71

2.8K 207 57
                                    

Saatlerce Galata'yı gören kafenin masasında hasret gidermiştik. Uzun zamandır Ali'yle bu kadar sohbet edip gülmemiştik sanırım. Onunla konuşmak bir şeyler paylaşmak her zaman keyifli olmuştu ama bu defa bambaşkaydı. Sanki ayrı olduğumuz her günün, birbirimizden önceki her yılın acısını çıkarıyorduk. O, evde bıraktıkları Kuzey'i ve saatler önce yanımızdan ayrılan Egemen'i unutmuştu, ben de Emre'yi... Telefonlarımıza bir kere bile bakmamıştık.

Sevgili olalı 9 ay olmuştu nerdeyse ve biz bu 9 ayda yaşadığımız iyi kötü her şeyi hatırlayıp anmış ve o kadar çok gülmüştük ki. Onun benim için yaptıklarını gururla ve deli gibi bir mutlulukla anlatıyordum sanki başkasına anlatır gibi.. O da benim cesaretimden ve deliliklerimden bahsediyordu aşık aşık. Uludağ'da bana söylediği şarkıdan konuşurken gözüm masanın köşesine iliştiğinde aklıma gelen şeyle birden eline yapıştım Ali'nin.

"Ya sen bizim kahvaltı salonunun masasına eyelinerımla ne yazmıştın? Daha sonra gittiğimizde farklı masaya oturduğumuz için bakmayı unutmuştum.." Gülümseyerek diğer eliyle o benim elimi tutmuştu. "Söylemem.. Gidince okursun.." deyip göz kırptı. Aylardır oraya Meriç'le bir kez gitmem dışında gitmediğim için ve bunu da aylar sonra hatırladığım için kendime kızdım. Ne kadar ısrar etsem de Ali söylemeyecek diye aklımın bir köşesine mutlaka gideceğimi not edip konuyu değiştirdim.

"Eee çıkıyor muyuz?" diye sorarken gözlerimle kuleyi işaret ettim. 5 yaşında bir çocuğa devasa bir oyuncak araba hediye etmiştim sanki. Heyecanla ayağa kalkmıştı birden Ali. Gözleri parlıyordu resmen.

"Hemeeen.." dedi saniye beklemek istemeyerek. Gülerek ayağa kalktım. Bazen böyle çocuklaşmasına da aşık oluyordum. Kocaman bir adama dönüşmesine de. Bazen abim gibi davranmasına da. Bazen içine babamın kaçmasına da.. Ben Ali'ye her türlü aşık oluyordum galiba.

Hesabı ödeyip el ele tutuşmuş kuleye doğru ilerlemiştik. O sırada önce Ali'nin, sonra anlaşmışlar gibi benim telefonum çalmaya başlamıştı. Ali'yi arayan Kuzey'di. Beni arayansa Emre. Önce Ali açmıştı telefonunu. Bir kulağım onda bir kulağımsa kendi telefonumdan gelen sesteydi.

Ali Kuzey'i "Ne var aga?" diye yanıtlamıştı. Bense Emre'ye "Efendim?" demiştim yumuşak bir tonlamayla.

"Daha takılacaksan, kuzenle Beşiktaş'a geçeceğiz biz.. Haberleşmeden gitmeyeyim dedim.." diye direk açıkladı Emre kendini. Saat daha 5'ti. Ali'yi çok özlemiştim. Emre'yle döneceğim için geç saatin de pek önemi yoktu. Sevgilimle birkaç saat daha geçirebilirdim tabi ki.

"İyi yaptın.. Biz de birkaç saat daha takılırız büyük ihtimalle.. Geçin siz. Pelin'e çok selam.." dedim ve vedalaşıp telefonu kapattım. Ali de aynı anda Kuzey'e "Tamam hadi akşam gelince görüşürsünüz zaten.." demiş ve telefonu kapatmıştı.

"Kimle görüşür?" diye sordum ama benden bahsettiğini anlamıştım. "Seninle birtanem.. Biraz daha takılıp bize geçeriz.. Geçmez miyiz?"

Gerilerek dudağımı ısırmıştım. Saatlerce muhabbet edip Emrelerde kalacağım detayına girmemem de ne güzel olmuştu! Ali gerildiğimi anlar gibi olmuş kaşlarını çatmıştı.

"Nerede kalacaksın başka? Sen kiminle konuştun? Pelin melin bir şeyler dedin.. Eski okul arkadaşında filan mı kalacaksın?"

"Yok.. Pelin, Emre'nin kuzeni.. Emre'yle konuşuyordum."

Durumu açıklamak kolaydı. Ama bir türlü giremiyordum meseleye. Babam başka türlü izin vermezdi. Beni Turan amca karşıladı. Onlarda kalacağım. Bunları söyleyebilirdim tek tek ama sanki başladığım an Ali olay çıkaracak gibi hissediyordum.

"Emrelerde kalacağım deme bana?"

"Sevgilim babam başka türlü izin vermezdi gelmeme.. Hem aşmadık mı bunları? Bak her şey güzel.. Senin yanındayım.. Her gün de senin yanına geleceğim.."

Son Oyun Where stories live. Discover now