SON K-A

36.6K 3K 3.2K
                                    

O günün gecesi...

Kerem ve Asef'in finali...

Huzursuz uykusuna eklenen, ürpertici telefon zil sesi zihninin içine girip uyanmasını emrederken gözlerini zorlukla açtı. Asef uyumamak için lambayı açık tutmuştu ama yorgunluk ile göz kapakları çokta huzurlu olmayan bir uykuya kapanmıştı.

Telefon ısrarla çalıyordu, uzandığı koltukta kısık gözlerini biraz daha açarak telefonu bulmaya çalıştı, görünüşte yoktu. Elini altına atıp biraz yokladıktan sonra telefonun pantolonundan kenara düştüğünü fark etmişti. Telefonu ekrana baktı.

Erhan.

Asef'in kaşları çatılırken anında oturur pozisyona geldi ve telefonu hızla açtı. Gecenin dördünde araması pek hayra alamet değildi.

"Alo-" diye mırıldandı ama Erhan'dan gelen telaşlı ses onun cümlesini yarıda kesmesine sebep olmuştu.

"Kerem," dedi, Asef'in kalbi korkuyla atarken anında ayağa fırladı. "Aşağı in, çabuk."

Asef telefonu elinde sıkıca tutarken kapıya doğru fırladı, ayakkabılarını giyinmeden kapıyı açık bırakarak hızlıca merdivenlerden inip aşağı kata geldiğinde ne yapacağını bilemeden zile bastı, kapıya vurmaya başladı. O sırada telefondan Erhan'ın sesi geliyordu.

"Ayakkabılığın ikinci bölmesinde en köşede yedek anahtar var," dedi, onun da sesi dışarıdan geliyordu. Araba sesleri yoğundu.

Asef o görmese de telaşla kafasını sallayıp eli ayağı birbirine dolanmış bir vaziyette ayakkabıları devirerek ikinci bölmede duran anahtarı aldı ve titreyen elleri ile tek anahtarı tutup kapının anahtar yerine soktu.

Kapı açıldığı anda apartmanın ışığı karanlık evi aydınlatmıştı.

"Kerem!" diye bağırdı Asef içeri girerken. Önüne gelen her ışığı açtığında evin sessiz ve kimsesiz olduğunu fark etti. Hızını kesmeden Kerem'in odasına gittiğinde kapıyı büyük bir telaşla açtı.

Karanlık odanın ışığını yaptığında, odanın bomboş olduğunu gördü. Dolapların kapısı açıktı ama içi bomboştu. Öylece şok olmuş bir vaziyette durdu.

"Asef.." Erhan'ın sesi yine telefondan geldiğinde gözlerini boş yataktan ayırmadan telefonu kaldırıp kulağına götürdü.

"Yok, gitmiş." diye mırıldandı. Erhan bir küfür savurdu. Hatta birkaç küfür, ama Kerem'e değil, kendine.

"Gidiyor Asef." dediğinde Asef'in kalbine bir ağırlık çökmüştü.

"Nereye?" sesi öyle titremişti ki, kelimeyi bir araya getirmeye zorlandı.

"Bilmiyorum, sikeyim bilmiyorum. Ama mesajında bir daha görüşemeyeceğiz gibi şeyler söylemiş. Bul onu Asef Allah aşkına. Bak ben en kolay nasıl gelinebiliyorsa gelmeye çalışacağım, ama sen onu bul. Ben bir kardeşimi kaybettim, bir daha kaybetmek istemiyorum."

Asef'in duyduklarından sonra nefesi kesilmişti. Telefonu yavaşça indirirken hâlâ boş yatağa bakıyordu. Odanın Kerem olmadan ne kadar da ruhsuz olduğunu düşündü, daha doğrusu onun olmadığı bir şehrin, nasıl bir cehennem olduğu tüm kalbini acı ile harmanlamıştı.

Gözlerinden akan yaş, yanaklarına değdiğinde kendine geldi. Bir anda çekilmiş olan ruhuna ve enerjisine zıt bir şekilde odadan fırladı ve kapıya gitti. O sırada açık olan telefonu kapatıp rehberinde arkadaşlarına ait olan numaralardan birini aradı.

Asef yukarı çıkıp ayakkabısını giyinirken telefon açılmıştı bile.

"Alo Asef, hayırdır bu saatte oğlum?"

NO:31 Where stories live. Discover now