otuz sekiz K-A

47.2K 4K 2.2K
                                    

1 hafta sonra...

"Bir şey içer misin? Hemen alıp geleyim." dedi Asef oturduğu yerde vücudu ona dönük bir şekilde konuşurken. Kıpır kıpırdı ve buraya gelme teklifini kabul ettiği için onu memnun etmek istiyordu.

"Hayır, içmek istesem kendim de gidip alırım Asef. Sadece otur." dedi Kerem deniz karındaki banka biraz daha yayılarak. Hava gittikçe ısınmaya başlamıştı ve hava o kadar güzeldi ki kapalı mekanlardan sıkıldığı için en güzel yer burası olabilirdi onun için.

"Tamam." dedi Asef onun gibi önündeki deniz manzarasına dönerken. Kerem kollarını birbirine bağlamış yayvan bir şekilde otururken Asef ise bir ayağını bankın alt kısmına koymuş bacaklarını hafifçe aralayarak oturmuştu.

Bir süre yine sessizce oturdular. Normalde Kerem ne zaman böyle bir aktivite yapmak istese arkadaşları karşı çıkıyordu. Ya da geldiklerinde bir saniye bile susmadan saçma sapan muhabbetler açarak huzurlu ortamın itina ile sıçıyorlardı. Ama Asef geldiğinden beri rahat etmesi dışında çok fazla konuşmamış, sadece yanında saatlerdir oturuyordu.

Bu hareketi bile onu affetmesi için bir sebepti. Sevdiği insanlara büyük kin duyamıyordu ve birinin samimi olup olmadığını direkt anlıyordu. Asef samimiydi. Onunla yakınlaşmaya başladığı ilk zamanlardaki gibi hissediyordu.

"Flörtün seni hâlâ rahatsız ediyor mu?" diye sordu birden Kerem. Bir hafta olmuştu kendisinden başka biriyle konuşmuyordu ama flörtü okulda durmadan karşısına çıkıp onunla yeniden konuşmak için çabalıyordu.

"Hangisi?" dedi Asef, Kerem kafasını çevirmeden öldürücü bakışlarını yanındaki bedene yönlendirdi. Asef ona bakmadan bakışını hissetmiş gibi sırıttı.

"Tamam tamam, espriydi."

"Sen espri yapma." dediğinde Asef biraz daha ona yanaştı.

"Sıla sana yaklaşıyor mu diyeceğim ama ben gözlemlediğim kadarıyla uzaktan bakıyor." kendiyle gurur duyarmış gibi söyledi.

"Evet ama ben onunla normal bir şekilde konuşmaya devam edeceğim." Kerem umursamaz bir sesle konuşunca Asef hasretle kendisine döndü.

"Ne demek ben onunla konuşacağım? Hayırdır Kerem sözünden geri mi dönüyorsun?"

"Asef o kız benim arkadaşım. Benden hoşlandığını uzun zamandır biliyordum zaten. Ama bu güne kadar tek bir yanlışını görmedim. Şimdi öylece ondan uzak duramam. Kalbi çok kırılır." diye açıkladı Kerem. Açıklamasının sebebi Asef'in kızla konuştuğunda yine saçma sapan bir hareket yapmaması içindi.

"Böyle de benim kalbim kırılacak." dedi Asef çocuk kandırırmış gibi. Kerem'in dudaklarını kenarı kıvrıldı ve ona döndü.

"Senin kalbin mi varmış Asef Han?" dediğinde Asef sinirle yüzüne baktı.

Birkaç saniye sıkılı dişleri ile baksa da beklemediği bir anda dudağına yaklaşıp dudaklarını bastırdı. Öyle sert bir hamleydi ki Kerem'in dişleri üst dudağının içine değince canını acıtmıştı. Geri çekildiğinde Kerem yüzünü buruşturdu.

"Sanki beni dövdüğünü belli etmemek için böyle sevgi adı altında vuruyorsun." dediğinde Asef bu sefer yanağından sertçe öptü.

"Ben kimseye vurmam çünkü." dediğinde diğer yandan da gözüyle etrafı taradı. Burada kimse yoktu ama Kerem'in zor durumda kalmasını istemiyordu. Kendisi için çok bir sakınca yoktu.

"Neden? Gücün mü yetmiyor?" dediğinde Asef sırıttı.

"Aynen yavrum gücüm yetmiyor."

Hitabı ile kalbi hızlı hızlı atınca kafasını çevirip yeniden denizi izlemeye başladı. Kuşlar uçuşmaya başlamıştı, simitçiler ise yeniden bulundukları yere gelmişti.

"Deniz kızlarına inanır mısın?" diye sordu Asef birden. Bu soru Kerem'in dikkatini çekmişti.

"Evet." dediğinde Asef kafasını sallayıp denize bakmaya devam etti.

"Ben de yerin üstünde ve altında farklı farklı hayatların olduğuna inanıyorum. Bilmediğimiz varlıklar, görmediğimiz ruhlar." diye başladı. Hafif bir rüzgar esip onun sesinin asilliği ile uyum sağlar gibi içini ferahtlatırken Kerem sadece onu izlemeye başladı.

"Burada, bu şehirde mutlu hissetmiyorum bazen. Düşünüyorum her yerde böyle insanlar var ya da kötülükler. Ama sonra diyorum ki uzaklarda bizi bekleyen daha güzel bir hayat bekliyor olabilir. Belki bir deniz kıyısında belki de kimsenin bilmediği bir dağ başında." diye devam etti. Kerem'in yıllardır kendi kendine düşündüğü şeyleri söylediğinde büyülenmiş bir şekilde ona baktı.

"Belki bir gün seni de alıp giderim buralardan." dedi kafasını çevirip gülümseyerek yüzüne bakarken. Güneşten dolayı gözleri kısılmıştı. "Benimle gelmek ister misin?"

Kerem bir süre öylece durdu. Yıllardır kendisini anlayan bir kız çıkması umudu ile beklerken en ummadık yerde ruh eşini bulmak hem onu mutlu ediyordu hem de garip hissettiriyordu.

"Umarım." dedi sadece. Çünkü kesin bir şey söylemek için ona tamamen güvenmesi gerekiyordu. Güveni bir daha yerle bir olursa kendini toparlayamazdı.

Asef bir şey demeden öylece yeniden deniz kenarına döndü. Sessizce oturdular. Kafaları rahatlamıştı bir nevi.

Yarım saat kadar sonra kalkıp arabaya ilerlediler. Asef'in arabasının olmasının en güzel yanı istedikleri anda çekip gidebiliyorlardı. Tabi bu arabanın diğer bir ortağıda Bulut'tu. Ama o bir haftadır evden dışarı çıkmıyordu.

Arabada kısa mesafelik yeri geçip kapının önüne gittiklerinde ayrı ayrı içeri girme gereksinimi duymadan aynı arabadan indiler. Kerem balkona göz attığında kimsenin olmadığını gördü.

"Bizimkiler etrafta yok." dedi Kerem.

"Dersleri vardır." dedi anahtarını sallarken.

Kerem kafasını sallayıp az önce hissettiği huzuru kapının iğrenç gürültüsü bok etmesin diye yavaşça kapıyı açtı. Kapıyı açtığında apartmanın kenarında iki bedeni görünce irkildi.

Erhan gülümseyerek Arda'ya bakıyordu. Eli bir yanağındaydı ve dunyadan soyutlanmış gibilerdi. Kerem'in kaşları çatılırken arkasındaki bedenin de aynı şekilde baktığına emindi.

"Kolay gelsin." dedi Kerem kaşlarını havaya kaldırıp. Sesi sessiz apartmanın içinde yankılandı.

"Ananı evveliyatını sikeyim." Erhan irkilerek anında Arda'dan ayrılırken.

Kerem ve Asef kaşlarını kaldırmış bir vaziyette onlara bakarken, ikilinin gözleri büyümüştü.

NO:31 Where stories live. Discover now