otuz T-B

49.1K 4.2K 3K
                                    

"Alo Erhan."

"Ha?" arkada bir dolu ses geldiğinde onun fakültede olduğunu anlamıştı Turgay. Neyse ki kendi dersi erkenden bitmişti.

"La Erhan ben bizim pastaneyi geçtim. Oradan biraz ekler alacaktım ama unutmuşum. Allah aşkına gelirken alsana." biraz acındırarak söylemişti. Erhan bu konularda onlara itiraz edemiyordu, sonra içine dert oluyordu.

"Tamam ama yanımda para yok fazla. Sana yetecek kadar alırım. Eğer hayvanlık yapıp hepsini yersen gizli ye Kerem'e gösterme. Ya da birazda ona bırak." dediğinde Turgay kafasını salladı.

"Tamam gizlice yerim."

"Şerefsiz. Tamam hadi kapat derse gireceğim." dediğinde Turgay bir şey demeden kendisi kapatmıştı.

Telefonu cebine koyup apartmanın önüne geldi ve anahtarıyla kapıyı açıp içeri girdi. Arkasından kapıyı kapatırken yukarıdan birinin indiğini anlayınca hissetmiş gibi kafasını kaldırdı ve Bulut ile göz göze geldi.

Günlerdir aşırı mutlu geziyordu ve şimdi yeniden onu görünce ikiye katlanmıştı. Bulut gözlerine kirlenmişken aşağı indi ve yanına kadar geldi.

"Nereden geliyorsun?" dedi Bulut konuşma başlangıcı olarak bu soruyu seçerek.

"Okuldan, sen nereye gidiyorsun?" dedi Turgay aynı şekilde. Ortam gergin olsa da onun keyfi yerindeydi.

"Ben de dışarı çıkacağım..." dediğinde Turgay kafasını sallayıp gülümsedi.

Dudaklarını yaladığında Bulut'un gözleri dudaklarına kitlenmişti. Zaten saniyeler sonra sırtını apartmanın kapısına yavaşça dayanmış bir şekilde buldu.

"Şşş ağır ol." dedi Turgay hin bir şekilde gülümseyip.

Bulut ona aldırmadan belinden ve kalçasından tutup kendine çekti. Aynı anda boynuna bir öpücük kondurdu. Turgay derginin aksine hiçbir şey yapmıyordu.

"Çıkmıyorsun aklımdan." kalçasını sıkıp köprücük kemiğine dudaklarını değdirdi.

"Ayrıldın mı sevgilinden?" diye sorduğunda Bulut çoktan boynuna doğru dudaklarını çıkarmıştı.

"Hayır, daha değil."

"O zaman ben boynumu bir alayım." deyip kendini geri çekti. Ama yüzünde hâlâ bir gülümseme vardı. Bulut kendini kaptırmış gibi öperken birden çekilen vücut ile hüsrana uğramıştı.

"Tamam filmi çekmiyorsun ama en azından fragmanı ver." Bulut'un sabrı taşımıştı.

"Fragmanda çok sahne verirsek filmi izlemeye gerek duymazsın." Turgay yakasını düzeltip konuşurken aralarındaki cinsel tansiyonun farkındaydı. Bulut dudaklarını çekse bile hâlâ kendisine bastırıyordu.

"Ben izlediğim filmleri yüz kere bile tekrarlarım, sıkılmam." dedi dudaklarına yaklaşıp fısıldayarak. Turgay'ın dudakları kıvrılmıştı.

"Hmm öyle mi diyorsun?" bilerek nefesini dudaklarına itti. Konuşurken dudakları birbirine değiyordu.

"Öyle." deyip dayanamayarak dudaklarından sıkıca öptü.

O kadar kendini kaptırmıştı ki yukarıdan birinin gelme ihtimali şu an onu ilgilendirmiyordu. Zaten aşağı inen kişinin sesi duyulduğu için anında ayrılabilirlerdi.

Bulut öpüşmeyi derinleştirmek istediğinde Turgay yine kendini geri çekti.

"Maraş dondurmacısı mısın lan sen?" dedi Bulut sinirle ve bu sefer kalçasındaki elini ensesine çıkarıp dudaklarını sertçe bastırdı. Turgay kahkaha atacakken dudaklarına kapanan yumuşak deriyle kendini tuttu.

Bu sefer ikisi birbirlerini yiyip bitirmek istermiş gibi öperken Turgay'da kendini kaybetmişti. Kendini karşısındaki adama bastırıp dilini diliyle ezdi. Karşılığında ise boğuk bir inleme kazanmıştı.

Soluk soluğa birbirlerinden ayrıldılar. Bulut aralık olan dudakları bilincini yitirmiş gibi saliselik olarak sıkıca öpüp geri çekiliyordu.

"Yedin-" konuşması öpücükler ile biliniyordu. "Bitirdin."

"Sikeyim, çok tatlısın sen." dedi Bulut elini yanağına koyup derince öpüp geri çekilirken.

"Tamam hadi öteye git." dedi Turgay yalancı bir kızgınlıkla. Bulut'u elinin tersiyle itti biraz. Bir adım geriye sendeledi.

"Sen nasıl böyle oldun ya?" diye sordu Bulut merakla. "Hani diyordun 'seni inleteceğim, yalvaracaksın' diye?"

"Dediğimin arkasındayım yavrum." dedi Turgay.

Bulut tek kaşını kaldırıp baktığında gülümseyerek yaklaştı ve dudağına ufak bir öpücük kondurdu. Gözlerinin içine birkaç saniye bakıp merdivenlere yöneldi.

"Bu öpücükler senaristin hediyesi. Film çekildiği zaman görüşürüz." dedi ve arkasına bile bakmadan yukarı çıkmaya başladı. Bulut'un arkasından baktığını biliyordu.

"Filmi vizyona sokacağım günü sana duyururum." diye sesini yükseltip konuştu gözden kaybolmak üzereyken. Turgay sırıttı.

Bir sikiş mubabbeti ancak bu kadar entelektüel bir şekilde anlatılabilirdi.

Birkaç basamak çıktığında dış kapının açılıp kapandığını duydu. Kendi dairelerinin önüne gelince kapıyı açıp içeri girdi. Kerem'in ders çalıştığını gördü.

"Selamün aleyküm canım kardeşim." dedi anahtarı sallayıp atarken. Sarhoş gibiydi.

Kerem tek dizinin üzerine koyduğu kağıttan kafasını kaldırıp kaşlarını kaldırarak Turgay'a baktı.

"Aleyküm selam. Hayırdır bu ne mutluluk?"

"Hiç, öylesine." deyip mutfağa ilerledi. Her zamanki gibi bulaşıklar yığılmıştı.

"Bulaşık sırası kimdeydi?" diye sordu içerideki Kerem'e bağırıp. O sırada kurumaya meyilli ekmekten bir parça alıp ağzına attı.

"Benim galiba." dedi Kerem.

"Tamam Erhan'a yuttururuz." mutfaktan çıkıp içeri girdiğinde koltuğa oturdu.

Kerem'in ders çalışmasına engel olup onunla konuşurken bir süre sonra Erhan eve geldi. Turgay hemen kapıyı açtı ve elindeki poşeti alıp ince kazağından içeri soktu.

"Yarın da ona alacağım. Sen yemeyeceksin." dedi Erhan ayakkabısını çıkarırken. Turgay kafasını salladı.

"Tamam, zaten anam yarın para gönderiyor. Bir hafta zenginiz. Ne isterseniz alırım." dedi içeri ilerlerken.

"Burslar yatacak zaten üç güne."

Turgay ona kafasını sallayıp odasına hızla yürüdü. Cidden bir çocuk gibiydi bu ekler tatlısı konusunda. O kadar seviyordu ki kutu kutu yese doymazdı.

Gizli gizli kendisine yetecek kadar alınan ekleri yiyip kutusunu dolapta sakladı. Aslında bu kadar fakir değillerdi ama burs ve ailelerden gelen paraları ilk iki hafta harcayınca ayın sonuna doğru bir ekmek parası için koltuk aralarında para aradıklarını bile hatırlıyordu. Ve şimdi ayın sonlarındaydılar.

Daha sonra içeri geçtiğinde Erhan'ın bulaşıkları yıkadığını gördü. İyi ki bu çocuk her şeyi unutuyordu, yoksa çoğu işi yapmazdı.

Kerem ile birlikte balkonda biraz oturup sigara içtiğinde Erhan sonunda aralarına katılınca bir turda onunla sigara içip salona geçtiler.

Makarna yapıp yedikten sonra karanlık çökünce herkes bir koltuğa kuruldu. Televizyondan bir film açarken üçünün baktıkları yer aynıydı ama akılları başka yerdeydi.

NO:31 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin