kırk T-B

42.5K 3.8K 1.9K
                                    

Erhan hâlâ odadan çıkmamışken akşam saati olmuştu. Turgay bu evde durmaktan çekinmiyordu ama Bulut o durdukça daha fazla sinirleniyordu. Asef'i yanlız başına bırakmamak için odasına da çekilemiyordu.

"Erhan'da iyi alıştı ha. Hemen nasıl kabul ettirdi de içeriden çıkmıyor şimdi görüyor musun?" Turgay arkasından dedikodu yaparken Kerem televizyon kanallarını geziyordu.

"Arda uyuyor bence onun yanında duruyor. Asef dayanamayıp girip bakmış yan yana uzanmışlar." dedi Kerem umursamadan. Kendi yaptığı bokları da bildiği için çok fazla umursamıyordu. İlk gördüğü anda yaşadığı şokta çoktan geçmişti.

"Ay ne kadar minnoş." Turgay alayla konuşup geriye yaslandı.

Asef onlardan uzak köşede internetten sipariş veriyordu. Baya akşam yemeğini bile burada yiyeceklerdi.

"Lan bizde para var mıydı? Bunlardan almayalım." Turgay ayağıyla Kerem'i dürterken.

"Erhan'ın bursu yattı, ondan alırız." dediğinde kafasını sallayıp önüne döndü. İlk başta Erhan'ın bursu yatıyordu, iki gün araylada diğerlerinin. En çok Erhan'ın parasını ortaklaşa kullansalarda ikisi bireysel kullanıyordu.

Bulut'un mutfaktan sesi geldiğinde oturduğu yerde dikleşti. Gidip biraz onunla uğraşmak istiyordu. Asef siparişi verip koltuğa oturduğunda Kerem ile konuşmaya başlamıştı. Turgay bunu fırsat bilip ayağa kalktı ve mutfağa ilerledi.

Sağ elini cebine koyup yavaş yavaş kapıdan içeri girdiğinde Bulut'un ocağın başında bir şeyler ile uğraştığını gördü. Kendisine kahve yapıyordu. Bir elinde sigara, diğer elinde telefon öylece bekliyordu.

"Hamaratsında." dedi Turgay gülerek. Bulut onun sesini duyunca irkilerek arkasını dönüp baktı. Anında kaşları çatılmıştı. Zaten o kadar sinirli bir yüz ifadesi vardı ki sinirsiz bir günü geçmiyor gibiydi.

"Siktir git." kısa ve net konuştuğunda Turgay arkasına bir bakış atıp tam olarak yanına gitti.

"Kime siktireyim? Sana mı?" kolunu tezgaha dayayıp dalga geçerek konuştuğunda Bulut birkaç saniye yüzüne bakıp ağzını hafifçe araladı ve dilini azı dişlerinde gezdirdi.

"Ne istiyorsun?" dedi Bulut. Çileden çıkmak üzereydi ve karşısında sırıtarak kendisine bakan tek büyük düşmanı aşırı derecede sınırlarını zorluyordu.

"Canım sıkıldı." deyip yaklaştı. Bulut onun ne yaptığını anlamaya çalışırken Turgay belinden tutup kendisine çekti ve dudaklarına dudaklarını bastırdı.

Bulut birkaç salise sigaralı elini kaldırıp afallayarak dursada kendine geldiği anda kendini geriye çekip Turgay'ın göğsünden hızlıca itti. Elindeki sigarayı bir sinirle tezgaha attığında karşısındaki gence öldürmek istermiş gibi bakıyordu.

"Ne yapıyorsun lan sen?" dedi elini ona tutup. Sinirden ve öfkeden eli titriyordu. Turgay'ın sırıtırken boşta kalan elini de yumruk yaptı.

"Ne var? Öpemez miyim?" dedi arsız gibi. Bulut gözlerini sonuna kadar açtı.

"Orospu çocuğu musun? Sen kimsin de bana dokunup öpüyorsun?" hayretle ve dehşetle konuştuğunda bu sefer Turgay'ın da kaşları çatılmıştı.

"Haydaaa." dedi Turgay. "Sen ciddi misin?"

Bulut kafayı yemek üzereydi. Karşısındaki çocuk sanki o gün hiç olmamış gibi davranıyordu.

"Asıl sen ciddi misin? Benimle dalga mı geçiyorsun?" birbirlerini soru yağmuruna tutmuşlardı. Turgay yüzüne dik dik baktı.

"Benden uzak mı duracaksın?" dediğinde Bulut dehşetle baksa da daha sonra dudakları kıvrıldı ve gülmeye başladı. Sinirden deliye dönmüştü.

"Yok yok, hâlâ dalga geçiyorsun ya. Umarım dalga geçiyorsundur." Turgay'ın yüzüne dikkatle baktığında dalga geçmediğini anlayıp daha fazla kahkaha attı. Gülüşü yavaş yavaş solarken meydan okur gibi gözlerinin içine baktı.

"O günden sonra seninle en ufak bir temasta bulunacağımı düşünecek kadar beyinsizsen kendini hemen balkondan at. Lütfen çünkü sana artık tahammülüm yok." öyle hızlı ve net bir şekilde konuşmuştu ki Turgay gözlerini kırpmadan onu izledi.

"Ha sen harbiden düşman kesildin?"

"Siktir git ya." dedi Bulut salaklığına dayanamayarak. Ocağa döndüğünde sinirden eli titriyordu.

Turgay onu birkaç saniye izlese de daha sonra gözlerini çevirip yanından ayrıldı.

"Çok sikimde değilsin." dedi masaya ilerlerken. Masanın üzerindeki meyve tabağından bir elma alıp üzerine sildi ve ısırdı. Bulut ona omzunun üstünden baktı.

"Benim olduğum ortamlara girme. Şimdi burada öylece durmuş benimle konuşuyorsun ya kendime hareket ediyormuşum gibi hissediyorum. Ve ben kendimi her şeyden daha çok severim." dedi siniri geçmişti ama bu seferde farklı bir ifade yerleşmişti sözlerine ve ifadesine.

Turgay bir ısırık daha alırken birkaç saniye donup kaldı. Çünkü bu Bulut'u tanıyordu. Egolu, kibirli, sevmediği kişileri aşağılayan Bulut geri dönmüş gibiydi ve bu beklemediği bir şeydi.

Bulut onun bir şey söylemeyeceğini anladığında gözlerini devirip önüne döndü ve işini yapmaya devam etti. Turgay gerçek anlamda böyle bir şey beklemiyordu. Bir haftadır yanına yaklaşmıyordu çünkü ağlamasına izin vermişti. Onun bu intikam üzerine ağlaması hoşuna gitmişti ama nedense Bulut'un gözlerinin içini parladığını gördüğünden kendisine geri döneceğini düşünmüştü.

Özellikle ona dokunanamaması tamamen beklemediği bir şeydi. Bulut'un ne olursa olsun ona dayanamayacağını düşünmüştü. Ama şimdi yeniden baştaki Bulut'a dönmüştü.

Yaptığı intikamdan pişman değildi ama sonuçlarından yavaş yavaş pişman olmaya başlamıştı bile. Fazla aldırmamaya çalışarak elmasından bir ısırık daha alırken onu izledi.

Bulut yaptığı kahvesini bir kupaya boşalttı ve ardından arkasını döndü. Ona bir saniye bile bakmadan mutfaktan çıkıp gittiğinde Turgay arkasından bakakaldı.

NO:31 Where stories live. Discover now