68

2.9K 276 71
                                    

Çalan kapıya bakmakla, öksürdüğüm için yanımda kalmak arasında gidip geldiğini görüyordum babaannemin. Kendimi toparlamaya çalışırken elimle git işareti yapmıştım. Sabahın 9 buçuğunda kim gelebilirdi ki? Benim uyanmış olmam mucizeyken?

Babaannem aşağı indikten kısa bir süre sonra yukarıya, odama doğru çok fazla ayak sesi geldiğinde sırtımı dikleştirip ne olduğunu anlamaya çalıştım. Öksürüğümün boğazımda bıraktığı etkiyi geçirmesi için ılık suyumdan bir yudum aldığımda odamın kapısında bizimkiler belirmişti.

Meriç, Kuzey, Egemen, Sera ve en önde Ali...

Elimdeki bardağı şaşkınlıkla yerine geri bıraktığımda gülümsemiştim. Ali ise telaşlı bakıyordu bana. İki adımda yanıma ulaşmıştı.

"İyi misin Ufaklık?" diye sorduğunda gülümsemeye devam ederek başımı salladım.

"Yenge.. Adam taksiciyle kavga etti ya 180 bassın diye.."

Kuzey bunu söyleyerek yatağımın diğer yanına geçmişti Meriç'le. Egemen ve Sera'ysa yanyana yatağımın alt tarafından bana bakıyorlardı. Babaannem büyük ihtimalle bizi kendi halimize bırakmış alt katta Ufaklık'la ilgileniyordu. Herkes sırayla geçmiş olsun dileklerinde bulunmuştu. Ali elimi tuttu ve yumuşacık bir ifade yerleştirdi yüzüne.

"Çikolatalı süt getirdim sana.." diye fısıldadı gülümseyerek. Teşekkür ettiğimi belirtircesine ben de diğer elini tuttum.

"Odan güzelmiş he.. Bizim fotoğrafımız mı o? Aaa benim çektiklerimde var.." diye bağırdı birden Egemen fotoğraf köşeme bakıp. Burada olduklarını hatırlatıyordu kendince.

"Evet evet.." dedim zorla çıkan sesimle gülerek. Ardından yine öksürmüştüm. Ayy öksürmek lanet bir şeydi.

Ali hemen yanımdaki su bardağımı bana uzattı. "Yeni içtim sevgilim.." dediğimde suyu yerine bırakıp eline babaannemin getirdiği kahvaltı tepsisini aldı.

"Sen de bana böyle bakar mıydın aşkım?" Konuşan Meriç'ti. Muhatabı Kuzey'se gülmüştü. "Ben sana hep böyle bakıyorum ya aşkım zaten.."

Normal şartlarda buna düşecek olan Meriç, kastettiği bu olmadığı için Kuzey'in koluna yavaşça vurmuştu. "Onu mu diyorum ben? Hastalansam yani?"

Onlar aralarında didişirken ben de acıyan gözlerimi Sera ve Egemen'e çevirmiştim. "Sizden ne haber gençler?" diye sorduğumda Sera kızarmış Egemen de ilginin onlara çekilmesiyle şımarmıştı. "Fenayız.. Başa belayız fındık.."

Hepimiz ona gülerken, Ali, ağzıma reçel sürülmüş küçük bir ekmek parçası sıkıştırmıştı. "Benim en sevdiğim.." dediğinde reçelin çilekli olmasından bahsediyordu ama ben beklemediğim bir anda yemek zorunda kaldığımdan ters ters bakmıştım ona. İştahımın açık olamayacağı kadar bitkin hissediyordum ve bir problem vardı. Bugün ilgilenilmesi gereken kişi ben değildim. Ali'ydi... Onun doğum günüydü bugün..

Zorla yutkunduğumda gözlerim dolmuştu. Ali kaşlarını çatarak bana baktığında diğerleri kendi aralarında konuşuyorlardı. Akmak için çırpınan gözyaşlarımı tuttum. Sera saate baktıktan sonra bana döndü.

"Fındıık.. Ben kursa geçiyorum şimdi.. Senin hocanla da görüşeceğim. Bugünün notlarını filan da alırım senin için, haber de veririm.." demişti. Sera ve düşünceleri halleri.. Yemek istiyordum bu kızı.

"Çok teşekkür ederim ya.. Zaten sabah sabah kalkıp geldin.." dediğimde göz devirmişti saçmalama tabi ki geleceğim der gibi.

Yabani İrem Elis'in, onun için sabahın köründe kalkıp, geçmiş olsuna gelen dostları ve sevgilisi olmuştu. Bu kadar mükemmel bir kabuğundan çıkma hikayesi için ne kadar şükretsem yeterli olurdu?

Son Oyun Where stories live. Discover now