on dört K-A

49.5K 4.6K 2.8K
                                    

Kerem yaslandığı yerden sigarasını içerken soğukta sigaranın daha güzel içildiğine kanaat getirmişti. Hem nefesinden çıkan duman hem de zehirli duman birleşince daha bir haz veriyordu.

"Kerem sen iş arıyor musun?" dedi Orçun telefonu ile oynarken. Kerem ağzından çıkan dumanı izlemeyi bırakıp ona döndü.

"Evet ama öğrenciye iş vermiyorlar. Saatler uymuyor, uysa da öğrenci indirimi yapıyorlar." dedi ironi yaparak. Resmen geçen sene paraya aşırı ihtiyacı olduğu bir zamanda saati beş liraya bir iş bulmuştu. Zaten derslerden arta kalan zamanı toplasan üç saatti. Gerisi de gece işi oluyordu.

"Barda çalışır mısın?" Orçun kafasını sallarken.

"Valla reis geçen sene bir dönem çalışayım dedim ama hiç uyumuyordum, gözlerimin altı mosmor olmuştu. Erhan salağı da uyuşturucu kullanıyorum beni dövmüştü." dedi ve dayak yeme anını hatırlayıp kafasını sağa sola salladı.

Erhan ona uyuşturucu verdiklerini düşünmüştü ama uykusuzluktan gözaltılarının morarmış olma ihtimali aklına gelmemişti.

"Erhan niye uyuşturucu konusuna bu kadar takık?" diye sordu Orçun. Kerem bilmiyorum anlamında dudaklarını büküp sigarasından bir duman çekti.

"Bilmiyorum, hiç anlatmadı. O konuya takık olduğunu da hiç fark etmemiştim." deyip kendini sorguladı bir an. Gerçekten hiç fark etmemişti.

"Laann Kerem!" Seyfi sırıtarak yanına geldiğinde ofladı. Yine goygoy yapacaktı.

"Seyfi Allah aşkına bulaşma la." dedi bıkmış bir şekilde.

Seyfi önünde durup sağ elinin tersini, altta duran sol elin avucuna iki kere vurdu ve "Oğluumm." dedi.

"Ne lan?"

"Enişte başkaları ile geziyor. Aldatıyorsun oğlum." dediğinde Kerem kaşlarını çatmıştı. Ama bozuntuya vermemek için ofladı.

"Ya bir siktir git. Sikecem enişteni." dedi kafasını başka yere çevirip.

"Sen sikmeden başkaları sikerse ben karışmam. Uyardım ben." Seyfi alayla konuştuğunda tüm sinirin damarlarında gezdiğini hissetti. Parmaklarının ucu karıncalanmıştı.

Ona ters ters bakıp bitmek üzere olan sigarasını yere attı ve botunun ucuyla cılız dumanlar çıkan izmariti ezdi.

"Hiç goygoy çekemem." dedi sinirle. Yürümeye başladığında Seyfi arkasından ne kadar tamam yapmayacağım gel hadi dese de durmadan devam etti.

Çünkü sinir olmasının sebebi o değildi, Asef'di.

Kaçamak bakışlar kalabalık kampüste onu aramaya başladı. Kendine bile çaktırmamaya çalıyordu.

Kampüsün hiçbir yerinde onu göremedi, en sonunda küçük basketbol sahasının önüne gittiğinde Asef'in yanında iki tane herifle maç yaptığını gördü.

Burası öğrencilerin ders arasında takılması için yapılmış bir içinde sadede bir potanın olduğu, açık bir sahaydı. Sadece spor kulübünde olanlar burada takılıyordu ve Asef'in de o kulüpte olduğunu daha yeni öğrenmişti.

Asef fazlaca geniş ve ince siyah örgü bir kazak giyinmişti. Kazağı delikliydi, içine de siyah bir tişört vardı. Kollarını dirseklerine kadar katlamıştı. Siyah bileklikleri ve yüzüğü direkt göze batıyordu. Altında ise kargo siyah pantolonu vardı ve siyah postal tarzı botu.

Asef çocuklar ile gülüşürek maç yaparken Kerem yumruklarını sıktı. Garip hissediyordu.

Sanki Asef yüce bir kişilikti ve onunla yakın olanlara sıcaklığını bahşediyor gibi hissediyordu.Bunu onu ilk gördüğü andan beri hissediyordu ama itiraf etmesi biraz zaman almıştı.

Duvara yaslanıp onu sinirle izlemeye daldı. Cebindeki paketten bir sigara daha çıkarıp yaktı. Gözlerini bir saniye bile ayırmıyordu. İçine dumanı çekerken bir ara Asef'e çarpan çocuğu görünce sıkıntılı bir nefes aldı.

"Millet boynuzlu diyecek bana amına koyayım." diye mırıldandı kendi kendine. Daha sonra kendisine de sinirlendi. "Aynen Kerem. Tek sorun bu zaten." diye mırıldandı sinirle.

Birkaç dakika sonra Asef kazanmış olacak ki büyükçe gülümsedi ve iki çocukla kendilerince bir el selamı verdiler. Asef konuşarak gidip kenara astığı montu alıp gülümseyerek biraz daha konuştu ve elini kaldırıp gidiyorum anlamında sallayıp dışarı çıktı sahadan.

Montunu giymek yerine koluna yaslarken elini cebine atıp bir şeyler aradı. Kerem hâlâ çatık kaşları ile onu izliyordu. Asef hâlâ cebinde bir şey ararken gözleri buluştu.

Asef'in yüzüne hin bir gülüş yerleşti ve elini montunun cebinden çıkarıp yanına büyük adımlar atarak gelmeye başladı. Kerem duruşunu hiç bozmadı. Asef gelip tam önünde durdu.

Boynunda parlayan teri ve nemli saçları ile kendisini izleyen çocuğa ters ters baktı.

"Beni mi izlemeye geldin?" dedi sırıtarak. Ardından gözü Kerem'in dudaklarına aldığı sigaraya kaydı ve kemikli parmakları ile uzanıp sigarayı bir çırpıda kapıp dudaklarının arasına aldı.

"Lan..." dedi sinirle. Asef turuncu filtrenin ucunu parmaklarının ucuyla tutup içine duman çekerken ona gülümseyip göz kırptı.

"Bir sigara, çok mu görüyorsun sevgiline?" dedi alayla derince çektiği dumani salarken.

"Sevgili falan deme lan." dedi Kerem sinirle. "Millet şimdi de bana boynuzlu diyecek. Heriflerle geziyorsun diye."

"Zoruna mı gitti homofobik gay?" laf sokuyordu. Kerem gözlerini devirdi.

"Düzgün hareket et." umursamadan uyardı. Asef'in kaşları havalandı.

"Vay vaay, hayırdır sen koçum?" dediğinde sigaradan bir duman daha çekip yere attı.

"Millet gelip benimle saçma sapan konuşmasın." ne diyeceğini bilmiyordu.

"Benim arkadaşlar da yenge başkalarıyla geziyor diyor, ben gelip sana atar gider yapıyor muyum aslan parçası?" dediğinde Kerem kaşlarını çattı.

"Kimle geziyormuşum ulan ben?" dediğinde Asef birden kahkaha atınca irkildi. İnci gibi beyaz dişleri ile gülümseyerek gözlerinin içine baktı.

"Yenge olmayı kabul ettin yani?" dediğinde Kerem kendi kendine kaşlarını çattı.

"Orospu karılar gibi gülme." dedi sinirle. Asef gülmeye devam etti.

"Ayıp ayıp..." dediğinde onun telefonu çaldı, daha doğrusu alarmı. Asef telefonu çıkarıp alarma baktı ve kapatıp yeniden cebine koydu.

"Neyse dersim var, senden daha önemli." dedi ve gülüşünü bozmadan yaklaştı.

Boynundan öptüğünde kaskatı bir şekilde durdu öylece. Gözlerini sonuna kadar açmıştı. Asef sıkı sıkı iki öpücük kondurup geri çekildi.

"Görüşürüz reis." dedi gülerek ve arkasını dönüp yürümeye başladı.

Kerem arkasından sinir ve şok karışımı bir duygu ile bakmaya devam etti.

Yine yılan tarafından ısırılmıştı.

NO:31 Where stories live. Discover now