76

2.2K 230 71
                                    

Saat 13.37 olduğunda deniz yolundan gelmediğimiz için ancak varabilmiştik İstanbul'a. Ben Emrelere gideceğim için bizimkilerle yarın buluşma planı yapmıştık. O yüzden beni önden Emrelere bırakmışlar ve oradan da bizimkilerin evine geçmişlerdi.

Meriç yol boyunca, benimle Emrelerde kalabileceğini, Kuzey'le yarın buluşabileceğini söyleyip durmuştu. Asla böyle bir şeye izin vermemiştim. Hem Ali orada olduğu için gitmiyor değildim. Yalnız da kalmayacaktım. Ben Emre'yle buluşmak istiyordum. Ve zaten Ali gittiğinde yanlarına geçecektim.

Yani yarın.. Ali onu bir kez bile görmeden İngiltere'ye gittiğinde.. Bana veda bile etmeden gittiğinde..

Çantam sırtımda Ufaklık yanımda kapıyı çaldığımda bizi karşılayan Emre olmuştu. "Hoş geldiniz.." diyerek gülümsediğinde yıllardır görmediğim bir dosta sarılır gibi sarılmıştım ona.

🏀🏀🏀

Akşam olduğunda havanın yağmurlu olmamasını fırsat bilip sıkı sıkı giyinmiş bahçeye çıkmıştık. Ufaklık'ı da bahçeye salmıştık. Turan amcalarda karşı çıkmamışlardı. Sanki tüm dünya ben ne istesem "zaten dertlisin istediğini yapabilirsin" diyecek gibi davranıyordu bana.

"Ohh be konuşamadık hiç.. Başla bakalım küçük hanım.." dedi Emre gülerek.

Aslında nerdeyse her hafta konuşup dertleşmiştik ama yüz yüze olunca başka olacaktı demek ki.

"Nereden başlayayım kanka.." dedim yüzüm asıkken..

"Başla işte bir yerden ya.. Şeyi anlatsana yine.. Sarhoşken tokatladığın çocuğu.." deyip kahkaha attı Emre. O böyle söyleyince benim de asık suratım birden gevşemiş gülmeye başlamıştım. "Off hatırlatma ya.." dedim kıkırdamamın arasından.

"Hayır bir de yani araya girmeseler dövecekti beni galiba.." dediğimde Emre daha da büyütmüştü kahkahalarını.

"Bir de adama, küfretme pezevenk demişsin.." dedi gülüp karnını tutarken. Ondan duyunca ben de kahkahalarımı arttırmıştım duramayıp.

"Babamdan böyle tokat yemedim diyor bir de.." dediğimde sanki o anı tekrar yaşıyordum kafam ayık halde. İkimizde hâlâ gülerken aklıma gelen şeyle susmuştum aniden. Biraz boş boş bakındıktan sonra iç çektim. "Gidiyor Emre.." dedim boş bulunup.

Emre'nin de gülüşü silinmişti. Ne diyeceğini bilemez gibiydi. Sanki birkaç saniye önce kahkahalar atan iki kişi biz değilmiş gibi ağırlık çöktü üzerimize.

"Aylar geçti.. Bunun bana hiçbir şey hissettirmemesi gerekmez miydi? Onu bir kere bile göremeden gitmesini umursamamam gerekmez miydi?" dedim gözlerim dolarken.

"İrem daha önce de sordum sana.. Yine soruyorum.. Neden konuşmuyorsun onunla? Ne yani seni tutan?"

"Unuttu beni Emre.. Alıştı bile çoktan.." dedim dünyanın en çaresiz insanıymışım gibi.

"Nereden biliyorsun?" dedi merakla. Cevap veremedim. Dudaklarımı ısırmaya başladım gözyaşlarımı tutmak için.

"Bilmiyorsun.. Öyle sanıyorsun sadece.. Sen git dediğinde gitti diye yapıyorsun bunu.."

Emre'nin söylediklerinin üzerine durduramadım kendimi. Haklılığının altında ezildim. Ezildikçe de ağladım. Gerçeğin yükünün ne kadar ağır olduğunu aylar sonra fark ettim. Git dediğimde kalmadığı için, gidemem demediği için yıkılmıştım ben..

🏀🏀🏀

Ben kendimi toparladıktan sonra Emre ikimiz için sıcak çikolata yapmıştı. Hala bahçedeydik. Bir sürü şey konuşmuştuk ve konu nihayet İpek'e gelmişti.

Son Oyun Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin