81 -Zaman-

865 63 249
                                    

Playlist:

Buray - Taç Mahal
Mavi Gri - Ben Sende Yandım
Can Ozan - Toprak Yağmura

_____________

Zaman; bazen su gibi akar gençliğin baharında, bazen de sabah olmaz hüzünlü bir kirpiğin pınarında... Geçse de büyüsek dediğimiz anların sonunda, keşke çocuk kalabilseydik dedirtir dönüp baktığında. Ve durur, saatler süren sancının nihai çığlığıyla; bebeğiyle göz göze geldiği anda bir anne.

Kum gibidir; istesek de tutamayız avuçlarımızda. Asırlar sürsün istediğimiz her an gibi, hiç bitmeyecek sandığımız dertler de gelip geçer ömür sayfasında. Biraz daha büyürüz biz saatin her tiktak'ında, biraz daha olgun bir nebze daha yorgun... Yaşanan tüm acıların da burukluğunu sırtlanırız, yaşamak istediklerimizin yanında.

Seyhun'a kavuşmayı gün gün, satır satır beklediğim zamanlar hiç olmamışcasına vuslatla üstü örtülmüş, her günüme her geceme batmayan güneş gibi doğmuştu. Ona gelişim dün gibi aklımdaydı ve bir o kadar mazide kalmıştı o gün yaşadığım karmaşa. Bir vakitler kalbinde taze duygular yeşerten genç kız değildim artık, hani derler ya görmüş geçirmiş... O tat vardı duygularımda; yaşamış, yaş almış, kendine güvenen bir kadındım, bir o kadar da emin yanındaki adamdan.

"Ortada bi tavşan varmış; bu yakalamış, bu kesmiş, bu pişirmiş, bu yemiiş" avucumun içindeki minik elin tombik parmaklarını birer birer kapattım. "Bu da hani bana hani bana demişş!"
Karnına giden parmaklarımın onu gıdıklamaya başlamasıyla iki büklüm olup kıvranırken şen kahkahası odayı doldurdu.

Gevşettiğim kollarımdan çıktığında hızla doğruldu. "Şıya mende!"

Heyecanla parlayan mavi gözlerine gülümseyerek avucumu ona uzattım. Bileğimin yarısını anca kaplayan beyaz eliyle elimi tutarken, diğer elinin minnak parmakları benimkileri saymaya başladı. "Oytada yabit vaa. Bu yakayamış, bu yemiiş bu da yani mana demiiş" beni gıdıklamaya çalışırken dayanamayıp yanaklarını avuçlarımın arasına aldım ve iştahla öptüm.

"Rabbit seni yesin!"

"Yhaa!" kontrolsüz sesi kulaklarımı çınlattırken, çocuksu bi atarla kollarımı kendinden uzaklaştırmaya çalıştı. Asla öpülmekten hazzetmiyordu ama bu pembe tombik yanakları öpmeden duramıyordum.

Zilin çalmasıyla ben daha farkına varamadan kapıya fırladı.

"Amjam deldiii!"

Diğer odadan çıkan annesi onu kapıya varmadan yakaladı ve onlara yetişip kapıyı açtım. "Hoş geldin hayatım"

Aşık olduğum elaları tebessümle kasıldı. Bakışı, gülüşü, varlığı her daim kalbimi heyecanlandırmaya kafiydi.

"Hoş bulduk güzelim"

"Amjaa!"

İçeri girmesine fırsat vermeden kollarına atılmak için sabırsızlanan yeğeniyle gülüşü arttı. "Amcam"

Leo annesinin kucağından Seyhun'unkine geçtiğinde elindeki büyük poşeti bırakmadan birlikte içeri girdiler. Amca yeğen öyle bir aşk yaşıyordu ki, Olivia ile ben artık kabullendiğimiz bu sahneyi garipsemedik. Olivia mutfağa dönerken ben de kapıyı kapatıp peşlerinden salona girdim.

"Bak amcan sana ne aldı."

"Ujaaak!" Leo dünyanın en mükemmel şeyine bakıyormuş gibi coşkuyla bağırarak neşesini gösterdi. "Oleey!"

Seyhun'un paketi açmasını zor bekleyip, nihayet eline aldığı uçakla koşturmaya başlamıştı. "Flyy, vuuuu"

Leo bej koltukların arasından geçerek uçağıyla odada turladı. Salonun sade güzelliği onunla neşeleniyordu. Düğünden hemen sonra Egemen'in geç kalmış bir iadesi olarak bana verdiği klip parasıyla almıştık mobilyaları. Özellikle Seyhun'un harcama yapmasını istememiştim. Elime geçen tek sermayeyi evime harcamak beni mutlu etmişti. Birbirine paralel gelecek şekilde yerleştirilmiş iki koltuk arasındaki boşluğu kapatmaya -ve Leo ile Seyhun'un halıda yuvarlanmasına- yetecek bir halı seçmiştik. Kışın şömine karşısına geçip kitap okuma hayalleri kurduğum tekli berjerler, şimdilik Leo'nun üstünde zıplama amacına hizmet ediyordu. Pencerelerdeki panjurlar şimdilik idare ediyordu, diğer eksikleri annemler geldiğinde halledecektik. İhtiyaca göre ve planlı bir şekilde dizmek istiyordum evimi.

MAATTEESSÜFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin