Mavi Ay

By bluemonument

288K 16.4K 8.5K

Tolga hırkasını giyerken Aybüke gülümseyerek bakıyordu ona. Tolga da gülerek gelip banka, yanına oturdu. "Üş... More

Ep.1 "En güzel 'iyi ki'lerim hep sizinle"
Ep.2 "Biz iki iyi arkadaştık sadece, başkası ya da fazlası değil"
Ep.3 "Aybüke sevilmeyecek bir insan değil ki"
Ep.5 "İçimde kanat çırpan bu kelebekler nerden çıkıp geldiler"
Ep.6 "O gülüşlerin sebebi ben olayım istiyorum"
Ep.7 "Tolga'yı görünce içimde uçuşan kelebekleri çok sevdim ben"
Ep.8 "Seni seviyorum Aykız"
Ep.9 "Aybüke'yle geçen bütün vakitler güzeldi zaten"
Ep.10 "Bu, bugüne kadar uyuduğum en huzurlu uyku olacaktı"
Ep.11 "Biz seninle hiç ayrılmayacağız"
Ep.12 "Bakalım bundan sonra ne olacak?"
Ep.13 "Aybüke'den ayrı kalmak istemiyorum"
Ep.14 "Rüzgarına kapılmışım, sürüklenip duruyorum"
Ep.15 "Aybüke, yuvamın bir parçası olmuştu"
Ep.16 "Bizi de ailen bil bundan sonra"
Ep.17 "Aşkı yeni keşfediyormuş gibi seviyorum seni"
Ep.18 "Hayatıma kattığın her şey için teşekkür ederim"
Ep.19 "Ben artık sensiz olamam"
Ep.20 "Seninle gurur duyuyorum"
Ep.21 "Sen benim ailemsin"
Ep.22 "Bırakma, ben istesem bile bırakma"
Ep.23 "Kokunla sarhoş oldum ben de"
Ep.24 "Allah'ım sen bana bu adama dayanma gücü ver"
Ep.25 "Ben aradığım ne varsa sende buldum"
Ep.26 "Biz birbirimizi biliyoruz ve seviyoruz, başka şeylerin ne önemi var ki"
Ep.27 "İnsan sana aşık olmasın da ne yapsın"
Ep.28 "İnsan sevince bütün saçmalıklar mübah ona"
Ep.29 "Umarım sen de 'bizli' hayaller kuruyorsundur"
Ep.30 "Sensiz geçen ömrüme yazık olmuş"
Ep.31 "Kimse benim sevdiğim kadını havaya kaldıramaz"
Ep.32 "İlk kavgamız"
Ep.33 "Sende kaybolmak istiyorum"
Ep.34 "Senin kokun olmadan nasıl geçireceğim bu bir haftayı"
Ep.35 "Biz yakında tanışırız Pusat ailesiyle"
Ep.36 "Sen bu adama gerçekten aşıksın"
Ep.37 "Bitti"
Ep.38 "Madem öyle ben de unuturum her şeyi"
Ep.39 "Aybüke, geldin mi? Bir daha bırakma beni olur mu"
Ep.40 "İçinde sen olmayan hiçbir hayalim yok benim"
Ep.41 "Kimse almasın beni senden"
Ep.42 "Ondan daha izlenilesi bir şey var mı dünyada"
Ep.43 "Sanırım ikimizin de birbirimizden öğreneceğimiz çok şey var Yavuz Karasu"
Ep.44 "Aybüke benim için çok değerli"
Ep.45 "Onun göğsüne yaslanıp unuturum bütün kötülükleri"
Ep.46 "Ömrümün sonuna kadar hayatımın en değerli parçası olacak"
Ep.47 "Aybüke'ye dokunmak, koklamak, öpmek öyle özel ki, hiç bitmesin istiyorum"
Ep.48 "Öyle güzel geldin ki hayatıma, hep kal, hiç gitme"
Ep.49 "Senin olduğun her yer evim benim"
Ep.50 "Yine çok güzel olmuşsun"
Ep.51 "Kapısını senin açtığın bir eve gelmesi öyle güzel ki"
Ep.52 "Aşkım öylesine büyük ki, affediyorum her şeyini"
Ep.53 "Aç kapıyı kocan geldi"
Ep.54 "Belki de farkında bile olmadan,bu kadar güzel merhem oluyordu yaralarıma"
Ep.55 "Yıllardır aradığım ama bulamadığım her şeyin vücut bulmuş halisin"
Ep.56 "Ben hayatımda kendimi hiç bu kadar özel hissetmedim"
Ep.57 "Hoşçakal sevgilim"
Ep.58 "Seni sevmiyorum artık"
Ep.59 "Sevdiğim kadın benden nefret ediyor"
Ep.60 "Tolga'yı kimsenin benden almasına izin vermeyeceğim"
Ep.61 "Sana geldim, terliklerimle"
Ep.62 "Mutlu olmak bizim elimizde"
Ep.63 "Artık sadece biz varız"
Ep.64 "Hem gece, hem bensiz"
Ep.65 "Bu özel ailenin bir parçası olmak paha biçilemez"
Ep.66 "Sen bir iyileş, ben daha sana hoşuna gidecek neler yaparım"
Ep.67 "Kimse aşık olamaz lan benim sevgilime"
Ep.68 "Hiç tanımadan bile, sadece gülünce kısılan gözlerine vurulur insan"
Ep.69 "O zaman sizin ilk çocuğunuz erkek olacak demektir"
Ep.70 "Yoksa hayal kurup mutlu olacağım durduk yere"
Ep.71 "Ben de Tolga'ysam, bu sefer bensiz göndermem seni hiçbir yere"
Ep.72 "Bu gece kötü bitsin istemiyorum"
Ep.73 "Bana kız, bana bağır ama gitme"
Ep.74 "Nerdesin Aybüke"
Ep.75 "Düğünümüzde sen de şarkı söylemiş misin?"
Ep.76 "Hiç değişme, hep ilk sevdiğim halinle kal"
Ep.77 "Mevzu Aybüke olunca gözüm görmüyor hiçbir şeyi"
Ep.78 "Bütün mutluluklarım, bütün sevinçlerim hepsi sensin"
Ep.79 "Senin gibi bir oyuncuyla çalışmak benim için çok keyifli"
Ep.80 "İyi ki doğdun sevgilim"
Ep.81 "Bu Aybüke'nin doğum günüydü ama en güzel hediyeyi ben almıştım"
Ep.82 "Böyle kamuya açık yerlerde kıskanma beni"
Ep.83 "Kalp aşık olur, akıl aciz kalır"
Ep.84 "Ben senin için ne yapabilirim ki?"
Ep.85 "Kan bağı olanlardan çok, sen bizim ailemizsin"
Ep.86 "Ömrümün sonuna kadar seni mutlu etmek için yaşayacağım"
Ep.87 "Daha nice ödüller alacaksın inşallah"
Ep.88 "Sen bana böyle bakarsan, ben yok olurum"
Ep.89 "Hep burda yaşasak, hiç gitmesek ne güzel olur di mi"
Ep.90 "Peki bu yakışıklılığını ne yapacağız"
Ep.91 "İnsanın sevdiği yanındaysa, nerde olduğunu farkeder mi ki"
Ep.92 "Senin bu nahif kalbin bir gün kırılacak diye çok korkuyorum"
Ep.93 "Dünyanın en güzel filmi"
Ep.94 "Artık şu işin bir adını koyalım"
Ep.95 "Benim en büyük dileğim gerçekleşti bu gece, ben daha başka ne dileyeyim"
Ep.96 "Ben de deli miyim neyim, geldim izliyorum bu sahneyi"
Ep.97 "Hiçkimse senin kadar"
Ep.98 "Ölümsüz şeylere aşık olursan o aşk ölümsüz olur"
Ep.99 "Ne yapayım canım, sen de bu kadar güzel olmasaydın"
Ep.100 "Aybüke yoksa, Tolga da yok"
Ep.101 "Kalbimi arkada bırakıp, çıkıp gittim"
Ep.102 "Onsuz yalnız ve bitkin sürüklenip duruyorum"
Ep.103 "Sen bile uzaklaştıramayacaksın beni senden"
Ep.104 "Aybüke'yi başka biriyle izlemeye alışmak zor olacak benim için"
Ep.105 "Senden başkası dokunamaz benim kalbime"
Ep.106 "Şt Gang"
Ep.107 "Dördüncü sezon benim için söz konusu bile değil"
Ep.108 "Sen sadece elimi tutsan, ben bütün dünyaya kafa tutarım"
Ep.109 "Aybüke ortadan kaldırır bütün uygunsuzlukları"
Ep.110 "Allah'ım şu an yok mu olsam ben acaba"
Ep.111 "Sen benim baş tacım, can yoldaşım, yol arkadaşımsın"
Ep.112 "Hayal ettiğin gibi oldum mu"
Ep.113 "Önümde beni bekleyen hayatı yaşamak için sabırsızlanıyorum"
Ep.114 "Sözün bittiği yer"
Ep.115 "Senin ay yüzüne bakınca gönlüm aydınlanıyor benim"
Ep.116 "Nasıl özlemektir bu, ciğerlerimi yaktı kokun"
Ep.117 "Tolga benim önceliğim"
Ep.118 "Ben senden aldığımı sana veriyorum sadece"
Ep.119 "Sen nerdeysen, dünyanın en huzurlu yeri orası benim için"
Ep.120 "Tavanı kadar sokağın, dibi kadar cehennemin"
Ep.121 "Senin şu gülüşüne ömrümü veririm ben"
Ep.122 "Ne güzelmiş kendini birinin hayatına ait hissetmek
Ep.123 "Ne oluyor bana ya"
Ep.124 "Gündüz işimizi yapıp akşam birbirimize geri döneceğiz"
Ep.125 "Seninle paylaşınca öyle güzel büyüdü ki içimdeki mutluluk"
Ep.126 "Huzurun adı sensin"
Ep.127 "Bu mutluluğuna şahit olmak öyle güzel ki"
Ep.128 "İyi bir kocanın görevi her daim eşinin rahatını, iyiliğini düşünmektir"
Ep.129 "Senden bu dünyaya daha fazla gerek"
Ep.130 "Sen varken beni ne üzebilir ki?"
Ep.131 "Onun anneliğine bakarak öğrendim nasıl baba olunur"
Ep.132 "Bin tane ömrüm olsa, bin tanesini de sana veririm ben"
Ep.133 "Öyle korktum ki, yüreğim titredi korkudan"
Ep.134 "Maviş maviş gözlerine bakınca insan bütün dertlerini unuturdu"
Ep.135 "Aramıza katılacağın günü iple çekiyorum"
Ep.136 "Oğluma yaşattığın bütün mutluluklar için çok teşekkür ederim"
Ep.137 "Sen benim hayatımın miladısın"
Ep.138 "Sen çok şanslı bir kız olacaksın meleğim"
Ep.139 "İyi değilken iyiyim deme bana"
Ep.140 "O üzgünken ben mutlu olamıyorum"
Ep.141 "Günüm de aydınlandı, içim de"
Ep.142 "Çıkaracağım seni hayatımdan, hem de sonsuza dek"
Ep.143 "Bu eve gelişin senin felaketin olacak"
Ep.144 "Bizim birlikte çözemeyeceğimiz hiçbir şey yok"
Ep.145 "Hayatımın sonuna kadar bırakmayacağım elini"
Ep.146 "Belli ki bundan sonra hayatımızın merkezinde olacaksın hep"
Ep.147 "Hayatımın anlamı bu iki hanım işte"
Ep.148 "Sen benim diğer yarımsın"
Ep.149 "Annesinin büyüsünü taşıyor benim kızım"
Ep.150 "Veda🌟Özlemini çektiğim her şey seninle geldi hayatıma"
Special Ep.1 "İyi ki doğdun sevgilim"
Duyuru‼️

Ep.4 "Bu gidiş, gidiş değil de bakalım nereye varacak"

2.9K 160 114
By bluemonument

Tolga'dan

Annem mutfakta yemekle ilgilenirken, biz de salonda oturuyorduk.

"Tolga, annene yardım etseydik. Oturduk kaldık burda."

"Annem mutfakta pek yardım almaz. Yani çok sevmez. O yemekleri hazırlasın, biz masayı hazırlarken yardım ederiz."

"Hadi ya, annem de öyle. Kimseyi sokmaz mutfağına kolay kolay."

Gülerek kafa salladım. Aybüke de gülüp bizimkilere döndü. Gencay hala sırıtarak bakıyordu Aybüke'ye. Berfin de elinde tablet, dünyadan kopmuştu.

"Berfin, bırakır mısın şu tableti elinden. Kaç saattir oynuyorsun bakayım?"

"Tamam abi ya, bıraktım. Sizin fotoğrafınızı gördüm de ona bakıyordum."

Kaşlarımı çatıp konuştum.

"Kim biz?"

Berfin eliyle Aybüke'yle beni işaret etti.

"Siz işte. Aybüke ablayla sen, bak."

Berfin tableti çevirince baktım ben de fotoğrafa. Geçen gün yemek sahnesinden sonra çekmişti bunu Tolga. Gülümseyerek baktım fotoğrafa.

"Bakayım."

Gencay'ın sesiyle Berfin ona çevirdi tableti. Gencay fotoğrafa bakıp dudak büktü. Ben de kaşlarımı çattım.

"Ne oldu acaba, neyini beğenmedin?"

"Fotoğraf güzel de, o ne biçim gülmüşsün öyle. Yani yanında harika bir kadın var, insan daha güzel poz verir."

Aybüke şaşkınca gülümserken ben ters ters konuştum.

"Allah Allah, hem daha güzel güldüğümüz de vardı, onu paylaşmamışlar ben ne yapayım. Ayrıca ne varmış gülüşümde? Aybüke, kötü mü çıkmışım?"

Aybüke ifadesini düzeltip tatlı tatlı konuştu.

"Hayır hayır, çok iyi çıkmışsın. Ben çok sevdim o fotoğrafı."

Gülümseyerek baktım Aybüke'ye. Ardından Gencay'a dönüp başımla 'bak gördün mü' der gibi işaret ettim. Gencay da dudak büküp arkasına yaslandı.

"Yani sonuçta Aybüke kibar bir kız. Ne diyecekti, kötü çıkmışsın mı diyecekti?"

"Gencay."

"Tamam tamam sustum. Neyse Aybüke, anlatsana biraz, hayat nasıl gidiyor?"

"Gencay."

"Abi ne var Gencay Gencay? Adımı mı ezberliyorsun?"

Ben kaşlarımı çatmış konuşacakken, Aybüke girdi lafa.

"Tamam Tolga, çocukları rahat bırak."

Ben dudaklarımı birbirine bastırıp gülerken, Gencay kaşlarını kaldırmış yavru kedi gibi bakıyordu.

"Çocuklar mı?"

Gencay'ın lafıyla kendimi tutmayıp gülmeye başladım. Aybüke de şaşkınca baktı. Ardından hafifçe gülüp konuştu.

"Yanlış bir şey mi söyledim?"

Kafamı iki yana sallayıp konuştum.

"Hayır Aybüke. Çok doğru bir şey söyledin."

Aybüke anlamadan bakarken Gencay hala aynı ifadeyle bakıyordu. Ben de çaktırmadan gülüyordum.

"Aybüke, biraz hazırlıksız yakalandım kızım kusura bakma. Sever misin bilmiyorum ama zeytinyağlı ağırlıklı oldu biraz menü."

Annemin sesiyle ona döndük. Aybüke oturduğu yerde duruşunu dikleştirşp tatlı tatlı konuştu.

"Estağfurullah, asıl ben öyle çat kapı gelmişim gibi oldu. Asıl siz benim kusuruma bakmayın. Zeytinyağlıları da çok severim."

"Özellikle enginarı."

Birden bütün bakışlar bana döndü. Dışımdan mı söyledim ben onu ya? Aybüke kaşlarını kaldırmış gülerken, bizimkiler de imalı imalı gülüyorlardı. Ben de başımı eğip kıpırdandım yerimde.

"E çok güzel, enginar da yapmıştım."

Aybüke bendeki bakışlarını anneme çevirip kafa salladı. Annem gidince ben yine baş başa kaldım imalı bakışlarla.

"Abim de çok sever enginarı."

Başımı çevirip Gencay'a baktım ters ters. O da alttan alttan sırıtıyordu.

"Abim mi? Hangi abim, Tolga abim mi?"

Garibim Berfin Gencay'ın ne yapmaya çalıştığını anlamamış saf saf konuşuyordu.

"Hadi tamam hadi. Annem yemekleri yapmış belli ki, doğru mutfağa, anneye yardıma."

Berfin kalkıp koşturarak mutfağa gidince Aybüke de kalktı ayağa.

"Aybüke sen otur lütfen."

"Olmaz ayıp olur. Zaten davetsiz misafir gibi geldim eve. Bari masayı hazırlamasına yardım edeyim."

Benden önce Gencay girdi lafa. Ayağa kalkıp, Aybüke'ye eliyle yol gösterdi.

"Önden buyrun Aybüke hanım."

Aybüke gülümseyip başını yana eğdi.

"Çok teşekkür ederim Gencay bey."

Gencay yine otuz iki diş sırıtmaya başladı. Yanımda geçerken bana bir bakış göz kırpınca tek kaşımı kaldırıp baktım. Ben biliyorum başıma geleceği, o yüzden tanıştırmamıştım zaten bu zamana kadar. Zevzek bu çocuk ya.

"Her şey için çok teşekkür ederim. Yemekler harikaydı, tekrar ellerinize sağlık."

"Rica ederim güzel kızım, afiyet olsun."

"Anne yemeği yemeyeli çok olmuştu, özellikle enginar. Aynı anneminki gibi olmuştu."

Aybüke hafifçe gülümseyince annem de bana kısa bir bakış atıp elini Aybüke'nin koluna getirdi.

"Her zaman beklerim kızım, ne zaman istersen gel. Ben sana yaparım anne yemeği."

Ben şefkatle gülümserken Aybüke'nin de gözleri dolmuştu. Anneme sarılıp konuştu.

"Çok teşekkür ederim."

Annem de sarılıp saçlarını sevdi.

"Rica ederim."

Aybüke annemden ayrılıp gülerek kafa salladı. Ardından Berfin'e döndü.

"Seni tanıdığım için çok mutlu oldum Berfin."

Berfin gülerek kollarını uzatınca Aybüke de gülüp eğildi biraz. Berfin'e sarılıp saçlarını sevdi.

"Ben de çok mutlu oldum Aybüke abla. Yine gel, olur mu?"

"İnşallah canım, gelirim tabi."

Aybüke Berfin'den ayrılıp bu sefer Gencay'a döndü. Gencay yandan yandan gülerek elini uzatınca Aybüke de hafifçe gülüp tuttu elini. Gencay yine elinin üstüne bir öpücük kondurunca Aybüke tatlı tatlı güldü. Ulan Gencay.

"Seni tanımak çok hoştu Aybüke. Umarım yakın zamanda tekrar görüşürüz."

"Çok tatlısın Gencay. Umarım."

Gencay'ın gözleri parladı anında. Yapma Aybüke, gaza getirme şunu. Gencay elini bırakınca Aybüke bu sefer bana döndü.

"Biz içeri geçelim, sen de arkadaşını yolcu et Tolgacım. Hadi çocuklar, Gencay hadi oğlum."

Annem Gencay'la Berfin'i içeri sokup kapıyı kapattı. Ben de gülümseyerek Aybüke'ye döndüm.

"Umarım gerçekten güzel vakit geçirmişsindir. Bizimkiler sıkmamıştır seni."

"Özlediğim aile ortamıydı, çok keyifli bir ailen var. Çok memnun oldum onları tanımaktan. Hatta öyle bir yedim ki, kesin iki kilo almışımdır."

Aybüke gülünce ben de gülerek baktım. Ardından gülmeyi kesip devam ettim.

"Gencay'ın da kusuruna bakma, biraz hayranın da senin. Ne yapacağını şaşırdı."

Aybüke şaşkınca güldü.

"Hayranım mı? E, niye bu zamana kadar tanıştırmadın?"

"İşte bu yüzden. Hallerini görmedin mi akşamdan beri?"

"Ne var canım, bence çok tatlıydı."

Tek kaşımı kaldırıp güldüm.

"Gerçekten çok kibarsın."

"Bence sen abartıyorsun. Kardeşlerinin ikisi de çok tatlı."

Gülümseyerek baktım Aybüke'ye. O da aynı şekilde bakıyordu bana.

"Neyse ben gideyim artık. Her şey için teşekkür ederim. Gerçekten çok güzel bir akşamdı."

"Rica ederim, her zaman bekleriz."

Ben gülünce Aybüke de gülerek baktı. Yine kayboldu çekik gözleri. Ben de daha çok güldüm buna. Yavuz gibi ben de seviyordum bu gülünce kısılan gözleri.

"İyi akşamlar, yarın görüşürüz."

"Görüşürüz."

Aybüke gülümseyip arabasına doğru yürüdü. Ben de baktım arkasından. Arabaya binip çalıştırdı. Gitmeden önce bana el sallayınca ben de elimi kaldırıp gülümsedim. Ardından uzaklaştı Aybüke. Derin bir nefes alıp eve döndüm. İçeri girip kapattım kapıyı. Bizimkiler salonda oturuyorlardı. Ben de gidip oturdum kanepeye.

"Abi, ben çok sevdim Aybüke ablayı. Yine gelir mi bize?"

"Gelir belki, yani gelir heralde."

"Gelsin gelsin, ben de çok sevdim. Terbiyeli, sevecen, sıcakkanlı biri. Maşallah pek de güzel."

Hafifçe dönüp anneme baktım. O da tek kaşı havada gülümseyerek bakıyordu. Hemen geri çevirdim başımı. Yapma anne yapma, bana olanlar oluyor zaten, bari sen yapma.

"Bence de çok hoş bir insan, çok güzel bir kadın."

Gencay'a dönüp ters ters baktım.

"Gencay, akşamdan beri kıza bir asılmadığın kaldı. Biraz sakin mi olsan?"

"A a, o ne biçim laf abi? Ne asılması, tövbe de. Sadece güzel bir kadın olduğunu söylüyorum. Ne, yalan mı? Sence de öyle değil mi?"

Kaşlarımı çatıp baktım Gencay'a. O da imalı imalı sırıtarak bakıyordu. Göz devirip çevirdim başımı.

"N'oldu, niye cevap vermiyorsun sayın Sarıtaş? Geçen akşam diyordun ama, gülünce kısılan gözleri falan diye. Ayrıca, yakından daha da güzelmiş gülünce kısılan gözleri. Beğenmek de haklısın yani."

"Gencay."

Gencay gülüşünü tutup devam etti.

"Tamam tamam demedim bir şey. Zamanla göreceğiz zaten. Yalnız abicim, sen demezsen başka birileri çıkar, benden söylemesi."

Kaşlarımı çatıp baktım.

"Ne demek o?"

"Yani Aybüke çok güzel bir kız. Sadece güzel de değil, tatlı, sempatik, sıcakkanlı. Yani beğeneni çok olur diyorum. Elimizi diyorum, çabuk tutalım diyorum, sonra pişman olmayalım diyorum."

Gencay kaşlarını kaldırmış yaydıra yaydıra konuşuyordu.

"Gencay saçmalama, nerden çıkıyor bunlar?"

Ben ters ters konuşunca Gencay elini ağzına getirip fermuar çeker gibi yaptı. Ben de çevirdim başımı.

"Tamam tamam, kız şimdi gitti, arkasından dedikodusunu yapıyorsunuz, ayıp. Tolga, sevgilisi var mıymış evladım?"

Berfin ve Gencay sesli sesli gülerken ben gözlerimi açıp anneme döndüm.

"Yuh ama anne."

"Ne var canım, merak ettim."

Derin bir nefes alıp kalktım oturduğum yerden.

"Anlaşıldı sizde kurutuluş yok. Ben odama gidiyorum."

Onlar hala arkamdan bir şeyler söylerken ben dinlemeden odama gidiyordum. İçeri girip kapıyı kapattım. Gidip kendimi yatağa bıraktım. İstemsizce gülümsedim. Gerçekten güzel bir akşam oldu. Aybüke evimizde çok tatlıydı. Bizimkiler de sevdiler onu. Gencay zaten seviyordu da. Gerçi Aybüke sevilmeyecek bir insan değil ki. Onu tanıyan herkes seviyor onu. Gencay haklı; o hem çok güzel, hem tatlı, sevecen, samimi, iyi niyetli. Daha neler sayarım onunla ilgili de, neyse. Derin bir nefes alıp yan döndüm yatakta. Gencay'ın haklı olduğu bir konu daha var ama oralara girmeyelim hiç. Eğer girersem çıkamam ordan. Kendimi kaptırırsam, bir daha kurtulamam. Olmaz, yapamam bunu. Yapmamalıyım en azından.

"Aybüke, biraz acele eder misin?"

"Tamam Tolga geliyorum."

"Hadi kızım ağaç oldum ya."

Ellerimi ceplerime sokmuş, Aybüke hanımın karavandan çıkmasını bekliyorum. Kapı açılınca dayandığım yerden doğrulup döndüm o tarafa doğru.

"Nihayet. Ee, değiştirmemişsin üstünü."

"Ya şimdi sahnenin devamı var ya daha. Bir daha uğraşmayayım dedim."

"O zaman ben iki saattir neyi bekliyorum Aybüke?"

"Of Tolga amma söylendin. Hadi benim karnım çok aç."

Aybüke çantasını sırtına atıp yürümeye başladı. Ben de kaşlarımı çatmış bakıyordum. Benim gelmediğimi farkedince durup arkasını döndü Aybüke.

"Ee, hadisene, niye kaldın öyle?"

"Geldim geldim."

Hızlıca bir iki adım atıp yetiştim Aybüke'ye.

"Tolga benim karnım çok aç, çok fazla vaktimiz de yok. Nereye gidiyoruz?"

Hafifçe gülümseyerek baktım bu çocuksu telaşına. Benden cevap gelmeyince Aybüke bana çevirdi başını. Gözlerini kısıp baktı.

"Tolga sen iyi misin?"

"İyiyim."

"Hasta falan mı oldun sen?"

"Yoo, yok bir şeyim."

"Ne bileyim, kafan dağınık gibi de."

Kafam dağınık gibi de, ne olduğunu ben de anlamıyorum işte.

"Yok yok iyiyim. İlerde bir kafe vardı, oraya gidelim. Hızlıca bir şeyler atıştırırız hem de senaryoya bakarız."

"Tamam."

Aybüke tekrar önüne dönünce ben de bir süre ona bakıp önüme döndüm. Bir şeyler oluyor da bana, ne oluyor bir anlasam. Ya da anlamasam daha mı iyi acaba? Kafeye girince Aybüke kenardaki masalardan birine oturdu. Ben de karşısına geçip oturdum.

"Ee, ne yiyoruz?"

"Bilmem. Ben pek aç değilim sanki."

Aybüke küçük gözlerini kocaman açıp şaşkın şaşkın baktı. Ben de gülümsedim istemsizce.

"Sen, aç değilsin? Yok yok var sende bir şey. Ya sen bir oturuşta iki kişilik yemek yiyen adamsın Tolga. Ne oldu şimdi?"

"Ya sen de beni iyice obur yaptın."

"Ha ben yaptım di mi? Çok özür dilerim sevgili partnerim. Sen bir lokma yemekle doyan adamsın çünkü."

Aybüke gülünce ben de gülmeye başladım. Sen ne güzel gülüyorsun öyle ya. Bakışlarımı kaçırıp boğazımı temizleyerek menüyü aldım elime. Hayır Tolga sakın. Sakın girme o yola. Bakışlarım menüdeyken konuştum.

"Bak buranın pizzası da çok güzeldir. Hem sen de çok seversin."

Başımı kaldırınca Aybüke'nin gülümseyen yüzünü gördüm. Ben de gülümsedim anında.

"Olur, pizza yiyelim o zaman."

Gülümseyerek kafa salladım. Ben sipariş vermek için garsona bakınırken, Aybüke'nin bakışlarını hala üzerimde hissediyordum. Kalp atışlarım hızlanmıştı bile çoktan. Nefes alışverişlerim şaşmıştı bile. Avuç içlerim terlemişti. Bakma işte, böyle güzel gülme işte. Her şey o zaman daha kolay olacak.

"Ay, bu Yavuz'un hödüklükleri beni benden alıyor artık ama ya."

"Yine ne oldu ya?"

"Ya hu bir kere de Bahar 'iyi ki varsın' dediğinde 'sen de' dese ölür mü bu adam?"

Hafiften gülüp ardından tuttum gülüşümü.

"Ama ne yapsın, suçlu hissediyor kendini garip."

Aybüke yalandan bir yazıklanmayla yana eğdi başını.

"Ay kıyamam ona. Zaten yalan söyleyip duruyor kıza."

"Ne yapsaydı, babanı ben öldürdüm mü deseydi?"

"Demeseydi de, yani ne bileyim, farklı şeyler beklemiştim ben bu sahnelerden?"

"Nasıl yani?"

"Tamam Yavuz'un halini ve suçluluk duymasını anlayabiliyorum ama Bahar'a bu kadar soğuk ve uzak olması üzüyor beni."

Kaşlarımı kaldırıp baktım Aybüke. Bak yine doldu gözleri. Oturduğum yerde biraz daha eğildim masanın üstünden.

"Doldurmayın o gözleri Aybüke hanım. Bunlar sadece birer dizi karakteri."

"Öyle deme. Ben Bahar'ı yüreğimde hissediyorum. Yalnızlığı, kimsesizliği, sevdiği kadar sevilmemesi yüreğime dokunuyor."

Senin bu kadar hassas olman da benim yüreğime dokunuyor, onu ne yapacağız? Aybüke burukça bakarken hafifçe öksürüp gülümsedim.

"Şu geçen aylarda, kendini ne kadar geliştirdiğinin farkındasın di mi Aybüke?"

Aybüke'nin gözleri parladı birden. Benim de gülüşüm büyüdü. Yutkunup kıpırdandı yerinde.

"Gerçekten böyle mi düşünüyorsun?"

"Tabi ki böyle düşünüyorum. Nerde o ilk bölümdeki Aybüke, nerde şimdiki Aybüke. Yani şimdi haksızlık etmeyeyim, sen her zaman üstesinden geldin sahnelerin ama şimdi, daha fazla hissederek oynuyorsun. Bahar'ı içselleştirdin iyice. Onunla üzülüp, onunla mutlu oluyorsun. Oyuncu rol yapmaz, oyuncu karakteri üzerine giyer. Sen de bu yolda emin adımlarla ilerliyorsun. Ve bu gelişimin benim gözlerimin önünde olması, beni çok mutlu ediyor."

Aybüke mutlulukla kocaman gülümsedi.

"Çok teşekkür ederim. Bunları senden duymak çok güzel. Hepsi senin sayende oldu. Sen bana bu kadar yardımcı olmasan, her zaman yanımda olup destek olmasan başaramazdım."

Mahçupça gülüp konuştum.

"Teşekkür ederim ama kendine haksızlık etme. Sende yetenek olmasa, hiçkimse bir şey yapamazdı."

"Evet ama herkes de senin kadar yardımcı olmazdı."

"Kimse de senin kadar anlayışlı olmazdı Aybüke."

Aybüke gülümsemeyi kesip kaşlarını kaldırdı. Ben de yutkunup eğdim başımı.

"Tolga, hiçbiri senin suçun değil. Bunları konuştuk."

Başımı kaldırıp baktım yüzüne. O da hafifçe tebessüm ediyordu.

"Belki ama sebebi benim işte."

"Aman Tolga, bunlar için üzme kendini. Gerçekten önemli değil."

"Önemli. Sırf benimle partner olduğun için yemediğin hakaret, küfür kalmadı. Ben bunlar için çok üzgünüm."

"Üzülme sarışın. Ben alıştım artık."

Kaşlarımı çatıp gülümsedim. Sarışın mı? Bana daha önce hiç böyle seslenmemişti. Aybüke de farketmiş olacak açıklamaya girişti bir gayret.

"Yani şey, benim de içime Çolak kaçtı galiba."

Ben gülünce Aybüke de gülüp eğdi başını. O, o kadar hassas bir kadın ki, ne derse desin üzüldüğünü biliyorum. Başkası olsa bana da sinirlenebilirdi bu yüzden. Beni de suçlayabilirdi. Belki bir suçum yoktu ama neticede bunların sebebi bendim. Bunu neden yapıyorlardı ki? Üstelik bunu beni sevdiğini söyleyen insanlar yapıyordu. Beni sevdiğini söyleyen insanlar, neden üzüyorlardı ki sevdiğim insanı? Yani arkadaşımı, partnerimi. Of, ben de ne dediğimi bilmiyorum.

Aybüke yemeğine devam ederken ben de gülerek baktım ona. Birden Aybüke'nin telefonuna bildirim geldi. Başımı çevirip masanın üstündeki telefonuna baktım. Derken bir bildirim daha geldi. Sonra benim telefonuma da gelmeye başladı bildirimler. Aybüke'yle aynı anda kafamızı kaldırıp birbirimize baktık. Ardından telefonları aldık elimize. İnstagramdan gelmişti bildirimler. Kaşlarımı çatıp açtım uygulamayı. Aybüke'yle bizim fotoğrafımızı çekmiş biri yemek yerken. Onu etiketleyip duruyorlar. Acaba şu etiketleri hiç açmasa mıydım. Millet coştu resmen. Aybüke'nin sesiyle kaldırdım başımı.

"Fotoğrafımızı çekmişler."

"Evet. Ama bulanık çıkmış ya."

Aybüke şaşkınca çattı kaşlarını.

"Ne?"

"Yaklaşmadan zoomlayıp çekmiş heralde çeken. Baksana kalitesi düşük. Halbuki yanımıza gelse hep birlikte daha kalite bir fotoğraf çektirebilirdik."

"Tolga ne diyorsun ya? Fotoğrafımızı çekmişler diyorum."

"Tamam ben ne diyorum?"

Ben anlamadan Aybüke'ye bakarken, o da hala şaşkın şaşkın bakıyordu.

"Sen niye bu kadar rahatsın?"

"Ne yapayım, telaşlanayım mı?"

"Of Tolga hadi kalk ya. Hadi sete gidelim."

Aybüke ayağa kalkmış çantasını topluyordu.

"Ya sen niye telaşlandın ki?"

Başını çevirip bana baktı.

"Niye mi? Birazdan yiyeceğim hakaretleri ve küfürleri düşününce moralim bozuldu birden kusuruma bakma."

Aybüke ters ters imalı imalı konuşunca, yutkunup ben de kalktım ayağa.

"Haklısın, benimkiler coşarlar şimdi. Yine benim yüzümden üzecekler seni."

"Tolga ben öyle demek istemedim."

Başımı çevirip baktım Aybüke'ye. O da pişman olmuş gibi bakıyordu.

"Hadi dönelim artık sete. Geç kalacağız yoksa."

"Tolga."

"Sen toparlan, ben hesabı halledip geliyorum."

Aybüke bir şey demeden uzaklaştım yanından. Niye bozuluyorsun ki Tolga? Haksız mı kız? Bugüne kadar neler söylediler, ne hakaretler ne küfürler ettiler. Bir kere bile sana gelip 'seni sevenler beni üzüyor' dedi mi? Bir kere sana kırılıp, suçu sende buldu mu? Hayır. O hep iyi niyetliydi. Hep kendi yoluna baktı. Hiçbirine dönüp de cevap vermedi. Şimdi birden telaşlanıp böyle bir tepki verdi diye niye bozuluyorsun ki?

Evde çekeceğimiz sahneye hazırlanıyorduk. Epeyi kalabalık bir sahneydi. Senaryoya bakıyordum ama kafam dağınıktı. Koluma dokunan ellerle çevirdim başımı. Aybüke kaşlarını kaldırmış mahsun mahsun bakıyordu.

"Tolga, ben seni kırmak istemedim. Öyle birden gereksiz yere yükselttim sesimi, özür dilerim."

Nefes bırakıp baktım Aybüke'ye. O da hafifçe gülümseyerek ne diyeceğim diye bekliyordu. Öyle güzel bir kalbi var ki, şu ufacık şeyle bile suçluyor kendini, kötü hissediyor.

"Önemli değil Aybüke."

"Önemli Tolga. Seni kırdım, üstelik senin hiçbir suçun yok."

Gülümseyip elimi kolumdaki elinin üstüne getirdim. Aybüke de kocaman gülümsedi.

"Beni kırmadın Aybüke, yani sen kırmadın. Dediklerinde haklıydın, beni üzen senin söylediklerin değil, sana söylenenler."

"Üzülme, ben üzülmüyorum artık. Hem eskisi gibi değil, artık çok güzel yorumlar da alıyorum. Hem ben sana hep ne diyorum, her şeyi bırakalım önümüze bakalım. Ama böyle kırgın bakmayalım."

Aybüke tatlı tatlı gülerken ben de gülüp kafa salladım.

"Tamam, dediğin gibi yapalım."

Aybüke kocaman gülünce benim de gülüşüm büyüdü.

"Evet gençler, sizi sahneye alalım, kanepeye."

Kafa sallayıp oturduk kapeneye. Aybüke başını göğsüme yaslayınca ben de kollarımı doladım hemen. Hafifçe gülümseyip ardından düzelttim ifademi. Kendine gel Tolga, işini yap işini.

Sahne gerçekten eğlenceli bir sahneydi. Ama öncesinde şu kanepede oturuşumuzun bir keyfine varayım ben. Ne güzel sarıldım ama Aybüke'ye. O da bana sarılmakla kalmadı bir de sarıldığım elimi tuttu. O da seviyor mu acaba böyle sarılmalı sahneleri? Tolga ne saçmalıyorsun Allah aşkına? Partnerin o senin. Sen de şu an Yavuz'sun, Tolga değil. Kendine gel biraz. İyi de ne yapayım, engel olamıyorum işte. Aybüke'yle sarıldığımız sahnelerde içimde kıpırdaşan kelebeklere engel olamıyorum ne yapayım? Ama doğru değil bu. Etik değil. Biz iş arkadaşıyız. Sen de ona göre davran. Kimseyi rahatsız edecek, huzursuz edecek bir şey yapma.

Burak hocanın sesiyle başladık sahneye. İfademi bozmadan duruyordum oturduğum yerde. Aybüke de göğsüme yatmıştı. Ulan sahne resmen böyle başladı. Rejiye bir lafım yok elbette, bu haddime değil ama izleyenler düşünmez mi, bunlar nasıl bu hale geldi diye. Biraz daha detaylı bir sahne olabilirdi bence. Hee, izleyenler için diyorsun di mi? Kendin için değil? Niye kendim için diyeyim canım? Allah Allah, izleyenler için diyorum tabi. Aybüke birden kıpırdanınca kendime gelip hafifçe çevirdim başımı. Sahne çekiyorsun Tolga bey, dalmasan mı acaba? Aybüke başını göğsümden çekip yavaşça doğrularken ben elimi sırtından çekemiyordum. Repliğini söyleyip kalktı Aybüke. Ben kadrajdan çıkınca derin bir nefes alıp yüzümü sıvazladım. Ardından ben de ayağa kalkıp devam ettim sahneye. İş ortamında sakın bozma kendini. Ne olursa olsun, profesyonelliğe aykırı bir şey yapma. Bunu bir kez daha hatırladığımıza göre, işimize devam edebiliriz.

Sahne bitmiş, hepimiz karavanda oturuyorduk. Seviyorum böyle eğlenceli sahneleri. Çekmesi de, sonradan izlemesi de keyifli oluyor.

"Senin bu sakallar da iyice uzadı komutan."

Görkem'in sesiyle çevirdim başımı.

"Sorma, kesemiyorum ki."

Elimi dudağımdaki yaraya getirip kontrol ettim. Hala acıyor biraz.

"Böyle sakallı asker mi olur ya, ama bir yandan da yakıştı abime."

Aytaç'a bakıp gülerek çevirdim başımı.

"Ben sakalsız halini tercih ederim."

Şaşkınca kaşlarımı kaldırıp Aybüke'ye döndüm. Diğerleri de dönüp baktılar Aybüke'ye. O da önündeki senaryoyu karıştırıyordu. Sonra bizim baktığımızı farketmiş olacak başını kaldırıp bize baktı o da. Ne dediğini yeni farketmiş gibi gözlerini açıp bana döndü.

"Yani, Yavuz asker sonuçta. Ondan dedim. Hani onu öyle görmeye alışkınız ya, o yüzden."

Ben hala aynı ifadeyle bakarken diğerleri de çaktırmadan gülüyorlardı. Aybüke de hafifçe gülüp bana baktı. Ardından tekrar indirdi başını senaryoya. Nasıl yani? Sakallı halimi sevmedin mi?

"Neyse, hadi ben gidiyorum. Görüşürüz millet."

"Görüşürüz İlayda."

"Ben de gidiyorum, İlayda bekle beraber çıkalım."

"Tamam Yağmur hadi."

İlayda ve Yağmur gidince Aytaç'la Görkem de birbirine bakıyordu.

"Ee, beyler siz oturuyor musunu hala?"

"Yok yok, hadi biz de gidelim. Hadi abi."

Aytaç Eren'in lafıyla kalkıp Görkem'i de kaldırdı.

"Tamam tamam, hadi görüşürüz."

Onlar da gidince Aybüke'yle ben kaldık karavanda. O da hala senaryoyu okuyordu.

"Sen gitmiyor musun?"

"Hı?"

"Burda bir iş kalmadı, herkes de gitti. Sen gitmiyor musun?"

Aybüke bana bakıp kafa salladı.

"Doğru gideyim ben de."

O çantasına eşyalarını koyarken ben de sakallarımı sıvazlıyordum.

"Yakışmamış mı sakallar?"

"Efendim?"

"Sakallar diyorum, yakışmamış mı?"

"Yoo, yani yakışmış."

"Niye sakalsız halimi tercih ediyorsun o zaman?"

Aybüke ne diyeceğini bilemeden baktı biraz. Ardından konuştu.

"Yani dedim ya, Yavuz'dan dolayı. Yoksa sakal bence yakışıyor sana, ama biraz daha kısa hali, şöyle kirli sakal. Zaten sakal erkeklere yakışır, yani her erkeğe yakışır. Sakalsız iyi görünmez bazıları ama sana sakalsız olmak da yakışıyor. Yani ben normalde sakalı daha çok yakıştırım erkeklere, sakalsız çok hoşuma gitmez ama sen iki türlü de..."

Aybüke yutkunup sustu. Ben de kaşlarımı kaldırmış hafif bir tebessümle bakıyordum. Aybüke saçını kulağının arkasına sıkıştırıp ardından düzeltti. Gülümsemem büyüdü anında. Ardından toparlanıp konuştum.

"Tamam Aybüke anladım. Bu kadar uzun açıklamaya gerek yoktu."

Ben çaktırmadan gülerken Aybüke de hafifçe güldü.

"Kendimi doğru ifade etmeye çalışıyorum, ne var bunda?"

"Tamam yok bir şey."

İkimiz de gülüp çevirdik başımızı. Aybüke çantasını toplayıp ayağa kalktı.

"Ben de gidiyorum. Görüşürüz."

"Görüşürüz."

Aybüke çıkmadan dönüp bana baktı. Ardından gülümseyip çıktı karavandan. Ben de gülümseyerek arkasından baktım. Demek ben iki türlü de... Gülerek eğdim başımı. Bu gidiş gidiş değil de, bakalım nereye varacak?


BÖLÜM SONU
😌

Continue Reading

You'll Also Like

862K 3.1K 4
Hayatı boyunca barut kokusunu özlemek zorunda kaldığı için bu kokudan nefret eden bir kız.. HAZAL ERVA BIÇAKÇI.. Yurt dışında tıp eğitimi aldı. Doğdu...
36.1K 1.2K 29
Evleniceksin dedi babası sertçe. Belki de Nazlının hayatını yıkan tek kelimedir bu. Hayır diyebildi sadece çok tiz çıkan sesiyle. Babası yine sertçe...
1.7M 104K 41
053*; İkinci sınıftayken yanlışlıkla bana top attın ve benim yanlış bir yerime geldi 053*; Özür dilemeye geldiğinde çocuğum olmayacak dediğimde ben y...
12.2M 590K 87
18 yaşında genç bir kızın yolu çıkmaz bir sokakta hiç kesişmemesi gereken bir adamla kesişti. Adam hayata ve mavi renge küskündü. Genç kızla beraber...