yirmi iki K-A

50.9K 4.4K 3.1K
                                    

Yukarıdan gelen takırtı seslerini duyunca kafasını sağa sola salladı Kerem, resmen yerlerinde duramıyorlardı. Bir de kendileri yetmezmiş gibi geçen çağırdıkları dallamaları getirmişlerdi eve.

"Şimdi..." Erhan bağırarak mutfaktan çıkınca irkildi. Elinde çaydanlık vardı ve sinirle bakıyordu. "Hangi orospu çocuğu bu çaydanlığı ocaktan unuttu?"

Kerem bir saat önce kendi elleriyle koyduğu çaydanlığın kapkara olup yamulmuş kulbuna baktı. Yukarıdaki sesleri dinlerken onu unutmuş olmalıydı.

"Turgay çay yapacaktı en son." dedi sakince. Şimdi Erhan'ın küfür ve dayağın hiç yiyemezdi.

Tam o sırada Turgay eşofmanları ile salona girdi. Telefona odaklanmış bir şeyler yapıyordu.

"Yarramın başı Turgay. Niye çay demleyeceksen başında durmuyorsun?" Erhan dişlerinin arasından konuştu. Sinir hastası puşt.

"Aynen başkan ya bir çay koy da içelim." Turgay mırıldanarak koltuğun ucuna geldi ve direkt yatar pozisyona geçti.

"Mal ya bu." diye mırıldandı Erhan ve elindeki çaydanlığı sinirle incelemeye başladı. Hasar kontrolü yapıyordu sanırım. Çünkü sürekli sürekli bir çaydanlığa para vermek artık sinirlerini bozuyordu.

"Kerem lan sizin bölümde İbrahim Sarukan diye biri var, onu tanıyor musun?" diye sordu Turgay. Kerem kafasını salladı.

"He la onu kim tanımaz. Çocuk Mardin aşiretinden." dediğinde Turgay kendisine bir bakış attı.

"Aşiret derken ne kadar büyük bir aşiret? Mesela aşiretten birini öldürsem ne olur en fazla?"

"Yani dışardan mantıklı bir gözle baktığım zaman çok rahatlıkla söylebilirim ki sikerler.." dedidim ilk sankin başlayıp. "Siker siker çoğaltırlar, yetmez direğe oturturlar."

Turgay bir süre baktı.

"Neyse bizim de Bekir'imiz var." dedi Turgay biraz korkak bir şekilde önüne dönerken.

"Bekir'i de sikerler. Anasını sikerler anasını." dedi Kerem hızını kesmeden.

"Ehh yeter tamam lan." dedi Turgay yeniden önüne dönüp.

O sırada yukarıdan büyük bir gülme sesi geldi. Hangisi olduğunu çözemedi ama yine de sinirlendi.

"Bunlar da saat kaç oldu hâlâ gitmediler amına koyim. Erhan sen Arda'dan sordun mu bugün ne için gelmişler?" diye sordu Kerem. Arda ile neden konuştuklarını sorgulamıyordu, çünkü o zaman kendisini de sorgulamak zorunda kalacaktı.

"Bilmiyorum, hiç konuşmadım bugün." Erhan'da içi içini yerken konuştu.

"Arda uyuyor." dedi Turgay telefonda uğraşırken. Erhan'ın hızla kaşları çatıldı.

"Sen nereden biliyorsun lan?"

"Bir saat önce televizyonda çocuklar için uyku vakti diye reklam çıktı. Uyumaya gitmiştir." dedi gülerek. Kerem dayanamayıp kahkaha attı.

"Amına koduğum." dedi Erhan. Evet komikti ama bunlar onunla dalga geçmek amaçlı söylediği için gülmüyordu.

"Ben uyumaya gidiyorum. Ses çıkarmayın uyanırsam sizi sikerim." dedi Erhan ve odasına gitti. Turgay ile Kerem ise aynı odada kalıyordu.

"Ben de gittim." dedi Turgay bir on dakika sonra. O da odasına gidince Kerem yalnız kalmıştı.

Uykusu geliyordu ama saati beklemesi lazımdı. İyi geceler öpücüğünün saatini.

Biraz televizyon izledikten sonra yukarıdaki kapının açılıp kapandığını ve gecenin bir saatinde konuşarak dışarı çıkan üst katın arkadaşlarını duydu.

Bu saate kadar kalmaları sinirini bozsada bir şey demedi.

Bir saat kadar sonra sonunda onunla anlaştıkları zaman gelince televizyonu açık bırakarak temkinli adımlarla kapıya doğru gitti.

Anahtarı alıp ayakkabısını giyindi ve kapıyı açtı. Dışarı çıkarken apartmanın lambası yanmıştı. Kapıyı büyük bir yavaşlıkla kapattı ve üst kata tırmandı.

Onların kapısının önünden geçerken hızlı davranıp yukarı çıktı. Duvara yaslanıp karanlık apartmanda önüne bakmaya başladı.

Onunla ufak bir temas için neden bu kadar çırpındığını bilmiyordu. Ya da dile getirmek istemiyordu. Sadece biraz da olsa huzuru hissetmek istiyordu.

On dakika kadar bekledi ama hâlâ Asef gelmemişti. Belki daha evdekiler uyumadığı için çıkamamıştır diye düşünüp biraz daha bekledi.

Ama yine de ufak bir hareket bile yoktu. Onların evindeki ses kesilmişti.

Eliyle duvarın boyasını sökmeye başladı. Muhtemelen yönetici görürse belasını sikecekti ama umursamadı. Telefonunu da almayı unuttuğu için pişman olmuştu şu an.

Bir saat geçtiğinde artık engel olamadığı üzüntüsü vücudunu ele geçirip kalbini ağırlaştırmıştı.

Gelmemişti.

Zaten beklemesi bile hataydı. Ona kızmayıp kendisine sinirlendiği dakikalar gelirken kafasını önüne eğip merdivenleri inmeye başladı.

Ama daha üç basamak inmişti ki kapı birden açıldı. Onların kapısı olduğunu anlamıştı. Durduk yere heyecanlanırken yutkundu.

İki dakika sonra yukarı doğru uykulu bir şekilde çıkan Asef'i gördü. O ise birkaç basamak çıktıktan sonra fark etmişti.

Aşırı uykulu duruyordu. Gözlerini hiç ayırmadan basamakları çıkıp Kerem'in yanına geldi ve tam önünde durdu.

"Çok bekledin mi?" dediğinde Kerem kafasını olumsuz anlamda salladı.

"Yok, ben de beş dakika önce geldim." gurur yapmıştı.

"Yavrum kusura bakma. Uyumuşum, bir anda uyandım. Saate baktım geç olmuştu ama hemen çıktım." dedi, gözleri şişmişti hafiften. Aşırı güzel duruyordu.

"Sıkıntı değil." dedi Kerem sakince.

Asef karşısında bir bebek varmış gibi gülümsedi ve elinden tuttu. Kerem ona uyum sağlarken onunla beraber iki basamak daha çıktı.

Asef yere otururken anında üzerine Kerem'i çekti. Kerem yine kucağına oturduğu için biraz rahatsızca kıpırdandı ama bir şey demedi.

Ona yukarıdan bakarken, Asef kafasını kaldırıp dudaklarına yapıştı ve alt dudağını emdi. Kerem anında ona karşılık verdiğinde diğerinin aksine daha yavaş, mayıştırıcı bir şekilde öpüşmeye başladılar.

Asef yine bilmeden aletinin üzerinde kalçasını oynatan çocuğu kendisine bastırdı. Sıkı sıkı sarıldı ve dudaklarını susamış gibi içmeye devam etti.

Nefesleri kesilince ayrıldılar ama Asef öpmeyi bırakmayıp Kerem'in açık olan her yerini öptü. En son kollarına ıslak öpücükler kondurdu.

"Çok güzelsin. Okyanus gibi kokuyorsun." diye fısıldadı Asef gülerek.

Kerem sesini çıkarmadı. Ama dayanamayıp boynuna sıkı sıkı öpücükler kondurdu.

Yine uzun süre öpüştüler. Öpüşmeye doyamıyorlarmış gibiydi.

En sonunda yarın okul olduğu için mecburen ayrıldıklarında Kerem üzerini düzeltirken bile Asef onu öpmeye devam ediyordu.

Elinden tuttu ve kendi katlarına kadar el ele geldiler. Daha sonra bırakmak zorunda kaldı. Asef kapıdan içeri girerken gülümsedi.

"İyi geceler." diye fısıldadı.

"İyi geceler." dedi ve şişmiş dudakları ile aşağı inmeye başladı.

Evet Kerem için gerçekten iyi bir gece olmuştu. Hem de baya iyi.

NO:31 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin