmıştım ki, Emir'in Uygar'dan haberi vardı.

Belki başka bir zaman olsa beni bu kadar habersiz bırakmasına bu kadar takılmayabilirdim. Ama geçen seferki ortadan kaybolmasının hemen ardından sırtında ne olduğu belirsiz izlerle dönmüştü. Onların sebebini bilmiyordum ve şuan ne yaptığını bilmemek beni delirtiyordu. Ani bir kararla telefonumu aldım ve kaldırımda yavaşça ilerlerken mesajlara girdim.

Tolga'dan görmeye alıştığım mesajları bugün de yok sayarak, Uygar'ın sohbetine girdim. Birkaç dakika boyunca ne yazacağımı bilemeyerek oyalandım. Sonra birden çevrimiçi oldu. Büyük bir heyecanla bekledim. Günlerdir uygulamaya girmiyordu. 5 dakika kadar çevrimiçi kaldıktan sonra uygulamadan çıktı. Gözlerim dolarken, telefonu cebime koydum ve yürümeye devam ettim.

Binaya girdiğimde, ilerleyip asansör tuşuna bastım. Asansör gelene kadar, telefonu çıkarıp bir ümit yazmış mı diye bakarken, asansör gelmiş ve hatta kapısı kapanmak üzereydi. Benden önce biri ayağıyla kapıyı engelleyip bana yol verdiğinde teşekkür ettim ve asansöre girdim. Karşı taraftan ses gelmeyince kafamı kaldırdım ve bedenim donakaldı. Tolga tam karşımda duruyordu. Asansörün cam kısmına sırtını yaslamış, sırıtıyordu.

"Sonunda karşılaşabildik." Bana doğru bir adım attığında, sanki çok yerim varmış gibi geriye adımladım. Kaçacak yerim olmadığını o da bildiği için daha da keyiflendi ve parmağını saçıma doladı. Asansör tuşlarının tam arkamda olmasını fırsat bilerek, arkamdaki elimi hafifçe tuşlarda gezdirdim. Kabartmalı şeklinden anladığım kadarıyla arama simgesi olan tuşa basacağım sırada Tolga hızla elimi tuttu. Elimi belimde sabitleyerek beni kendine çekti.

"Şşşşt uslu bir kız oluyorsun. Gerçi sen benim yapma dediğim her şeyi yapmaya meyillisin." Nefesi yüzüme çarpıyordu. Alkol kokuyordu. Midem bulanmıştı. Kolumu tuttuğu eliyle baskı yaparak, canımı acıtmaya çalıştı. Bileğim ağrıyordu ve titremeye başlamıştım. Tepki veremiyordum.

"Seni buraya uyarmaya geldim. Madem ki telefonlarıma, mesajlarıma bakmıyorsun. O zaman biz de burada görüşürüz." Bulabildiğim ufacık güçle onu itmeye çalıştığımda, kolumu daha sıkı tuttu ve kulağıma yaklaştı. "O çocuktan uzak dur diyorum. Ama sen evine alıyorsun öyle mi?" Birden sıkıca çenemi tuttu ve dudaklarını yanağımda gezdirdi. "Sana benden başka kimse bu kadar yakın olmayacak. Duydun mu beni?" Sesi korkunç çıkıyordu. Başımı belli belirsiz oynattığımda, saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdı gülerek.

"Aferin küçük kardeşime. Ben kaçıyorum, çok görüşeceğiz nasılsa." Açılan asansör kapısından çıkıp gittiğinde, donakalmıştım. Hiçbir şekilde hareket edemiyordum. Az önce ne yaşamıştım?

Asansör durup kapı açıldığında karşımda duran kadına baktım. Yüz ifademden korkmuş olacak ki "iyi misiniz?" diye sordu. Başımı salladım hafifçe ve asansörden indim. Dairem bir üst kattaydı. Merdivenleri çıktığımda bacaklarım ve ellerim hatta bütün vücudum titriyordu.

Güçlükle ulaştığım kapıyı anahtarla açarak içeri girdim. Babamı aramam lazımdı. Belki birkaç gün yanımda kalırdı. Ya da kapıda beklemesi için birilerini gönderirdi. Ellerim titreyerek telefonumu çıkardım ve babamı aradım. Uzunca çaldı ama cevap veren olmadı. Ağlamak istiyordum ama asla ağlayamıyordum. Şoka girmiş gibiydim ve vücudumun verdiği tek tepki titremekti.

Tamam, sakin ol. Babam birazdan dönecekti. Öyle olmasını umarak oturduğum yataktan kalktım ve üzerimi değiştirdim. Yarım saat boyunca, odada sağa sola gidip gelmek, defalarca yüzümü yıkamak gibi şeylerle oyalandım. En sonunda korkarak telefonumu elime aldım. Babamdan hiçbir arama yoktu. Mesaj bile yoktu.

Normal bir durumda beni merak etmediği için ona kızabilir ve gurur yapıp aramayabilirdim. Ama bu normal bir durum değildi. Babamı yeniden aradım. Açmadı. Sonra yeniden...

Bu sefer hat meşgule atıldı. Gözlerimi sımsıkı yumarken, kendi kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum. O sırada mesaj geldi. Bari Uygar olsun...

Babam : Toplantıdayım. Seni 1 saate arayacağım.

Hırsla telefonu elime aldım. Sinirin ve aynı zamanda korkunun getirdiği yoğun duygularla babama mesaj yazmaya çalıştım.

Bade : Senden nefret ediyorum

Bade : Tamam mı?

Bade : sana karşı hissettiğim tek duygu nefret

Bade : son olaydan sonra seni asla aramayacağımı biliyorsun

Bade : içip evime geldin, bağırdın çağırdın, etrafı dağıttın

Bade : bir sürü ima yaptın

Bade : bunlara rağmen seni aradım

Bade : sana muhtaç olmasam seni arar mıydım

Bade : bunu bile düşünemeyecek birisin

15 dakika sonra...

Bade : senden ve önceliklerinden nefret ediyorum

Bade : bu mesajlara asla toplantın bitmeden bakmayacağını biliyorum

Bade : umarım toplantın iyi geçmiştir

Bade : bari bunu becer

Bade : çünkü sen ne eş olmayı ne de baba olmayı becerebildin

Bade : senden nefret ediyorum

Babama sonsuz nefretimi iletirken, Tolga tarafından mesaj yağmuruna tutuluyordum. Mesajlarına cevap vermememle ilgili yazdığı şeylerden sonra ekrana çağrısı düştü. Aramayı cevapladım.

"Niye cevap vermiyorsun mesajlarıma?"

"Uyuyordum." dedim, korkak sesime lanetler ederken. Çağrıya annemi bağlamak aklıma geldi. Ona Tolga'nın beni aradığını, rahatsız ettiğini söylersem inanmazdı ama konuşmayı duyabilirdi. Annemi tam 4 kere aradım. Açmamıştı.

"Yanında mı o çocuk?" Gözlerim doldu. Değildi. Belki de ona en ihtiyaç duyduğum andı. Ama değildi.

"Hayır."

"Güzel." dedi keyifle. "Biliyorsun ki yanına kim gelirse öğrenirim." Ona cevap vermediğimde sesi sertleşti.

"Biliyorsun değil mi?"

"Biliyorum."

"Güzel." diye mırıldandı. Saniyeler sonra telefonu kapattı. Yatağa uzandım. Nefesim kesiliyordu. Ne yapacaktım? Bu odada bayılıp kalmak istemiyordum.

Annem : Bade?

Annem : Eve dönüyorsun değil mi tatlım?

Annem : O yüzden aradığına inanmak istiyorum.

Bade : ne eve dönmesi ya

Bade : ne eve dönmesinden bahsediyorsun sen

Bade : o şerefsiz oğlunun bana mesaj atmadığı tek saniye yok

Bade : evimi öğrenmiş beni sıkıştırdı burada

Annem : Bade yine mi aynı konu

Bade : evet yine aynı konu

Bade : yine aynı konu ve lanet olsun ki bunun tek suçlusu sorumlusu sensin

Bade : takip ediyor beni her gün

Annem : yanlış görmüş olabilir misin tatlım

Annem : neden seni takip etsin Tolga

Annem : çok üzülüyor bizi ayıranın o olduğunu düşündüğü için

Bade : anlaşılan böyle düşünen sadece oymuş

Bade : sende tık yok

Annem : evden gitmeyi bile teklif etti

Bade : anne sen ne anlatıyorsun ya

Bade : ne anlatıyorsun

Bade : Ya da ben ne anlatıyorum

Bade : kime ne anlatıyorum

Bade : bana sahip çıkmadın

Bade : bari oğluna sahip çık da beni rahat bıraksın

Bu kişiyi engellediniz.

Başından beri aramak istediğim ama asla elimin gitmediği birileri vardı. Emir, Can ve Melis. Hiçbirini Tolga'ya bulaştırmak istememiştim. Ama başka çarem kalmamıştı. Yanımda olabilirlerdi. Çok korkuyordum. Elim Emir'in numarası üzerinde gidip geldi. Benim yanımda olurlardı. En azından biraz da olsa güvende hissederdim. Tolga buraya yeniden gelse öğrenecek kimse yoktu. Kimse benden haber alamazdı. Hem onlar Tolga'ya karşı benim kadar güçsüz olamazlardı. Bu düşünce bencillik miydi? Sırf Tolga'ya karşı güçsüz değiller diye onları da bu belaya sürüklemek? Ekranda annemin yazıyor ifadesini görünce yeniden yatağa uzandım ve telefonu da yanıma indirdim.

************

Gelen sesler uykumdan sıçrayarak uyanmamı sağladığında, keskin bir ağrıyla yatakta doğruldum. Aklıma gelenlerle kaskatı kesildim. Yatakta bir sağa bir sola dönerek uyuyakalmıştım. Biri çok sert bir şekilde kapıyı tıklatıyor, aynı zamanda zile basıyordu. Ses yapmamaya özen göstererek kapıya gittim. Evde olmadığımı zannetmeliydi. Tolga mıydı gelen? Kapıya deli gibi vuran ondan başka kim olabilirdi? Delikten baktığımda, birden gücümün boşaldığını hissettim. Kapıyı açtığımda karşımda onu gördüm. Muhtemelen sinirden kıpkırmızı olmuş Uygar... Elinde telefon, ekranda Bade aranıyor... yazısı vardı. Telefonu kapattı ve bana döndü. Dudaklarını aralayıp, bir şey söylemeye hazırlandığı an arkamı döndüm ve odama ilerledim. Kapıyı sertçe çarparak içeri girdiğimde yatağıma uzandım.

Dakikalar sonra kapı tıklatıldığında, cevap vermeden gözlerimi kapattım. Ona çok sinirliydim, beni yalnız bıraktığı için. Eğer günlerdir ortalıktan kaybolmasaydı, arayacağım ilk kişi o olacaktı. Ama benn annemle babama muhtaç kalmıştım. Gerçi onlardan da bir şey çıkmamıştı ama neyse... Yine de Uygar geldiğinden beri üzerimden büyük bir yük kalkmış gibi hissediyordum. Kapı yeniden tıklatıldı ama benden cevap alamayacağını anladığında içeri girdi. Önümde durdu, yüzüme baktığını hissediyordum ama tepki vermedim. Yatağın önünden dolanarak, yatağın arkamda kalan kısmına oturdu. Eli tüy gibi bir dokunuşla saçlarıma gitti.

"Konuşabilir miyiz?"

"Konuşamayız." Titreyen sesime lanet ettim. Lütfen sadece susup yanımda oturamaz mıydı? Kapının zil sesi duyulduğunda, hızla ona döndüm. Bu sefer Tolga'ydı. Evine kimin geldiğini görüyorum demişti. Uygar'ı görünce evime gelmişti. Kesinlikle Tolga'ydı.

Uygar'ın ayaklandığını görünce ben de ayaklandım.

"Açma." Sesim biraz yüksek çıktığından, tedirginlikle bana baktı. Sorar gibi ifadesini görünce başımı iki yana salladım. "Açma."

"Güzelim sakin ol." Kapı tekrar çalındığında yeniden tekrarladım.

"Sadece kapıya bakıp geleceğim tamam mı? Bir şey olmayacak." Bir sorun olduğunu anlamıştı. Kapıya doğru ilerlediğinde peşinden gittim.

Hızlı bir şekilde kapıya ulaştı ve beklemeden kapıyı açtı. Arkasından tişörtünü sıkıca tutarken başımı eğip gelene baktım. Kuryeydi. Bir şey sipariş vermemiştim. Paketi Uygar'a uzatırken, hızla atıldım ve Uygar'ın elini tutarak geri çektim.

"İstemiyoruz. Sipariş falan vermedik biz." Elini, önce elimden kurtarıp, sonra avucunun içine aldı ve sıkıca sardı. Kurye şaşkınlıkla bize bakıyordu. Uygar bana doğru dönüp, yavaşça paketi aldı ve kuryeye teşekkür etti. Kapıyı kapattığımızda, paketin içindeki not kağıdına baktık.

Afiyet olsun yengeeemm. Gönül isterdi ki birlikte olsun ama napalım, o da olacak bir gün. Sensiz boğazımızdan geçmedi, afiyet olsun.
-Can ve diğerleri.

Tuttuğum nefesimi geri verirken, Uygar dikkatle yüzüme bakıyordu. Bir an için gözlerim karardığında, sendeledim. Belimden tutarak, beni kendine yasladı. Yer ayaklarımın altından kayıp gider gibi olduğunda, gözlerimi açık tutmakta zorlandım ve kendimi ona bıraktım.

*************

Gözlerimi araladığımda, zaman algımı yitirmiş gibiydim. Bugün defalarca kez uykumdan sıçrayarak uyanmıştım. Şimdi ise saçlarımda gezinen bir elle uyanmıştım. Kaç saattir uyuyordum acaba? Mümkünse günlerdir uykuda olmayı, gördüklerimin ise çok gerçekçi bir kabus olmasını isterdim. Başımın yaslanmış olduğu bedenden ayrılırken, Uygar'a baktım. Dümdüz bir şekilde karşıya bakıyordu. Karşıdaki duvara odaklanmıştı. Çenesi gerilmiş, alnındaki ve boynundaki damarlar gün yüzüne çıkmıştı. Yüzünü bana döndüğünde, gözlerinin koyuluğu gözümü korkuttu. Başımı indirdiğimde, elindeki telefonumu gördüm. Annemle olan sohbet açıktı. Yeniden gözlerine baktığımda, duvara bakmaya devam ediyordu.

"Telefonunu karıştırmış bulundum, özür dilerim. Baban ısrarla arayınca bir şey oldu zannettim. Gerçi olmuş zaten ama bu şekilde öğrenmek istemezdim."

Yüzüme çevirdiği bakışları oldukça öfkeli, gözleri ise kızarmıştı. Kendini tutuyor gibiydi ve patlamaya hazır bir bombadan farkı yoktu.

"Ne zaman?"

"Okuldan geldiğimde. Peşimden asansöre bindi."

"Bir şey yaptı mı sana?" Gözlerimi gözlerinden ayırmadan cevap verdim, yalan olduğunu anlamasın diye.

"Hayır. Konuştu sadece." Gözlerini yumdu ve başını geriye yatırarak, yatak başlığına kafasını koydu.

"Bana yalan söylemeni istemiyorum." Bedeni kasıldı. "Beni neden aramadın bile diyemediğim için kendimden nefret ediyorum."

Geriye çekilip aramızdaki teması sıfıra indirdiğimde başını bana çevirdi.

"Bade, ne desen haklısın ama susma. Lütfen. Bir şeyler söyle."

"Annemi bile aradım Uygar. Annemi bile aradım, ama seni tek bir kere aramadım. Neden biliyor musun? Çünkü kahretsin ki nerede olduğunu hiçbirimiz bilmiyorduk. Telefonu açar mısın açmaz mısın onu bile bilmediğim için aramadım. Açmazsın diye çok korktum."

Yüzümü ona çevirdim. "Bir tek sen olsaydın yeterdi. Kimseye gerek kalmazdı, saçma sapan krizleri tek başıma atlatmazdım. Hatta ne var biliyor musun? Tolga bu kadar umrumda bile olmazdı. Çünkü bunca zaman bana bu saçma güveni sen verdin. sen gidince hepsi uçtu gitti."

"Ne farkın kaldı şimdi babamdan?"

***************

Gecenin ilerleyen saatlerinde Uygar, artık dayanamayarak Bade'nin odasına girdi. Yeterince dayanmıştı zaten. Bade'nin evindeki konuşmalarının ardından, kendi evlerine getirmişti kızı. Zaten onu görmediği 2 gün kafayı yemek üzereyken, sonunda yanına gittiğinde öğrendiği şeyler yıkmıştı Uygar'ı. Bade'nin yatağının yanına, yere çöktü. Uzanıp saçlarını ve hafif açılan yakasını düzeltti. Eve gelince kendi tişörtlerinden giydirmişti genç kıza. Buruk bir gülümseme takıldı dudaklarına. Gözleri komodinin üzerindeki ilaç kutusuna takılınca, gülümseyen yüzü soldu. Eve gelince uyumakta zorlanmış, defalarca kez kriz geçirmişti Bade. En sonunda uyku ilacı almak zorunda kalmıştı.

Uygar, Bade'ye bakarken sürekli zihninde korkmuş hali canlanıyordu. Onu kapıda ilk gördüğünde verdiği tepki, kuryenin getirdiği paketi almak istememesi, hatta kapıyı bile açmak istememesi. Buraya gelirken bile korkudan bedeninin titremesi... Yanında güvende hissettiğini söylemişti Bade ona. Yanındayken böyleyse, yokken nasıl hissetmişti? Ne kadar korkmuştu? Tek başına kaldığında neler geçmişti aklından? Ya da Tolga karşısına çıktığında, hatta belki ona dokunduğunda...

Daha fazla dayanamayarak, ayaklandı. Tolga'yı bulacaktı, onu her şeye pişman edecekti. Ama önce Bade'nin biraz da olsa sakinleşmesi gerekiyordu. Onu yalnız bırakamazdı.

Eğilip, güzel yüzüne ufak bir öpücük kondurdu ve istemeyerek de olsa odadan çıktı. İçi huzursuzdu. Sanki gecenin ilerleyen saatlerinde dünyasının başına yıkılacağını hissetmiş gibiydi. Önce duş almak için odasına gitti. Yarım saat bile sürmeden işini bitirdi ve kurulandı. Kalbinde bir ağrı vardı. Bir şeylerin ters gittiğini düşündü ya da sadece kuruntu yapıyordu. Yine de olabildiğince hızlı bir şekilde giyindi ve saçlarını kurutmadan banyodan çıkmaya çalıştı. Ama bilmediği bir şey vardı. Evde olmadığı 2 gün içinde, banyo kapısının sıkışıp durduğunu bilmiyordu mesela. Sinirle derin bir nefes aldı. Ses yapmak ve güç bela uyumuş Bade'yi uyandırmak istemiyordu. Birkaç dakika kapı kulpuyla uğraştı. Ama içindeki sıkıntı giderek büyüyordu. Birine bir şey mi olmuştu? Daha fazla dayanamayarak kapıyı yumruklamaya başladı. Tek temennisi, Bade'nin aldığı uyku ilacı etkisiyle seslere uyanmayacak olmasıydı.

Sertçe kapıyı yumruklamaya ve içeri seslenmeye devam etti. Kısa süre içinde uykulu gözlerle Emir kapıyı açtı.

"Kırsaydın abi. Daha kolay açılırdı."

"Nesi var bu kapının?"

"Kilit sıkışıyor. Kilitlemiyoruz kapıyı."

"Kitlemedim amına koyayım. Herkes uyuyor niye kitleyeyim?"

"Oğlum iyi misin sen? Kapı kilitliydi ben açtım." Emindi Uygar. Kilitlememişti kapıyı. Zaten kapıyı hiçbir zaman kilitlemezdi. İçindeki sıkıntıyı gidermek için Bade'ye ihtiyacı vardı. Hızlı adımlarıyla onun odasına giderken, Emir de peşindeydi. Bir terslik olduğunun farkındaydı. Odanın önüne geldiklerinde Emir kapıda beklemeyi tercih etti. Belki müsait değildi, bilemezdi. Saniyeler içinde Uygar odadan çıktı.

"Bade yok."

"Nasıl Bade yok? Kız ilacı alalı kaç saat oldu daha abi? Uyanması imkansız." O sırada yanlarına gelen Melis'e döndü ikisi de.

"Napıyorsunuz siz burada?" Cevap beklemeden devam etti. "Bade'ye bakmak için mi kalktınız siz de?" Belli ki kendisi o yüzden kalkmıştı.

Kimse ona cevap veremeden Can girdi içeri bu sefer.

"Dış kapı niye açık abi? Kedi gördüm kapıda aklım oynadı yerinden."

Uygar gözlerini yumdu. Bu kadarı olmuş olamazdı değil mi? Bade kaçırılmış olamazdı?

Bölümü yazarken ölmüşüm...

Continue Reading

You'll Also Like

842K 45.1K 63
05*********:Geliyoooor, 05*********:Geliyor geliyor havalı geliyooorr, 05*********:Yakışıklığı dillere destan bakın kim geliyooorr, 05*********:Yakış...
17.5K 624 35
Sahte ile gerçeğin ayrımını zihin değil, kalp yapar Onların oyunu Aşka dönüşmüştü
6.4M 206K 103
Karan Haznedaroğlu. 27 yıldır her istediğini elde eden, sadece adıyla bile bütün kapıları açabilecek bir adam. Şimdi her şeyden çok istediği bir şey...
TAKINTI By ❦

Teen Fiction

2.4M 44.7K 44
Efsan zorla evlendirilmekten kurtulmak için Mardin'den İstanbul'a kaçar. Ama yağmurdan kaçarken doluya yakalanacağını nerden bilebilirdi. İstanbul'u...