21

7.7K 389 71
                                    

"Eyeliner mı deniyordu şu gözündekine?"

Ali'nin, gözlerim utançtan kapalıyken söylediği şey üstüne, dudağımı ısırarak gözlerimi açmış ve korkudan tuttuğum nefesimi de hızlıca vermiştim.

Hangi birine utanacaktım şimdi?
Köpekten korkup sıçramama mı ?
Dondurmamı Ali'ye yapıştırmama mı?
Yoksa Ali'yle yine birbirimize yapıştığımızda ince davranıp konuyu değiştirmek için söylediği şeye mi?

En iyisi ben parmağımın acısına üzüleyim şuan...

"Bir daha sürme bence.. Gözlerinin rengini çok ortaya çıkarıyor.."

Ali, ben bir şey diyemeden sakinleşmeye çalışırken yeniden konuştuğunda, şaşkınca ona baktım. Ne? Ne olmuş yani gözümün rengi ortaya çıkıyorsa? Ela göz kötü mü ayı?

Nefesim düzene girdiğinde az önce söylediklerini umursamayarak üzerindeki dondurma lekesine baktım.

"Ama çok büyüktü.." deyiverdim birden köpeği kastederek. Bunun üzerine Ali'nin dudağı kıvrıldı muzipçe. "Aynen at kadardı.." diyerek güldü. Dalga geçiyordu ama bence doğruydu. At kadardı köpek! Ben 1.73 kızım.. Benim neredeyse belime gelen köpeğin ufak olma ihtimali mi vardı? Hem ufak büyük fark etmiyordu korkuyordum işte ne yapayım?

"Elin iyi mi elin?" sorduğu soru üzerine başımı evet anlamında sallayarak "Gidelim bakalım olay yerine artık.." deyip yürümeye başladım.

Valla üstüne bulaştırdığım dondurmayı düşünemeyecektim şuan. Sanki uykumdan uyanmış gibiydim. Okuldan çıkmadan önce olanlar doluşmuştu kafama. Sabah girişte Sude, öğle arasında kafamı dinlerken Sude...

Bu kıza benimle uğraşmaması için bir şey yapmalıydım. Çünkü sırf o istediği için Ali'yle konuşmayı kesecek halim yoktu. Elim acıyordu. Telefonum kapanmıştı. Öğleden sonraki 3 ders kaçmıştı. Ve ben ilk günden hatta buraya taşındığımız günden beri atıştığım çocukla sahilde aptal aptal muhabbet edip geziyordum..

Ali, üzerindeki dondurma lekesine aldırmadan adımlarıma eşlik ettiğinde bu konu üzerinde durmamamıza sevinmiştim.

🏀🏀🏀

Okula girdiğimizde herkes servislere dağılıyordu. Yeniden Sude'yle karşılaşmadığıma sevinmiştim. Günlük Sude kotam dolmuştu çünkü. Ama yarın bir yolunu bulup ona bana böyle davranamayacağını öğretecektim. Madem pislik yapacak kadar ileri gitmişti bir karşılığı hak etmişti o zaman.

"Kuzey'le Meriç arka bahçede bekliyorlar bir an önce gidelim oradan antrenmana kaçayım ben.."

Ali'nin söylediklerinin üzerine bir şey söylemeden adımlarımı arka bahçeye yönelttim. Biraz sonra banklardan birinde Kuzey'le yanında Meriç'i gördüğümde, o da beni görür görmez ayağa kalkmış yanıma gelmişti.. Pardon uçmuştu!

"Fındığım iyi misin? Valla arkandan gelmek istedim ben ama Ku.."

Yanağından makas alarak konuşmasını böldüm kızılcığımın. Babam ve babannemden başka birinin benim için böyle endişelenmesi ne büyük şanstı.

"İyiyim iyiyim.. Konuşuruz anlatacağım.." diye fısıldadım. Kuzey de konuşmaya dahil olmuştu. "İrem babana haber gitmeyecek merak etme hallettim. Meriç'i de telaşlanmasın bana yardım etsin diye ben bırakmadım. Eşyalarını da topladık sınıftan, hocaları da hallettik. İyi misin top gelmiş sanırım incinmiş parmağın?"

Anlaşılan biz dışarıdayken, Meriç'le Kuzey içerde boş durmamışlardı. Kuzey'in söylediklerinin üzerine "Her şey için teşekkür ederim. Gayet iyiyim.." dedim.

Son Oyun Where stories live. Discover now