*bakışlarım usulca sesin sahibini bulmuştu elbette. aslında, birazcık sinirli olmasam konuşmanın ortasında tam da dudaklarından öperdim. ama şu an alabileceğim bütün risklerin hepsini sırtlanamıyordum ve senin durumu kurtarmak için ortaya atılışın, beni tabii ki de mutlu etmişti ama daha çok yanımdakine olan öfkemi körüklemişti. senin politik cümlelerin değil de benim ona ciddi mânâda zarar vermem gerekiyordu.*

'kişisel yeteneklerimiz için buradayız ama yeteneklerimiz dışında insan olduğumuzu da hatırlayan tek kişi o. yanlış anlamayın, kimseden ayrıcalık bekliyor değiliz. bay jeon jungkook bize hediye ve hepimiz onu seviyoruz sadece, bu kadar.'

*cümlelerinin sonuna geldiğinde senin cümlelerinden çok kendimi onaylar gibi başımı hafifçe sallamış ve bakışlarımı da önümdeki masaya indirmiştim.*

"hah... bir katil için yeterli bir iknâ kabiliyeti gerçekten de. işini iyi yapıyorsun, taehyung."

*derin bir nefes alıp gülümsedim ve arkama yaslandım yavaşça. bu kadın benim karşımda üstünlük taslayabileceğine güveniyorsa büyük bir hayal kırıklığına uğrayacaktı.*

"bayan han... ah, pardon bayan kelimesini de hiç kullanmam aslında ama ağzımdan çıkıverdi nedense..."

*sandalyede yana dönmüş ve kolumu tepesine yaslamıştım. bakışlarımı da çoktan bana dönmüş olan kadının gözlerine çıkardım.*

taehyung, sizce de yakışıklı, değil mi?

*soruyu sorduktan sonra sana doğru çevirdim başımı. ilk uğrak yerim gözlerin olduysa da onlarda çok da oyalanmamış, saçlarından çenene dek seni şöyle bir süzmüştüm.*

simetrik bir yüzü var. çene hatları keskin. saçlarını hafifçe arkaya yatırsak tam bir aktör. değil mi? sizce de öyle değil mi?

"ne saçmalıyorsunuz, müfettiş jeon?"

*bakışlarımı yüzünde gezdirmeyi bıraktım ve yeniden gözlerine döndüm. ifaden, bu sefer samimi bir gülümsemeyle kıvırmıştı dudaklarımı ama şimdilik seninle bakışmaktan daha elzem bir işim vardı. yeniden yanımdaki kadına döndüm ve sorusunu cevapladım.*

diyorum ki... taehyung, onu yaftaladığınız kadar kötü biri olmasaydı gözünüzde ve sizin ahlak anlayışınız çerçevesinde, yüksek ihtimal ile altına yatabilmek için varınızı yoğunuzu önüne sererdiniz, ha?

"jungkook!"

"s-sen. sen ne cüretle böyle bir şey söylersin? aman tanrı'm, dediklerini duydunuz mu? bana orospu mu demek istiyorsun? ahlaksız herif."

*hafifçe kıkırdadım ve yüzüne doğru eğildim.*

düşünüyorum sadece, canım. hatta belki de size bu kadar kötü yaklaşmamış olsaydım benimle ilgili bile bir şeyler düşünmüşsünüzdür. ah... öyle birine benziyorsunuz da... ondan diyorum yâni...

"TANRI'M! YETER ARTIK! bu kadarı da fazla! senin saçma sapan laflarınla öyle olacak değilim! tam bir rezillik bu herif, bay min! çok üzgünüm ama daha fazla katlanamayacağım!"

*sandalyesini hızla arkaya doğru itip ayaklandığında acele etmeden ben de ayaklanmış ve dönüp de gidecekken kolunu yakalamıştım hanımefendinin.*

anlayacağınızdan daimî şüpheliyim...

*onu kendime doğru çektim ve gözlerimdeki ifadenin ciddiyetini anlasın diye biraz daha yaklaştım.*

...ama nasıl hissettirdiğinizi biraz olsun anladığınızı umuyorum şimdi. karşınızdaki kim olursa olsun, siz de bir insan parçası olduğunuzdan onu aşağılamak gibi bir hakka sahip değilsiniz. hiçbir zaman da sahip olmadınız. şimdi bir açık noktamı bulmuş da beni suçluyormuş gibi olan yaklaşımınızı sırtım dik bir şekilde üstlenirim. sahiden yanlış kayaya çarptınız. sizin bir polis memuru olsa altında inlemek için hayâller kuracağınız 'insan' ile ben, şimdi de aklınızın almayacağı bir ilişki yaşayabilirim. ve bu, sizi, polis teşkilatını ya da dünyadaki hiçbir insanı zerre kadar ilgilendirmez. şimdi gidebilirsiniz.

bad guys | taekookWhere stories live. Discover now