ah. cidden çocuk gibiydin ve bu kalbimi epey fethediyordu.

şimdi, başımı yana yatırmış, karanlık bile olsa kendini gösteren, ışıl ışıl parlayan ifadeni izliyordum. rüzgâr estikçe saçların uçuşuyordu ve bazen birkaç uzun tutamın gözlerini kapattığında dudaklarının hafifçe büzülmesi... tam bir romantik komedi filmi izliyor gibiydim. başrolde sen ve deniz vardı, aranıza girense rüzgâr oluyordu. eh, pardon da ben neredeydim acaba? hah. gözlerimi devirdim ve hemen peşinden kendimi yere düşmüş olarak buldum. ve ve... bir sürü öpücük. bir sürü öpücük? anlamıştın, değil mi? gönlümü almaya çalışıyordun şu an. alamazdın ayrıca, boşuna uğraşmana gerek yoktu. koskoca beni yok sayıp gitmiş, denizle aşk yaşamıştın. hükmün verildi taehyung. sonsuza kadar hapis kalacaksın. kalbimde.*

'jungkook, ben denizi çok severim. dinlesene, çok güzel.'

*hafif bir mırıltının eşliğinde kendi zihnimin içindeki dramayı bir kenara bırakmış, mutluluğunun tam kalbimde yansıyış şeklini iç çekerek karşılamıştım. mutlu oluyordun ve bu beni baştan ayağa etkileyebiliyordu, ne kadar da ilginçti...

bir elimi beline sardım. cümlelerinin devamını getirdiğinde artık gülümsüyordum. yâni... denizden sonra geliyor olsam da bu da bir şeydir, değil mi? dudaklarım bu sefer daha da gerilmişti.

belini hafifçe okşadım ve bakışlarımı gökyüzünde gezdirmeye devam ettim. çok geçmemişti ki tekrar doğrulduğunda gözlerim senin gözlerini bulmuştu.*

'ah- ama, daha önce hiç girmedim. sen girdin mi? nasıl hissettiriyor?'

hiç güzel bir şey değil, bebeğim. eminim ki hiç sevmezsin.

*hiç düşünmeden kendimden emin bir şekilde konuşuyorken yüzünde oluşan şaşkınlığa gülmemek için kendimi tutmam gerekmişti, sanırım biraz hayâl kırıklığına uğratmıştım seni, hm?*

kıskanç biriyimdir, taehyung.

*yerimden doğruluyorken yıkılmış bir duvarı andıran yüzüne doğru yaklaştım ve dudaklarımı yanağına yumuşakça sürtüp devam ettim.*

denizden bile kıskanırım seni. sakın onu benden çok sevme.

*gülümseyerek geri çekildiğimde uzanıp dudaklarını da öptüm ve tamamen oturabileceğim rahat bir konuma geçtim.*

rahatlatıcı bir hissi var, eğer söyleyeceklerimi iyi dinler ve sorularımı dürüstçe yanıtlarsan ödül olarak seni deniz kenarında bir tatile götürürüm.

*sırtımı dikleştirdim ve aslında burada olmamızın asıl sebebi, aklımı kurcalayan ve içinde bulunduğum savaşvâri durumun temel taşlarını bir bir önüne dökmeye başladım.*

her şeyi en baştan konuşmamız gerekiyor.

*dizlerimin senin dizlerine değeceği kadar yanaştım ve beklentiyle gözlerinin içine baktım. olabildiğince açık olacaktım. fakat bir yanım da seni incitmek istemiyordu. derin bir nefes aldım ve hafifçe gülümseyip kaşlarını düzelttim. sanırım incitmem gerekecekti. en azından geleceğimizi kurtarmak uğruna biraz fedakârlık yapabilirdin, değil mi? elimi indirip bu sefer iki elimi birden ellerine götürdüm ve ellerimizi kavuşturdum.*

taehyung. neler olduğunu bilmem gerekiyor. neden bu durumda olduğunu. dosyanı belki defalarca kez okudum. ortada güzel bir durumun olmadığını kabul ediyorum ama anlamadığım çok şey var. ne zaman başladı tüm bunlar? neden o insanlar? neden bütün kanıtlar açık ve netken inkâr ediyorsun? neden ifadelerinin hepsi ben yapmadımla başlayıp hiçbir şey hatırlamadığının etrafında dönüp duruyor? taehyung. neler oluyor benim göremediğim? söyle bana. bu soruların yanıtlarını senden başka kimse veremez. hem...

*yutkundum ve bakışlarımı bir süredir çektiğim gözlerine değdirip yeniden dudaklarına doğru düşürdüm. bir süre sessiz kalmış, sonra ise başımı hepten eğip birleşmiş ellerimize bakmıştım.*

...seni tanımak istiyorum. henüz yolun başında olduğumuzun sen de farkındasın, değil mi? birbirimizde bilmediğimiz çok şey gizli. misâl şimdi, seninle dolayım istiyorum. seninle yaşayayım ve beni senden ayıramayacakları kadar sen olayım istiyorum. ama beni senden ayıracaklar, sadece bir hafta sonra-

*duraksadım ve gözlerimi kapattım. bu gerçeği kabullenmemek için çok sebebim, çok da yolum vardı. çünkü istemediğim bir şeyi bana zorla yaptıracak kimse yoktu bu dünyada ama bu gerçek gelip çattığında yapabilecek bir şeyim de yoktu? ne yapacaktım? önüne geçip sana siper mi olacaktım?

gözlerimi aralayıp başımı kaldırdım ve bir elimi elinden ayırıp saçlarına dek götürdüm. tutamlarını ağır ağır okşuyorken yaptığım hareketi izliyordum. sonra duraksamış ve bakışlarıma işlenen inatçı kararlılığımı hissetmen için senin gözlerine indirmiştim gözlerimi.*

bir haftamız var ve bu bir haftada, geleceğimizi inşa edeceğiz.

bad guys | taekookWhere stories live. Discover now