Kısa sürede kafeye ulaşıp da içeri girdiğim zaman cam kenarı masalardan birinde oturup bana el sallayan Melis'i görünce yanına ilerledim. Masada Melis, Can ve Emir vardı.
"Selam." dediğimde hepsi aynı şekilde karşılık verdi ve masaya oturdum. Söze ilk başlayan tabii ki Melis oldu.
"Geleceğini hiç düşünmemiştim."
"Evde canım sıkıldı da biraz, ödevler falan da bitince gelmek istedim."
"İyi ki geldin." dedi ve yine gülümsedi. Bu kızın sürekli mutlu olması bir bana mı garip geliyordu? Aklıma sürekli Melis'in de garip bir hikayesi olduğu ve gülüşlerinin arkasına sığındığı fikri geliyordu. Masaya gelen garsondan ben bir sıcak çikolata, Melis ise çikolatalı kek istedikten sonra konuşmaya başlayan Can'a döndüm.
"Bak Bade, sen arayınca telefonu açıp bağıran salak bu." dedi ve gülerek Emir'i gösterdi. O sırada Emir de konuşmaya dahil oldu.
"Lan napayım? Kayıtlı değildi numara. Kusura bakma Bade." diyen Emir'e hafifçe gülümsedim ve sorun olmadığını belirttim. Sanırım Melis'e acayip düşkünlerdi. Masadaki garip sessizlik kapıdan içeri giren Uygar'ı görünce Melis'in el sallamasıyla son buldu. Uygar masaya ilerlerken Emir de sessizce söyleniyordu.
"Sanki buraya oturduğumuzu bilmiyor Melis."
"Olsun, ben el sallamak istedim."
Uygar masaya gelip selam verdikten sonra Melis'e doğru eğildi ve yanağından öptü.
"Naber fıstık?"
"İyiyim abi de neredeydin sen?"
"İşim vardı." Uygar'ın bunu demesiyle Melis ağzını açtı fakat Uygar'ın elini hafifçe kaldırıp tekrar konuşmasıyla geri kapattı.
"Ne işim olduğunu söylemiyorum."
"Evden erken çıktın?"
"Evet, evden erken çıktım işimi hallettim. 5 dakika önce kapının önüne geldim, sigara içtim ve içeri girdim. Oldu mu?"
O sırada masaya gelen garsonla konuşma yeniden kesildi. Garsonun elindeki tepsiden sıcak çikolatamı alıp teşekkür edeceğim sırada Uygar benden önce davrandı. Sıcak çikolatayı benim önüme, çikolatalı keki de Melis'in önüne bırakıp garsona döndü. Bunu yapmasına ne gerek vardı? Ayrıca ne istediğimizi nereden biliyordu?
"Eyvallah kardeşim."
Kaşlarımı çatıp suratına baktığım sırada o çoktan Emir'le anlamadığım bir konu üzerinde konuşmaya başlamıştı. O sırada Melis kulağıma eğildi ve sessizce konuştu.
"Fazla korumacı biri. Başkalarıyla muhatap olmamız onu rahatsız ediyor."
"Neden?"
"Bilmem." deyip omuz silkti ve devam etti, "fazla korumacı işte."
Bu gruptaki kişiler hakkında daha ne kadar şaşırabilirdim bilmiyorum. Ama yanlarında rahatsız olmadığım da bir gerçekti. Masalarına oturduğum zaman bunu gayet doğal karşılamışlardı. Evet beni Melis davet etmişti. Ama ben onların hikayelerini bu denli merak ediyorsam eminim ki onlar da benimkini merak ediyordu. Rahatsız olmamam için sormuyor olmaları beni garip bir şekilde mutlu ediyordu. Şuan şu masada sonsuza kadar oturup susabilirdim. Hem yalnız değildim hem de rahatsız olmuyordum. Bu güzel bir duyguydu. Beni rahatsız eden tek şey Emir'in anonim olma ihtimaliydi. Masadakilere kısa bir göz attım. Melis ve Can bir konu hakkında oldukça hararetli bir şekilde konuşuyor, Emir ve Uygar ise ellerindeki telefonlarıyla ilgileniyordu. Kapüşonlumun cebinden telefonumu çıkarıp onlara katıldım.
0530*******= Uzun zaman sonra seni birileriyle görmek şaşırttı beni.
Bade= Beni de şaşırttı.
Bade= Ayrıca yine mi yakınımda bir yerlerdesin?
0530*******= Ben her zaman senin yakınında bir yerlerdeyim.
Kafamı kaldırdığımda Emir'in telefonla ilgilenmediğini görmem beni kısa bir şoka soktu. Belki de mesaj yazıp bırakmıştı. Bunu anlamanın tek yolu anonim bana yazarken Emir'in elinde telefon olup olmamasına dikkat etmemdi. Hemen anonime mesaj attım.
Bade= Ne kadar süredir devam ediyor şu şey?
Bir gözüm telefonda bir gözüm Emir'deyken merakla bekliyordum. Gözüm telefondaki 'yazıyor...' yazısına gidince hızla kafamı kaldırıp Emir'e baktım. Elinde telefon yoktu... Anonim Emir değildi ve bu bilgi beni acayip rahatlatmıştı. Anonimin kim olduğuna dair herhangi bir tahminim yoktu ama o kişinin Emir olmasını istemediğim açık bir gerçekti.
0530*******= 'Bu şey' diye kast ettiğin şey seni sevmem mi? .d
Bade= 'Bu şey' diye kast ettiğim şey beni sapık gibi her an takip etmen.
0530*******= Sapık değilim sadece seviyorum.
0530*******= Her neyse,
0530*******= Yaklaşık 3 yıldır sürüyor 'bu şey'.
Bir an anonimin beni sevdiğine inanıp kim olduğunu düşündüğüm için kendime lanetler okuyorum. 3 yıldır beni sevmesi imkansızdı. Eğer 3 yıldır beni takip ediyorsa 2 yıl önceki olayı da her türlü bilirdi. Birisi benimle gerçekten iyi eğlenmişti.
0530*******= Neden görüldü yediğimi,
0530*******= Ve senin neden kıpkırmızı olduğunu sorabilir miyim?
Mesajlarına cevap vermedim ve bana dönen Melis'e cevap verdim.
"İyi misin Bade? Kızardın resmen." Ben ona cevap veremeden konuşmaya devam etti. "Boğazına mı kaçtı bir şey? Nefes alabiliyor musun şuan?"
Masadakiler garip bakışlarla bize bakarken durumu açıklamaya karar verdim.
"Hayır, iyiyim. Sadece başıma ağrı girdi de ben eve gitsem iyi olur."
"Tamam, birlikte kalkalım o zaman."
"Sizin kalkmanıza gerek yok aslında, giderim ben." dedim ama beni dikkate almayıp ayaklandılar. Uygar ise ayağa kalktıktan sonra kasa olduğunu tahmin ettiğim yere doğru ilerledi. Sandalyeye astığım sırt çantamın içinden cüzdanımı çıkaracağım sırada Melis bunu engelledi.
"Uygar ödemeye gitti, bırak cüzdanı." Hayır, bu klişeyi yaşamak istemiyorum...
"Sizinkileri ödeyebilir." Tamam belki de sadece bir sıcak çikolataydı ama daha yeni yeni bir araya geliyorduk. Şimdi ona ödetirsem ilerde de bana hesap ödettirmeyeceklerini biliyordum. Kasaya ilerlediğim sırada Can konuştu.
"Bırak gitsin kasaya, zaten Uygar ödettirmeyecek."
Kasaya ulaştığım sıra Uygar garsondan kartını alıp cüzdanına atıyordu. Beni görünce kaşlarını çattı.
"Neden geldin?" Gözlerimi kısarak ona baktım.
"İçtiğim şeyin parasını ödemeye." Zaten çatmış olduğu kaşlarını biraz daha çattı.
"Ödedim ben, yürü." dedi ve çoktan kapıya ulaşmış ve dışarıda bekleyen arkadaşlarının yanına doğru ilerledi. Tabii ben de peşinden. Onlara ulaştığımda Melis'in 'ben demiştim' edasıyla bana baktığını görünce gözlerimi devirdim ve Uygar'a döndüm.
"Bu klişeyi bize yaşatmak zorunda deği-"
"Evet, bence de bu klişeyi bize yaşatmak zorunda değildin." Lafımı kesmesine mi sinirlenmeliydim yoksa ona karşı kullanacağım cümleyi benim aleyhime döndürmesine mi? Bu ikisini boş verip benim afallamış surat ifadem yüzünden gülmeye başlayan Melis, Emir ve Can'a sinirli bir şekilde baktım. Bu hareketin onları daha da güldürmesi dışında bir de Uygar'ın sırıtan yüzü eklenmişti. Ona döndüğümü hissedince boğazını temizledi ve konuşmaya başladı.
"Emir, sen Bade'yi evine bırak. Biz de sahilde seni bekleriz."
"Gerek yok, yolu biliyorum." Beni takmadan Uygar'ı onaylayan Emir'e öldürücü bakışlarımı attım. Sende mi brütüs? Hepsine iyi akşamlar diledikten sonra yanımdaki Emir'le beraber ilerlemeye başladım.
"Kafeye gelirken de yalnız gelmiştim, biliyorsun değil mi?"
"Biliyorum."
"O zaman şimdi de yalnız gidebileceğimi biliyorsun, değil mi?"
"Eğer kafeye geleceğinden haberim olsaydı seni evinden alırdım."
"Sence de sen ve arkadaşın biraz fazla abartmıyor musunuz? Evimle kafe arası mesafe fazla değil."
"İçimiz rahat etmez." Daha fazla üstelemedim. Ne dersem diyeyim ikna olmayacaklardı. Evet, belki de fazla tepki veriyordum. Emir'in dediği gibi içleri rahat etmezdi ama daha yeni tanışmıştık. İlk günden hesap ödemeleri ve eve bırakmaları olunca kendimi rahatsız hissetmem normaldi. Benim için bir sorumluluk hissetmeleri bana anormal geliyordu. Belki de onların yaptıkları normaldi ama ailemin bile bu kadar sorumlu davranmamaları yüzünden bu durum bana şuan anormal geliyordu.
Eve ulaştığımız zaman Emir'e dönüp hem teşekkür edip hem de iyi geceler diledim. Ondan da aynı karşılığı aldığımda evin kapısına ilerledim. Çantamın ön cebinden aldığım anahtarı deliğe koydum ve kapıyı açıp içeri girdim. Caner Abi salonda televizyon izliyordu. Beni fark etmemişti. Hızlı ama sessiz adımlarla merdivenlerden çıkıp odama girdim. Kapıyı açmamla koridordan gelen ışık sayesinde aydınlanan kapı girişinde gördüğüm gölgeyle yutkundum ve içeri girip koltuğumda oturan kişinin gözlerine diktim bakışlarımı.