elli sekiz T-B

32.5K 3.2K 2.6K
                                    

"Ee susmak için mi getirdin buraya kadar?" Bulut onda bir gariplik olduğunu anladığını için sinirini biraz daha törpüleyip daha sakin konuşmaya çalışıyordu.

Zorla kolundan sürükleyip arabaya bindirmiş sonra da bir sahil kenarına çekmişti arabayı. En az on dakikadır denize bakıp konuşmuyor ve sanki kendisi zorla buraya gelmiş gibi davranıyordu. Bulut yan profiline bakıp bir cevap bekledi ama tepki bile vermiyordu.

"Of, gidiyorum ben." dedi Bulut elini kapıya atıp. Vücudunu kapıya çevirecekti ki Turgay yerinden kıpırdandı ve kolundan tutup onu durdurdu.

"Araba senin, nereye?" diye sordu, Bulut camdan dışarı bakarken kaşlarını çattı ve ona döndü.

"Harbiden, siktir git haydi." sabrının sonu bu kadardı.

Ettiği küfürün aksine Turgay'ın sakin duran tavrında hiçbir değişiklik olmadan öylece yüzüne bakıyordu. Bu tavırları artık endişelendiriyordu, tam bir şey söyleyecekti ki Turgay konuştu.

"Özür dilerim." dedi sadece, işte bu Bulut'u şaşırtmıştı.

"Hangisi için?" diye sordu tiye alarak. Turgay derin bir nefes alıp kolunu bıraktı ve yeniden eski pozisyonuna döndü.

"Hepsi için, her şey için."

Bulut kaşlarını çatıp bakışlarını ondan aldı ve arabanın etrafına baktı. Bir yerleri açıp karıştırırken Turgay anlamayan bir ifade ile ona bakmaya başladı bu sefer.

"Ne arıyorsun?"

"Kamerayı." dedi Bulut eliyle her tarafı yoklarken. "Bu sefer de youtube falan düşerim, dava işleri ile uğraşamam."

Turgay espri mi yapıyor diye onu izlese de ciddi olduğunu anladığında kalbine bir ağırlık çökmüştü. Onun bu konuda böyle güvensiz düşünmesi hiç olmadığı kadar üzmüştü kendisini.

"Bulut, kamera falan yok." Bulut bulamadığı kameradan dolayı eli torpido gözündeyken öylece durup kafasını Turgay'a çevirdi.

"O zaman ne yapacaksın?" Turgay gözlerini açıp kapattı.

"Eğer izin verirsen sana aşık olduğumu anlatacağım."

Bulut gözlerini sonuna kadar açıp bu sefer de korkuyla etrafına bakındı.

"Hassiktir, daha büyük bir şey var o zaman." dedi koltuk kenarlarını kontrol ederken. Kollarını büyük büyük oynatıp bakınırken Turgay sinirli bir nefes alıp kolundan çekip kendine çevirdi.

Bulut kendini geri çekmeye çalışsa da sımsıkı tuttu ve kafasını yaklaştırdı.

"Sana aşığım." dedi inanması için her kelimesinde anlayış ve sevgi ile kafasını hafifçe sallayıp.

"Ne oluyor ulan?" hâlâ inanamıyordu. Turgay gülümsedi.

"Sana aşk itirafı yapıyorum." dedi sakince, Bulut'un kaşları çatıldı.

"İtiraf olması için bunun gerçek olması gerekiyor."

"Yemin ederim doğru." evet, şimdi Bulut biraz da sakinlemiş ve daha çok afallamıştı. Turgay derin bir nefes alıp kolunu bırakıp kendini biraz geri çekti.

"Sana yaptığım kötülüklerden dolayı çok özür dilerim. Seni dövsem, vursam bu kadar canın acımazdı ama işte seni zaafından vurdum. Özgüvenin ve gururun, bunun için çok özür dilerim." Bulut gözlerini bile kırpmadan onu izliyordu, devam etti. "Sana büyük bir kin duymuyorum, bir nevi eğlencesine yaptım. Ama daha sonra seni başka erkekler ile görünce nefret ettim. Bu yüzden daha da hırslandım, saçma sapan işler yaptım."

Bulut onun samimi konuştuğunu yüz ifadesinden bile anlıyordu. Ama bunu beklemediği için şaşırmadan edemiyordu.

"Zamanla içimdeki homofobik duyguları bastırdım, zaten gizli ibneymişim ben de. Sana ilk kaldırdığımda anladım, sadece cinsel yönden olduğu için kendimin gay değil seks delisi olduğunu düşündüm. Ama daha sonra seni başka erkekler ile gördükçe, üzgün gördükçe kalbim ağrımaya başladığında, rüyalarımdan ve düşüncelerimden çıkmayınca ben sana yanmışım."

Şimdi susmuştu, anlatacak ve konuşulacak çok şey vardı ama susmuştu. Asıl konuşması gerekeni söyleyip onun bir tepki vermesini bekledi.

Bir süre sessizce durdular, ardından Bulut yabancı bir sesle konuştu.

"Seni affetmem." dedi emin bir şekilde. Turgay yalvarır gibi ona baktı.

"En azından denesen? Affetmeyi denesen, sevgili olmayı denesen?" dediğinde 'sevgili' kısmı Bulut'un kalbinin ritimlerini değiştirmişti.

"Olmaz."

"Olur." dedi, Turgay ısrarcıydı.

"Oldurmazsam ne olur?" Bulut yeniden sinirlenmeye başlamıştı. Turgay bir çocuk gibi omuz silkti.

"Kaçırırım, 365 gün süre verir bana aşık olmanı beklerim." dediğinde Bulut yüzüne birkaç saniye bakıp ardından sırıtarak kafasını iki yana salladı.

"Çok film izliyorsun." dedi dalga geçerek.

"Artık filmin içinde olmak istiyorum, izleyici olmak bana yetmedi." ses tonu öyle farklıydı ki Bulut ne kadar etkilenmemeye çalışsa da kendine engel olamıyordu.

"Ama ben senden hoşlanmıyorum Turgay." dedi sakin bir sesle. Tamamen yalandı, karşısında ki çocukta bunun farkına varmıştı zaten.

"Aynen, künefede en güzel tatlıdır zaten." dediğinde Bulut kaşlarını çatıp anlamayan bir ifade ile baksa da ardından kafasını olumsuz anlamda salladı.

Yine bir süre sessizce durdular.

"Bak, bana bir 'he' de emin ol seni bir daha üzmeyeceğim." bu kadar ısrarcı olması Bulut'a iyi gelmiyordu, çünkü aklını karıştırıyordu.

"Gerçekten..." dedi bu sefer bir çocuk gibi. Bulut bakışlarını ona çevirdi, gerçekten istiyordu.

Kendine engel olamadı, uzun süredir beklediği çocuk ayağına gelmişti.

"Tamam ama benden şimdilik sevgi bekleme. Sürekli laf sokar, aklıma geldikçe seni dövebilirim." dedi Bulut, Turgay gözlerini sonuna kadar açtı.

"Ama sevgili olacağız değil mi?" dediğinde Bulut bu haline gülmeden edemedi. Kafasını salladı olumlu anlamda.

Turgay sevinçle gülümsedi ve Bulut ne olduğunu anlamadan kafasını tutup kendine çekti. Yüzünün her köşesini öperken afallasa da daha sonra gülümsedi. Turgay en son gülümsemesinden de öpüp geri çekildi.

"Sonunda." deyip Bulut'u kendine çekip sıkı sıkı sarıldı. Bulut ona sarılmıyor ama engel de olmuyordu. Turgay'ın kokusunu içine çektiğini anladığında ise şaşırdı.

"Sen naneyi yemişsin."

"Yidim." dedi Turgay şive değiştirerek.

Bu ikisini de güldürmüştü. Bir süre öyle sarılı halde kaldılar, belki de bu kadar uzun süre kavga etmeden durdukları ilk andı.

***

Finale ya çok az var, ya da baya var ikisinin arasında bir yerde, araftayım.

Bir çiftimiz angst olacak, sizce kim?

NO:31 Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt