on beş

47.1K 4.5K 3.1K
                                    

"Reis balkondayız he." dedi Turgay balkona cips tabağı taşırken. Erhan uykulu uykulu ona kaşlarını çatıp baktı.

"Bu soğukta ne balkonu la? Geçin içeri oturun. Hasta olup başıma kalacaksınız." dedi, evet ikisinden biri hasta olunca en çok Erhan ilgileniyordu. Sırtında taşıyıp hastaneye götürecek derecede.

Erhan hasta olduğunda ise Kerem ve Turgay elini alnına koyup ateşini ölçtükten sonra önüne bir tas çorba koyarak ilgilendiklerini düşünüyorlardı.

"Yok oğlum dışarı bir çık resmen yaz havası." dedi balkona ilerlerken. Kapı açıktı ve gerçekten içeri fazla soğuk girmiyordu.

Erhan belini kaşıyarak balkona geçtiğinde Kerem'in çoktan alemci havasına büründüğünü gördü. Bir elinde sigara, diğer elinde bira bir de hafifçe bir müzik. Tam anlamıyla keyfi yerindeydi.

"Kim getirdi lan biraları?" diye sordu Erhan sinirle. Turgay cips tabaklarını yere bırakırken gözlerini devirdi.

"Erhan yemin ederim evden kaçacağım ha!" dedi Kerem babasına isyan eden ergen çocuklar gibi.

"Oğlum içiyorsunuz da ne oluyor? Kendinize zarar lan." dedi ama Turgay'da kendi birasını açtığında onu sikine takmadıklarını anladı.

"Şerefsizler." diyerek cipslerin olduğu yere çöktü. Hava biraz da olsa esiyordu ama tatlı bir esintiydi.

"Noldu la birden bu havaya?" dedi Erhan ağzına bir büyük cips atarken. Turgay içkisini yudumlarken sırıttı.

"Mikail reisin depresyonu geçti galiba."

Erhan kaşlarını çatıp yanında oturan Turgay'ın kafasına bir tane vurdu. Ateist olmamasına rağmen dini şakaları çok yapıyordu.

"Sik sik konuşma orospu çocuğu." dediğinde Turgay yüzünü buruşturup saçların karıştırdı.

"Ya cipsli ellerinle ne vuruyorsun amına koyim. Bitleneceğim şimdi."

"Am biti seni." Erhan söyleyenerek iki tane cipsi alıp ağzına attı bu defa.

"Olum hiç birini alıp böyle en uzak yerlere gidesiniz geliyor mu?" Kerem düşüncelere dalmış bir şekilde konuştu. Yine onun antin kuntin düşünceleri.

"Ne kadar uzak mesela? Bayburt?" dedi Turgay gülerek.

"Ananın amı mesela." dedi Kerem sinirle Turgay'a dönüp. Bu evde düşüncelere saygı yoktu resmen.

"Gidersin ama parası var, geçimi var doğalgaz, elektrik, su-" dedi Erhan arka arkaya sayarken.

"Tamam gardaş sormadım sayın." Kerem önüne dönüp içkisini yudumlamaya devam etti.

O sırada üst kattın balkonundan bir ses gelince üçü birbirine baktı. Yine bir sessizlik olmuştu aralarında.

"Bulut sen şu çamaşırları topla." Asef'in sesi duyuldu.

"Ben toplarım." kırılgan, pürüssüz bir ses duyulduğunda Erhan kaşlarını çattı. Arda mı toplayacaktı çamaşırları...

Elini birbirine sürüp cips tozlarını sirkelerken yerden destek alarak ayağa kalktı. Balkonun demirlerine gidip yukarı baktığında Arda'nın küçük ellerini ve yüzünü gördü. Sakince çamaşırları topluyordu.

"Noldu la?" dedi Turgay kaşlarını çatarak.

"Hiç, havaya bakıyorum yağmur yağacak gibi geldi de."

Aslında sebepsizce Arda'nın çamaşırları toplarken düşebileceğini düşünmüştü. Ya düşerse onu nasıl tutabilirdi ki? Aşağı falan mı inseydi...

"Oğlum hava güzel lan, ne yağmuru." dedi Kerem ama o dinlemedi.

Bu sefer çaktırmamak için yere bakmaya başladı. Yukarıdakiler hâlâ konuşuyordu kendi aralarında.

"Ooo kurt reisde buradaymış." Bulut'un alay kokan sesini duyunca kafasını yukarı çevirdi. Arda o an fark etmişti Erhan'ı.

Birden heyecanlanınca elindeki bir tişört yere düştü. Tabi Erhan onu refleks ile tuttu.

"Hassiktir benim tişörtüm." dedi Bulut.

Turgay anında sırıtarak yanına geldi ve elindeki tişörtü alıp yukarı baktı.

"Artık benim." dedi, sırf onu sinir etmek için. Bulut kaşlarını çattı.

"Siktir git hanzo, en sevdiğim tişörtüm o benim." Bulut o kadar eğilmişti ki düşecek gibiydi.

"Vermem, bununla özel işlerim var." Turgay pis pis konuşup sırıtarak göz kırpınca Bulut kusar gibi yaptı.

"Zihniyetsiz orospu çocuğu." dedi ve ardından ekledi. "Çabuk getir o tişörtümü."

"Gel de al."

"Bekle lan." deyip balkondan ayrıldı.

Turgay ve Erhan birbirlerine sırıtıp baktılar. O sırada üst katın balkonunda kimse kalmamıştı.

"Kudurtma taaymm." dedi Turgay ve gülerek elindeki tişört ile beraber kapıya yürüdü. Erhan peşinden giderken Kerem çoktan sırıtarak ayağa kalkmıştı bile.

Saniyeler sonra zile basılıp kapı yumruklanmaya başladığında Turgay aşırı keyifli hissediyordu. Bulut bir yandan vurup, diğer yandan küfür ediyordu.

"Lan aç da ver şu tişörtü, yönetici atacak bizi apartmandan." dediğinde Turgay kafasını salladı ve kapıyı açtı.

Bulut kaşları çatık bir şekilde eli havada öylece kaldı ve ardından içeri doğru bir adım attı.

"Ağzına sıçarım, geri ver tişörtü." dediğinde Turgay onun bu haline kahkaha attı.

"Vermiyorum ulan."

"Beni deli etme çocuk, ver şunu!" Bulut'un tek derdinin tişört olmadığı belliydi.

"Nah..."

Bulut kaşları çatık bir şekilde tişörte atıldı. Ama Turgay bırakmıyordu. Kerem ve Erhan onları sırıtarak izliyordu.

İkisi tişörtü çekiştiriyordu küfürler ederek. Çocuk gibilerdi şu an. Ama Turgay daha çok eğleniyormuş gibiydi.

"Bırak!" Bulut sinirle konuştu.

İkisi birden sertçe tişörtü çektiğinde birden bir yırtılma sesi geldi. Tişörtünü kol kısmı boydan boya yırtılmıştı.

"Aha.." dedi Erhan dudaklarını ısırıp.

Turgay korkuyla ona bakarken, Bulut gözlerini irileştirip baktı. Ortamda büyük bir sessizlik oldu.

"E sen şimdi naneyi yimedin mi?" dedi Bulut öfkeyle.

Hem de fena yemişti.

NO:31 Όπου ζουν οι ιστορίες. Ανακάλυψε τώρα