74

2.2K 220 73
                                    

1 ay sonra..

Ayrılığımızın üzerinden 1 ay geçmişti..

1 aydır nefes alamıyordum sanki. 1 aydır İrem Elis değildim. Ya da belki eski İrem Elis olmuştum. Kabuğuma çekilmiştim. Meriç olmasa dışarı bile çıkmıyordum. Evden okula okuldan eve gidip geliyordum. Yeni başlayan basketbol antrenmanları ve piyano kursum olmasa yaşam belirtisi bile vermiyordum. 11.sınıf olmam umurumda değildi. Pınar'dan sonra takım kaptanı seçilmiş olmam da.. Ya da kurs hocamın bu istikrarla devam edersem seneye gireceğim yetenek sınavında bana sağlayabileceğini söylediği imkanlarda..

Kurulu bir robottum sanki 1 aydır.. Meriç, Sera, Ahmet.. Hepsi nöbetleşir gibi sırayla benimle ilgilenmeye çalışıyorlardı. Emre bile İstanbul'dan yetmeye çalışıyordu. Ama benim bunlara ihtiyacım yoktu ki..

O gün potanın altında hıçkırıklara boğulduğumda Meriç beni pencereden görmüş ve hemen yanıma gelmişti. Özel mekanımız ilan ettiğimiz potanın altında saatlerce omzunda ağlamıştım. O da saatlerce susup beni teselli etmişti. Soru sormadan, ben kendimi hazır hissetmeden, tek kelime etmeden sadece sarılmıştı. Kendime gelip olanları anlattığımdaysa hala tek yapabildiği sarılmak olmuştu. Biliyordu.. Ne dese geçmeyecekti. Sarılırsa belki acım biraz olsun dinerdi..

O günden sonra Meriç'in sayesinde olduğunu anladığım bir anlayış vardı bana karşı. Kimse Ali'yle ilgili bir şey sormuyordu. Üstüme gelmiyorlardı. Babam özel bir konuşma yapmamıştı mesela. Babaannem tek kelime etse deliler gibi ağlayacağımı anladığından teselli etmek için konuşmamıştı bile bu konuda benimle.

Sera, birkaç gün sonra Meriçlerde kaldığımızda tüm detaylarıyla öğrenmişti olanları. Benimle beraber ağlamıştı saatlerce.

Şimdiyse her şey garipti..

Okul bomboş geliyordu gözüme. Kuzey, Egemen, Pınar hepsi gitmişlerdi.. Yeni bir hayatları vardı artık. En çok da Ali yoktu işte.

Spor salonunda.. Okulun bahçesinde.. Kantinde sürekli oturduğumuz masada.. Çıkış kapısında.. Sahile giden o yolda.. Hiçbirinde yoktu..

Ben dağıldığımdan Meriç ve Kuzey hepimizin olduğu o grubu da silmişlerdi. Orada da yoktuk artık. Telefonumdaki mesajlar.. Fotoğraflar.. Hiçbiri yoktu..

Var olan ve yok olmasına izin veremediğim tek şey açmaya cesaret edemesem de sakladığım doğum günü hediyesiydi..

Her gün Ali hakkında bir şeyler öğrenme şansım oluyordu. Her seferinde elimin tersiyle itiyordum. Artık yanımda Ali'den bahsetmiyorlardı. Tek bildiğim ayrıldıktan 1 hafta sonra İstanbul'a gidip bir daha hiç gelmemiş olmamasıydı.

Haftanın ilk gününe uyanmıştım mızmızlanmadan. Saat 7'ydi. 1 aydır haftasonları dahil olmak üzere 7'de uyanıyordum. Başta babam olmak üzere bu durumun şoku, herkesi etkisi altına almıştı ama bu konuda da üzerime gelmiyorlardı. Şoklarını gizlemeleri pek mümkün olmuyordu tabi de, neyse..

Rutin haline gelen birkaç dakikalık, Ufaklık'ın başını okşayarak tavanla bakışma faslımı tamamladıktan sonra yerimde doğruldum. Havalar hâlâ sıcaktı. Banyoma geçip suyun en soğuk halini yüzüme çarptım. Yansımama baktığımda istemsizce gülümsemiştim.

Tipime bakındı! Bu neydi tam olarak?! Yine yabani haline döndün be İrem Elis!..Ama hakkını ver ayrılık sana yaradı.. 1 aydır spor düşkünü manyaklar gibi ölmek istemeden 7'de uyanıyorsun! Üff ne yaramış be..

Gözlerimi derin bir nefes eşliğinde kapatıp iç sesimi susturmaya çalıştım. Delirmek için daha erkendi. Abartmasaydım.. Ama durduramadım her sabah olduğu gibi düşüncelerimi..

Son Oyun Where stories live. Discover now