elli yedi T-B

37.4K 3.3K 1.4K
                                    

Turgay müziği son ses açıp balkona doğru ilerledi, dört duvar üstüne üstüne geliyormuş gibi hissediyordu ve nefesi daralıyordu. Ne dışarı çıkmak istiyordu ne de başka bir şey yapmak.

Korkutuğu başına gelmişti, Bulut piçine aşık olup onu özlemeye başlamıştı.

Bulut ve aşk kelimesini yan yana getirince kafasını olumsuz anlamda sallayıp saldalyeyi çekip sıkıntıyla oturdu. Bulut'a aşık olmak o kadar saçmaydı ki.

Bu aşkını gizlemek için karaktersiz gibi davranıp, her şeyi dalgaya almıştı. Ama yok, içinde ki bu his gitmiyordu.

"Kaç senedir yok hiç tadım, dolmuyor yerin ah be kadın.
Yüz sene geçse ne olur yani, yine özliycem illa ki. Bin sene geçse ne olur yani, seni özliyicem illa ki."

Masanın üzerinde duran sigara paketine uzandı ve bir dal sigara çıkarıp dudaklarının arasına aldı. Müziğin sesinden dolayı tüm mahalle zangır zangır sallanıyordu neredeyse.

"Artık ondan hayır yok sana, etrafında fazla dolaşma.
Dolaşsan da ne olacak yani zerre kadar sevmiyor seni,
dolaşsan da ne olacak yani karakterli ol uza haydi."

Şarkı bile ona laf sokarken bir küfür mırıldanıp çakmağı aldı ve sigarasını yaktı.

"Ama çok özledim, biliyorum pek karaktersizim. Her yüzde onu arıyor gözlerim..."

Şarkının tam olarak Turgay'ı anlatan kısmı geldiğinde Erhan balkona kaşları çatık bir şekilde girdi. Elinde telefonu vardı, bir tuşla müziği tamamen susturdu.

"Amına koduğum pavyon mu burası?" dedi hayretle. Turgay zaten sinirli kurt evdeyken böyle bir şey yaptığı için kendine küfür etmeliydi.

"Bir müzik zevkimiz var onun da içine ediyorsunuz." tavırlı bir şekilde sigarasını içip balkondan dışarı doğru baktı.

"Kulaklık diye bir şey var, Arda ders çalışıyor." Turgay sinirle gülümsedi.

"Tabi sizinkiler tohumluk, benim ki çöpten bulundu." Erhan kaşlarını çattı.

"Seninki kim lan?" Turgay omuz silkti.

"Güneş miydi Ay mıydı neydi, o işte." dedi kapının önünde ki ağacı izlerken.

Birden kurt ulumasına benzer bir ses duyduğunda afallayarak arkasını döndü. Erhan 'ooo' deyip gülerek kendisine bakıyordu.

"Lan sen Bulut'a mı yazıyorsun?" Turgay gözlerini devirdi.

"Yazmak mı kaldı amına koyayım, yandım."

"Ananı avradını sikeyim senin." dedi Erhan büyük bir coşku ile, Turgay'ın tepki veremeden yanına gelip sırtına büyük bir kuvvetle vurmaya başladı. "Orospu çocuğu aşık mı oldun sen?"

"Lan yeter yeter." dedi Turgay elinden kurtulmak istermiş gibi öne doğru kendini iterken. Erhan iri elleriyle bir kez daha vurup bıraktı ve hemen bir diğer sandalyeyi çekip yamacına oturdu.

"Nasıl oldu?" dedi Erhan büyük bir sevinçle, bu apartmanda çük sevmeyen tek bir kişi bile kalmayacaktı.

"Bilmem anne ve babasına sormak lazım." Erhan ilk başta anlamasada daha sonra yüzünü buruşturdu.

"Sen gerçekten bir salaksın." dediğinde Turgay yine umursamazca omzunu silkti ve önüne döndü.

"Hadi anlat lan." sıkıntılı bir nefes aldı.

"Ulan neyini anlatayım, dalga falan geçiyordum sonra bir baktım aşık olmuşum. Yani oldum herhalde, daha önce hiç kimseye bu kadar yoğun duygular hissetmemiştim."

"Ne hissediyorsun?" şimdi Erhan meraklı arkadaş modundan çıkıp, baba kıvamına gelmişti. Ses tonundan da anlaşılıyordu. Turgay 'bilmiyorum' anlamında dudaklarını büktü.

"Yani sürekli onu düşünüyorum, bu öyle normal değil çünkü ciddi anlamda onu düşünmediğim bir saniye bile yok. Bir de benim bir huyum var bazı düşüncelerden uzak kalmak, onları susturmak için içimden kafamı dağıtacak şeyler tekrarlardım. Şimdi öyle bir durumda sadece onun adını söyleyip, hayalimde onunla konuşuyorum."

Erhan ağzı açık bir şekilde dinledi, Turgay ilk defa kendini bu kadar derin açıyordu ve aşırı derecede ciddi duruyordu.

"Yani ilk zamanlar ibne falan diye dalga geçiyordum ama çocuk benden daha delikanlı." dediğinde Erhan sıkıntılı bir nefes aldı.

"Zaten o ibne faslından hiç bahsetme, ben nasıl bu kadar önyargılı olup, nefret beslerim anlayamıyorum."

"Yok ben karaktersizim yine yapardım da, yanlış yani." dedi Turgay, Erhan sırıttı. "Doğru sen karaktersizsin."

Bir süre sessizlik oldu, sadece aşağıda vızır vızır geçen arabaların sesi duyuluyordu.

"Peki şimdi ne yapacaksın?" diye sordu Erhan.

Turgay tam cevaplayacakken gözüne aşağıda ki beden takıldı. Bulut arabadan güneş gözlüğü ile çıkmış, arka koltuğu açıp birkaç poşeti eline almıştı. Aşırı derecede karizmatik duruyordu.

"Doğaçlama yapacağım." dedi Turgay ve bir anda sigaradan bir duman daha çekip ayağa fırladı. Erhan çatık kaşları ile bakarken o çoktan balkondan çıkmıştı.

Dış kapıya gidip aceleyle ayakkabısını giyindi ve kapıyı açıp dışarı çıktı. Merdivenleri ikişer üçer indiğinde tam apartman kapısına varmıştı ki kapı birden açıldı.

Bulut elinde ki poşetler ile ona kaşları çatık bir vaziyette bakarken, Turgay dili tutulmuş gibi yüzüne baktı. Hiçbir şey söyleyemiyordu.

"Ne bakıyorsun lan?" dedi Bulut ve anahtarı çekip cebine koydu. Bir adım atıp kafasını çevirdiğinde Turgay hemen yanına gitti ve kolundan hafifçe tuttu.

"Konuşmamız lazım." dedi değişik bir ses tonuyla. Bulut ilk başta kolunu tutan ele, daha sonra da heyecandan mala dönmüş kendisine baktı.

"Konuş." dedi sertçe. Turgay kafasını olumsuz anlamda salladı.

"Burada olmaz, bir yere gidelim." dediğinde Bulut kafasını eğip yüzüne bakmaya başladı.

"Ne içtin oğlum sen? Seninle bir yere gider miyim sanıyors-" Turgay onun yine özgüven patlaması yaşadığını anlayıp gözlerini devirerek kolundan çekiştirdi.

Bulut ona mani olmaya çalışsa da apartman kapısından çıkıp arabaya doğru sürüklenmesini engelleyememişti.

"Bırak lan." dedi Bulut sinirle.

Turgay onu dinlemeden arabanın önüne geldi ve elini onun cebine atıp arabanın anahtarını çıkardı, ardından Bulut'u sürücü koltuğunun yanına sürükleyip kapısını açıp sert bir şekilde oturttu.

Bulut küfürlerle devam ederken Turgay ona aldırmadan hızla sürücü koltuğuna ilerledi ve arabaya bindi. Yanında ki bedene baktığında sadece kızgınca baktığını gördü, herhangi bir şey yapmıyordu.

Gülümsedi, arabayı çalıştırırken günler sonra ilk defa mutlu hissediyordu.

NO:31 Where stories live. Discover now