İki hafta sonra
Tolga'dan
"Aybüke hadi Aybüke."
"Tamam sevgilim bir saniye."
Durduğum yerde heyecanla ordan oraya yürüyüp duruyordum. Bugün hasteneye kontrole gidecektik. Ayrıca bebeğimizin cinsiyetini de öğrenecektik. O yüzden heyecandan yerimde duramıyorum. Aybüke ceketini giyip çantasını alınca gidip kolumu beline doladım.
"Hadi sevgilim."
Aybüke gülerek elini yüzüme getirdi.
"Tamam tamam hadi. Bu ne heyecan böyle ya?"
Gülerek yanağına bir öpücük kondurdum. Arından birlikte yürüyüp çıktık evden. Elim Aybüke'nin belinde yürüdüğümden o da bana ayak uydurmaya çalışıyordu.
"Hayatım biraz yavaş. Ben senin kadar hızlı yürüyemiyorum. Hamileyim hatırlıyorsan."
Durup, elimi belirginleşen karnına getirdim.
"Özür dilerim hayatım, haklısın. Ufaklık, içerde başın dönmedi di mi?"
Aybüke gülüp devam etti yürümeye. Apartmandan çıkıp arabaya geldik. Aybüke'nin kapısını açıp binmesini bekledim. Ardından kapısını kapatıp ben de direksiyona geçtim. Aybüke'ye dönüp gülümseyerek elimi karnına getirdim.
"Ne güzel büyüdü böyle karnın iki haftada ya."
Aybüke de elini karnına getirip sevdi.
"Evet babası. Miniğim büyüyor içimde de ondan."
"Babası kurban olsun miniğine."
Aybüke gülerken ben de gülüp çalışırdım arabayı.
"Bir de cinsiyetini öğrenelim de artık, ona göre severiz miniği. Kızım mı diyeceğim oğlum mu diyeceğim bakalım."
Aybüke gülümseyip elimi tuttu.
"Erkek olursa üzülme tamam mı?"
Bakışlarımı yoldan çekip Aybüke'ye baktım.
"Üzülmem tabi hayatım. Hiç olur mu öyle şey? Kız istiyorum tamam ama erkek olursa da çok mutlu olurum ben."
"Ne bileyim? Üzülecekmişsin gibi hissettim ben. Hep kızım olsun diyorsun ya."
Elini tutup bir öpücük kondurdum.
"Hayır sevgilim. İnsan üzülür mü böyle bir şeye? O benim bebeğim, canımdan bir parça. Kız olsun erkek olsun ne farkeder? Ama haklısın. Ben o kadar çok kızım olsun dedim ki, sen de tedirgin oldun tabi. Özür dilerim. Ben hissettirdim sana bunu."
"Aşkolsun hayatım ne özürü? Ben sen üzülürsün belki diye düşündüm sadece."
Gülümseyip baktım Aybüke'ye. Aybüke de gülümseyip elini yüzüme getirdi.
"Bugün kesin öğreniriz di mi Aybüke?"
"Valla bilmiyorum."
"Nasıl? Ne demek bilmiyorum?"
"Yani işte bazen bebekler popolarını dönüyormuş, göstermiyorlarmış. Doğuma kadar öğrenemeyenler bile oluyormuş."
"Ne diyorsun ya? Doğuma kadar. Yok ya, benim bebeğim yapmaz öyle şey. Di mi babacım, yapmazsın di mi?"
Elimi Aybüke'nin karnına getirmiş severken birden hissettiğim minik darbeyle kocaman açtım gözlerimi. Aybüke de gülüp elini karnına getirdi. Ben birden frene basınca araba yalpaladı. Hemen sağa çekip durdurdum arabayı. İki elimi birden Aybüke'nin karnına getirdim.
"Bebeğim, babacım. Sen bana cevap mı verdin? Duydun mu sen beni? Aybüke tekme attı. Farkettin di mi?"
Aybüke gülerek ellerini karnının üstünde gezdirdi.
"Tabi ki farkettim hayatım. Bana attı tekmeyi."
Gülerek eğilip karnına bir öpücük kondurdum.
"Bir tanem. Canımın içi. Oy babası kurban."
Heyecanla gülerek karnını seviyordum Aybüke'nin. Belki tekrar bir tekme atar da bebeğimi tekrar hissederim diye. Aybüke de dolu gözlerle seviyordu karnını. Elimi yüzüne getirip sevdim.
"Sen de ilk defa hissettin di mi? Daha önce hareket etmemişti."
"Evet. Bebeğimizin ilk hareketi bu. İlk tekmesi."
Gülümseyip tekrar öptüm karnını.
"Canım benim."
Bir süre daha karnını sevip ardından tekrar çalıştırdım arabayı. Heyecandan ne yapacağımı şaşırdım resmen. Şimdi de gidelim de kız mı erkek mi bir görelim bakalım.
➰
"Evet, bebeğiniz gayet sağlıklı. Hiçbir sorun yok. Geçen günlerde yaşadığınız sıkıntı da korkulacak bir şey değil Aybüke hanım. Bir vitamin takviyesi daha yapalım, diğer ilaçlar yeterli."
"Teşekkürler Çiğdem hanım."
"Çiğdem hanım cinsiyetini görüyor musunuz? Yani belli oldu mu?"
Ben heyecanla bakarken Çiğdem hanım gülerek ekrana döndü.
"Bakalım Tolga bey. On altı haftamızı doldurduk ama bakalım ufaklık bize dönecek mi? Çünkü poposunu dönmüş duruyor."
"Poposunu mu dönmüş? Ya niye öyle şeyler yapıyorsun ufaklık? Hadi dön bize."
Çiğdem hanım gülerek tekrar ekrana dönünce Aybüke de gülüp konuştu.
"İlahi hayatım, sanki duyuyor mu seni?"
"Duyuyordur ya Aybüke. Niye öyle diyorsun?"
Aybüke'nin yanına çömelip elimi karnına getirdim.
"Bebeğim, sen babayı duyuyor musun? Bak biz seni çok merak ediyoruz. Hadi dön biraz bize."
Aybüke gülerken Çiğdem hanım da şaşkınca gülüp bize döndü.
"Bu çok ilginç ama sanırım sesinize tepki veriyor."
Heyecanla kocaman açtım gözlerimi.
"Valla mı?"
"Evet. Yani dışardaki sesleri anlaması için biraz daha vakit var normalde ve bu kadar bariz tepkiler de çok sık rastladığımız bir şey değil. Ama kızınız sizin sesinize bariz tepkiler veriyor."
Gülerek Aybüke'nin karnına minik bir öpücük kondurdum. Sonra duyduğum şeyi yeni algılayıp birden kaldırdım başımı.
"Ne? Kızım mı?"
Çiğdem hanım gülerek kafa salladı.
"Evet. Bir kızınız olacak. Sesinizi duyunca dönüverdi bize. Belli ki babaya düşkün bir kız olacak."
Yüzüme kocaman bir gülümseme yayıldı.
"Kızım mı? Kızım mı olacak benim şimdi?"
Sevinçten kalakalmıştım. Gözlerim dolunca Aybüke'ye çevirdim başımı. O da dolu gözlerle kocaman gülümsüyordu.
"Sevgilim duydun mu? Kızımız olacakmış?"
Aybüke gülerek kafa salladı.
"Duydum hayatım, duydum."
Sevinçle fırladım ayağa.
"Allah! Kızım olacak kızım!"
Aybüke'nin eline öpücükler kondurup ardından alnından da öptüm. Otuz iki diş sırıtarak sıkıca tutuyordum Aybüke'nin elini. Çiğdem hanımla Aybüke de gülerek bakıyorlardı. Biraz daha yaklaşıp ekrana baktım. Hiçbir şey anlaşılmıyor ama olsun, bebeğim orda işte.
"Evet Aybüke hanım, dediğim gibi her şey yolunda. Toparlanabilirsiniz."
"Teşekkürler Çiğdem hanım."
Çiğdem hanım gülümseyip perdenin arkasına geçince ben de gülerek Aybüke'ye döndüm. O da karnındaki jeli silip üstünü toparladı. Kalkmak isteyince elinden tutup yardım ettim. Yanına oturup boynuna sarıldım sıkıca.
"Aybüke. Kızımız olacak, kızımız. Çok mutluyum ben."
Aybüke gülerek elini sırtımda gezdirdi.
"Ben de çok mutluyum hayatım. Hele ki senin bu mutluluğunu görmek yok mu, iki katı mutluyum ben."
Boynunu öpüp saçlarını sevdim. Ardından ayrılıp ellerimi yüzüne getirdim. Gülümseyip dudaklarına bir öpücük kondurdum. Ardından gülümseyerek baktım karıma. Teşekkür ederim Allah'ım. Çok teşekkür ederim.
Aybüke'den
Gülerek saçlarını seviyordum dizlerimde yatan Tolga'nın. Bir elini karnıma getirmiş severken bir yandan da başını karnıma yaslamış duruyordu.
"Kızım, bebeğim, babasının kuzusu, bir tanesi. Ay, kızım olacak benim."
Gülerek diğer elimi de karnıma getirdim.
"Yalnız Çiğdem hanım haklı. Resmen senin sesini duyunca hareket etmeye başlıyor."
Tolga gülerek iyice yasladı başını karnıma.
"Oy benim meleğim. Yerim ben onu yer. Bir an önce doğsa da, mis kokusunu çeksem içime."
"Bana bak sarışın. Kızın doğunca pabucumu dama atmak yok. Valla bozuşuruz."
Tolga gülerek karnımı sevdi.
"Öyle bir şey olabilir mi hayatım? Benim sana olan sevgim, aşkım daha da artacak kızım doğduktan sonra. İkinizin sevgisiyle kalbim patlamazsa iyi valla."
Gülerek sevdim saçlarını. Tolga da karnımı öpüp tekrar yasladı başını. Gözlerini kapatıp gülümseyerek yattı dizlerimde. Ben de saçlarını severek ona bakıyordum. Nasıl mutlu oldu kızımız olacağını öğrenince. Kıyamam ben sana. Üzülmem diyordu ama kız olmasa içinde bir ukde kalacaktı biliyorum. Aklıma gelen şeyle dudaklarımı büktüm.
"Ya Tolga."
Tolga gözlerini açıp baktı.
"N'oldu canım?"
"Ben oğlumuz da olsun istiyorum."
Tolga kocaman gülümsedi anında.
"Yaparız yavrum. Oğlanı da yaparız. Kızımız doğsun, bir tane de oğlan yaparız. Ne olacak, elimize mi yapışacak?"
Gülerek sevdim saçlarını.
"Zevzek."
Tolga da gülüp iyice yerleşti dizlerime.
"Hayatım bu arada annemlere haber vermedik."
Tolga gülüp tekrar kapattı gözlerini.
"Ben herkese haber verdim merak etme."
Şaşkınca çattım kaşlarımı.
"Nasıl? Ne zaman?"
"Sen eve gelince duşa girdin ya, o zaman aradım ben herkesi. Çok mutlu oldular. Seninle de konuşmak istediler ama banyoda deyince sonra arar tebrik ederiz dediler."
Gülerek kapadım gözlerimi.
"Bütün dünyaya ilan ettim diyorsun yani."
"Yani. Kısmen."
"Deli."
"Evet deliyim ben. Senin delinim. Sana deliyim."
"Canımsın sen benim."
"Asıl sen benim."
Gülerek elimi yüzüne getirip sakallarını sevdim. Çok yakıştı bu sakal bıyık benim kocama ya. Daha bir yakışıklı oldu sanki. Ben iç çekince Tolga açtı gözlerini.
"Canım, bir şey mi oldu?"
Gülümseyip devam ettim yüzünü sevmeye.
"Yoo, mutluyum sadece. Çok mutluyum."
Tolga gülümseyip elini karnımın üstünde gezdirdi.
"Hele ben. Öyle mutluyum ki bugün, hiç dizlerinden kalkasım yok. Hazır kızım de minik minik hareket ederken, onu hissetmek öyle güzel ki. Kalbimin en derininde hissediyorum bu mutluluğu."
"Sen bir de kucağına aldığında ne olacak onu düşün."
Tolga derin bir nefes alıp gülerek başını iki yana salladı.
"Heyecandan ve mutluluktan bayılmam inşallah."
Gülerek konuştum.
"Bayılmazsın bayılmazsın. Sen bizim en büyük dayanağımız olacaksın her zaman bu hayatta."
Tolga dudaklarını birbirine bastırıp gülümsedi.
"Seni çok seviyorum."
"Seni çok seviyorum."
Tolga gülümseyerek bakarken birden aklına bir şey gelmiş gibi büyüdü gülüşü.
"Bu arada, kızımızın adını Bahar koyacak mıyız?"
Gülümseyip dudaklarımı büktüm.
"Bilmem. Yani olabilir aslında. Dediğim gibi ben de çok severim Bahar ismini. Ayrıca bizim için özel bir yeri var Bahar'ın. Yani kızımızın adı Bahar olsa güzel olur bence.
"Valla bence de."
"Olur o zaman. Bahar olsun. Bahar'ımız olsun o bizim. Ömrümüze baharlar getirsin, çiçekler açtırsın."
Tolga'nın gözleri dolunca karnıma bir öpücük kondurdu.
"Kızım, Bahar'ım. Sen de sevdin mi bu ismi?"
Birden minik bir tekme gelince ikimiz de güldük. Tolga da gülüp tekrar öptü karnımı.
"Sevdi valla. Kızımız da onayladığına göre karar verilmiştir. Bahar Sarıtaş. Valla bence güzel oldu."
"Valla bence de."
Tolga gülüp sarıldı belime. Ne güzel oldu böyle ya. Kızım içimde, kocam dizlerimde. Bugün benden mutlusu yok.
Tolga'dan
"Hayatım, bir tanem. Aybüke uyansana ama."
Aybüke yatağa yatmış, uzun tuhaf bir yastığa hem sarılıp hem de dizlerinin arasına koymuş uyuyordu. Karnı belirginleşmeye başladığından beri benden çok bu tuhaf yastığa sarılıyordu uyurken. Dudaklarımı büzüp kaşlarımı çattım. Baya yastığı kıskanıyorum şu an. Delirdim iyice. Gülüp yatağa çıktım. Saçlarını sevip bir öpücük kondurdum.
"Sevgilim, karıcım, hadi uyan bir tanem."
Aybüke yavaşça kıpırdanıp gözlerini açtı. Ben de gülümseyip alnına bir öpücük kondurdum.
"Tolga."
"Canım."
Aybüke gülümseyerek bakarken sarıldığı yastığı tutup çekiştirdim.
"Sevgilim şunu bırak da bana sarıl ya."
Aybüke sesli sesli gülüp kapadı gözlerini.
"Ya Tolga, alemsin ya. Hayatım bu yastığa sadece sarılmıyorum ki. Bak böyle bacaklarımın arasına sıkıştırınca çok rahat oluyor. Ondan yani."
"Tamam. Bana sarıl, benim bacağımı al bacaklarının arasına. Olmuyor mu öyle?"
Aybüke gülerek elini yüzüme getirdi.
"Olur sevgilim. O da olur ama yastık daha iyi oluyor sanki."
"Artık bana sarılmayacak mısın yani uyurken?"
"Sarılırım bir tanem. Sarılmaz olur muyum hiç?"
Aybüke kollarını uzatınca ben de gülerek sarıldım hemen. Aybüke de kollarını boynuma doladı. Boynumu koklayıp bir öpücük kondurdu.
"Senin kokun olmadan uyuyabilir miyim ben ya? Canımın içi adam."
"Kurban olurum ben sana."
Ben de boynunu öpüp ayrıldım. Yüzünü sevip yandan yandan güldüm.
"Hadi kalk bak, ben sana çok güzel yemek hazırladım."
Aybüke kocaman gülümsedi.
"Yaa? Aslında şey, benim canım makarna istiyor. Ama ne yaptıysan ben yerim."
Gülerek dudaklarına bir öpücük kondurdum.
"Kalp kalbe karşıymış sevgilim. Ben de sana bol soslu bir makarna yaptım zaten. Hissettim galiba."
Aybüke gülerek kollarını tekrar boynuma doladı.
"Ya sen harikasın ya. Canım adam."
Gülerek doğruldum.
"Hadi bakalım. Kalk da yiyelim yemeğimizi. Akşam oldu. Uzun süredir açsın hayatım. Hadi."
Aybüke kafa sallayıp elini uzattı. Ben de tutup yardım ettim kalkmasına.
"Iıımm, mis gibi kokular geliyor. Hadi gidip hepsini yiyelim."
Gülerek kalktım yataktan.
"Hadi o zaman."
Aybüke de kalkıp kolunu belime doladı. Ben de kolumu omzuna dolayıp şakağına bir öpücük kondurdum. Birlikte yürüdük salona. Aybüke durup bana döndü.
"Hayatım, televizyonun karşısında yiyelim mi? Ben şimdi güzel bir film de bulurum."
"Olur hayatım. Hadi sen geç, ben de makarnaları getireyim."
Aybüke gülerek kafa salladı. Ardından benden ayrılıp kanepeye gitti. Ben de mutfağa gidip tabaklara koyduğum makarnaları alıp tepsiye yerleştirdim. Portakal sularını da koyup tepsiyle birlikte salona geçtim. Aybüke burukça kaşlarını çatmış, dudaklarını bükmüş duruyordu. Hemen gidip tepsiyi sehpaya bıraktım. Yanına oturup elini tuttu.
"Canım ne oldu? Sancın mı var?"
Aybüke yutkunup başını iki yana salladı.
"Hayır."
"E n'oldu o zaman?"
Aybüke başıyla ekranı işaret edince başımı çevirip baktım. Gördüğüm şeyle dudaklarımı birbirine bastırıp nefes verdim. Ardından kumandayı alıp başka bir filme geçtim.
"Sevgilim hayır. Bu filmi izleyemeyiz."
"Ama ben izlemedim bu filmi. Hem Aras arkadaşımız. İzlemezsek ayıp olmaz mı?"
"Olmaz sevgilim olmaz. Aras'a ayıp olmaz ama izlersek benim kızıma yazık olacak. Zaten Aras'ın dram filmleri yüzünden benim çocuğum acıların çocuğu olacak. Daha anasının karnında drama başladı yavrum ya."
Aybüke gülüp bana baktı.
"Ya Tolga."
Ben de onun gülmesine gülüp yanağından öptüm.
"Hah, şöyle işte. Gül kurban olduğum, sen hep gül. Biz de şimdi başka bir film izleyelim, bunu da artık doğumdan, lohusalıktan sonra falan."
Aybüke kaşlarını kaldırıp baktı.
"Sen lohusalığı nerden biliyorsun ya?"
"A a, niye bilmeyecek mişim? Hanımefendi, benim karım hamile. Tabi ki bu sürecin bütün aşamalarını bileceğim."
Aybüke dudak büküp güldü.
"Bak sen."
Gülüp tepsiye uzandım. Tabakları alıp birini Aybüke'ye verdim. O da bağdaş kurup aldı tabağı. Portakal suyunu da uzatınca, alıp koyacak yer arandı. Ardından karının üstüne koymaya çalıştı. Ben de dönüp baktım.
"Aybüke n'apıyorsun?"
Aybüke gülerek konuştu.
"Karnım biraz daha büyürse sehpa olarak kullanabileceğim galiba. Şimdi durmuyor bardak ama biraz daha büyüyünce durur bence."
Gülerek aldım bardağı elinden. Kenardaki küçük sehpaya bırakıp Aybüke'ye döndüm.
"Sen benim kızımı sehpa mı sandın annesi?"
Aybüke de gülüp elini karnına getirdi.
"Sevsinler senin kızını. Hem ne var canım? Annesine yardımcı olacak işte benim kızım."
Gülümseyip sevdim karnını.
"Hadi hadi, ye yemeğini. Ben de daha eğlenceli bir film bulayım."
Aybüke gülümseyip kafa salladı. Ben de devam ettim filmlere bakmaya. Gitmiş, dramın dibi bir film bulmuş. Aras'ın eski filmi; Tamam Mıyız? Film afişi bile şu an Aybüke'yi ağlatmaya yetecek halde, bir de filmi izleyecekmiş. Neyse, komedi filmi falan bulayım ben. Filmleri geçerken Aybüke durdurdu beni.
"Tolga dur dur. Bunu izleyelim. Ben sinemada izleyememiştim bunu. Hadi izleyelim."
"Tamam. Bu olur. İzleyelim."
Neyse ki bu sefer komedi filmi buldu. İzleyelim madem.
"Tolga, makarna yine enfes olmuş. Ellerine sağlık."
"Afiyet olsun bir tanem. Benim kızlarıma kan olsun can olsun."
Gülümseyerek karnını sevince Aybüke de kıkırdayıp omuzlarını kaldırdı. Ardından makarnasına döndü. Ben de gülümseyerek baktım ay yüzüne. Kızımız sana benzesin Aybüke. Baktıkça içimi açan güzelliğini alsın. Her seferinde yeni baştan hayran bırakan iyilikle dolu kalbini alsın. Kızımız her şeyiyle sana benzesin.
➰
Aybüke yine tuhaf yastığına sarılmış uyurken ben de gülüp yorganı üzerine çektim. Saçlarını sevip ben de uzandım yanına. Aybüke uyumuştu ama benim uykum yoktu henüz. Biraz kitap okuyayım bari. Komidinin üstündeki kitabı alıp gece lambasını yaktım. Ardından odanın ışığını kapatıp sırtımı yatak başlığına yasladım. Aybüke derin bir nefes alınca başımı çevirip ona baktım. Ardından gülümseyip tekrar kitaba döndüm. Aklıma gelen şeyle gülümsedim kocaman. Kızım olacak benim ya. Bahar'ım olacak. Çok güzel oldu bu isim. Kızımızın adı Bahar olacak ve çok güzel olacak. Başımı çevirip Aybüke'ye baktım. Elimi saçlarına getirip sevdim. Çekimler de dizi de bitmişti. On gündür evde dinleniyordu sadece. Arada dışarı çıkıyorduk tabi ama Aybüke bu dinlenme halinden çok memnundu. Artık dört aylık hamileydi. Karnı epeyi belirginleşmişti. O da bu yeni haline alışmaya çalışıyordu işte. Pek de seviyordu hamile hallerine. Hele ben, karnı büyüdükçe o kadar şirin oluyordu ki. Neyse ki kilo da almamıştı. Sadece karnı büyümüştü. Benim minik kızım büyüyordu içerde sadece. İç çekip tekrar kitaba döndüm. O sırada telefonum çalınca uzanıp baktım. Kim bu saatte ya? Kitabı kapatıp telefonu elime aldım. Tanımadığım bir numara. Kaşlarımı çatıp baktım. Allah Allah. Gece gece kim bu ya? Açmasam mı ki? Belki de tanıdık biridir de tanımadık bir numaradan arıyordur. Neyse açayım.
"Alo."
Karşı taraftan ses gelmeyince telefonu kulağımdan uzaklaştırıp baktım. Açamadım mı ki? Kapandı mı? Yoo, açmışım. Tekrar kulağıma götürüp konuştum.
"Alo, kimsiniz?"
Yine ses gelmedi. Ardından kapandı telefon. Telefonu kulağımdan çekip kaşlarımı çattım. Ne bu şimdi? Allah Allah, yanlış aradı heralde. Sonra da bir şey demeden kapattı. Neyse canım. Telefonu komidinin üstüne koyup kitaba eğdim başımı. Biraz okuyayım dedim ama kafamı veremiyorum ki. Aklım hep kızımda valla. İçim içime sığmıyor mutluluktan. Kitabı kapatıp ben de uzandım yatağa. Aybüke'ye dönük şekilde yattım. Elimi karnına getirip sevdim.
"Kızım, bebeğim, Bahar'ım."
Karşılık olarak minik bir darbe gelince sessiz sessiz güldüm. Elimi Aybüke'nin karnında gezdirip kısık sesle konuştum.
"Babasının bir tanesi. Kuzusu, can parçası. Sen bir doğ, ben seni öyle çok seveceğim ki. Sana bir şey olmasına asla izin vermeyeceğim. Kimse üzemeyecek seni. Baban seni her şeyden koruyup kollayacak bebeğim. Hiçbir kötülüğün sana dokunmasına izin vermeyecek. Her zaman yanında olacak senin. Seni hep çok sevecek. Biz seni çok seviyoruz kızım. Annen de ben de. Hatta seni seven ve gelmeni heyecanla bekleyen o kadar çok kişi var ki. Babaannen var, anneannen var. Dedelerin var. Amcan, halan, dayıların var. Daha başka bir sürü amcan, teyzen, halan var. Hepimiz heyecanla bekliyoruz seni. Canım benim. Canım kızım. Aramıza katılacağın günü iple çekiyorum."
BÖLÜM SONU
👧🏽