bakışlarımı hemen yanımda uyuyan bedenine indirdim sonra. yeni yıkandığın için yumuşak ve ince saç tutamların yüzüne rastgele şekillerde dağılmıştı, sen ise onların sardığı bir melek gibi deliksiz uyuyordun. son zamanlarda da olduğu gibi.

tüm bu başımızdaki karmaşık olayların seni fazlasıyla yorduğunun farkındaydım ve uyumak istediğinde, uyuyacağını söylemeye kalmadan bile uyuyakaldığında yanında kalıp seni izlemekten başka yapacak hiçbir şeyim yoktu. saatlerce bile olsa vaktin nasıl geçtiğinin farkında bile olamadan seni izliyordum. bu gece de yine böyle olmuştu ve belli ki izlerken yorgunluktan da uyuyakalmıştım.

bir elimin tersiyle yanağını okşayıp yataktan kalkmak için yavaşça hareketlendim. üzerimi bile değiştirememiştim, geldiğimizden beri yoongi hyungla beraber elimize geçen bilgileri ve bundan sonra nasıl ilerlememiz gerektiği konusunda tartışıp duruyorduk çünkü.

elimize geçen bilgiler... bugün... her şey bir bir aklıma düşmeye başlıyorken oflayarak yüzümü ovdum ve odadan çıktım. gördüğüm o saçma kâbusu bile açıklıyordu gece boyu olanlar. o kadar öfkenin içimde hiçbir zarar vermeden duracağını düşünmek bile saçmaydı, ilk kez bu kadar farklı bir duyguyla karşılaşıyorken o adamı oracıkta öldürmeyi düşünmem kadar saçmaydı her şey.*

önceki gece

*arkada çalan sakin klasik müziğin aksine ben sırıtarak o an beynimin içinde dolanan rastgele bir metal şarkısını mırıldanıyor ve önümdeki büyük şarap kâselerinden senin için muazzam bir karışım hazırlamaya çalışıyordum.

elimdeki kadehi dudaklarıma götürüp tadına baktım.*

ew, bok gibi olmuş.

*yüzümü buruşturarak kadehi en sevmediğim şarap kâsenin içine boşaltıyorken etrafta biri var mı diye göz gezdirmiş, kimsenin olmadığını görünce de memnuniyetle gülümseyip yeni bir karışıma başlamak için masalar boyunca yavaş yavaş ilerlemeye başlamıştım.

biraz sonra, önümdeki sek şarap kâsesindeki kepçeyi alıp kadehin içine döküyorken bir anda yanımda beliren kadının kısık kahkahasıyla bakışlarımı ona çevirmek zorunda kalmıştım ne yazık ki.*

"az önce yaptığınız şeyi gördüm, bay..."

jeon.

"...bay jeon."

sosyeteyle alâkam yoktur, kuralları pek önemsemem.

*yeniden kahkaha atıyorken bir eliyle koluma dokunmuş ve biraz daha yaklaşmıştı yanıma. neredeyse koluma girecekti ama ben bir adımımla geri çekilip buna engel olmuştum.*

ne için gelmiştiniz?

"belki davetten sonra beraber kuralların dışına çıkarız diye düşünmüştüm?"

*tek kaşını kaldırıp gülümseyerek beni baştan aşağı süzüyorken ben de aynı şekilde biraz daha geri çekilip onu baştan aşağı süzmüştüm. bu yaptığım hoşuna gitmiş olacak ki yüzündeki gülümseme biraz daha korkutucu şekilde büyümüştü. bir kere makyajı bile beni korkutmaya yeterdi. elimi uzatıp çenesinden tutarak yüzünü bir sağa bir sola, bir de yukarı doğru ittirdim ve dudaklarımı büzüp başımı iki yana salladım.*

dudağının altında ve burnunun ucunda bir ben yok, saçların da kahve değil. hem keskin bakışlardan da tamamiyle uzaksın. sanırım, fazladan bir uzvun da yoktur. tch. kesinlikle tipim değilsin.

bad guys | taekookWhere stories live. Discover now