17 -Delirmenin Seyhun'cası-

15.1K 756 424
                                    

Playlist: Gidenlerin Ardından - Hüseyin Çebişci

Anastacia - Left Outside Alone (Hayatta bir kere dinleminiz gereken şarkı)

Multimedya: Adada koşan tatlı minik şey İlkim (:

*Bölüm ithafı, hikayeyi yaşıyor gibi hisseden kişiye ^^

    _____________

Hayat, düğünde çocuklara dağıtılan zarflar gibi, birkaç gün daha tutuşturmuştu elimize. Bazılarına kağıt para, bazılarına kuruş çıkmıştı. Benim elimdeki zarf ise boştu.

Hafta sonu babamla Ankara'ya gidip Ensar bey'le görüşmüştük. Rahatsızlıklarımı dinledikten sonra remedy'i farklı bir bitkiyle değiştirmiş ve her zamanki sözü, Konya'nın kuru ikliminin bana yaramadığını söylemişti. Homeopati, insanı bir bütün olarak ele alan ve modern tıpın aksine, hastalığın semptomlarından ziyade insanı tedavi etmeyi amaçlayan bir yöntemdi. Homeopatik tedavide, doğanın değişik alanlarından seyreltilerek elde edilen ilaçlar, kişinin kendi kendini doğal bir şekilde iyileştirmesi için vücuda ivme veriyordu.

Ankara'da bir gece kalmıştık ve evlendikten sonra oraya taşınan teyzemi koca bir göbekle görmek beni ciddi anlamda şaşırtmıştı. Dokuz yıllık evli olmalarına rağmen çocukları olmamıştı, umutlarını kestikleri bir anda mucize gibi gelen bu bebek hepimize bayram müjdesi olmuştu, yine de teyzemi böyle görmek çok farklıydı. Yeni bir bebek, yeni umutlar.

Etrafımdaki güzel olayları yakalamaya çalışıyordum, sevdiklerimin sevincini paylaşmak için gülümsüyordum. Hakan abime Sude'yi istemeye gitmiştik, babası olmadığı için Kemal amcadan istemiştik Sude'yi ve tabi babaannesi Latife nineden. Kahve yaparken mutfağa giren Enes muziplik adına tüm tuzluğu boca etmişti fincana. Hakan abimse önce püskürtmüş, ardından kalanı içebilmek için renkten renge girmişti. Enes'in yaptığını öğrendiğinde ise yemek ve temizlik grevine girmiş ve Enes soluğu bizim evde almıştı. Şeyda sınavı kazanmıştı ve Enes'le gireceği bölüm hakkında münakaşa ediyorlardı. Ablam ve İsa abi olabildiğince bir araya gelmiyor, mecburi zamanlarda da, tuhaf şekilde ya abartı derecede nazik ve samimi davranıyor ya da hiç konuşmuyorlardı. Seyhun bazen neşeyle bazense hala şaşırarak izliyordu bizi, ve İzmir'i özlediğini söylüyordu. Kağan'dan sonra iyi olan tek şey Seyhun'la aramızdaki tuhaf engelin kalkmış olmasıydı. Çoğu zaman Kağan'a olan öfkemi Seyhun'a kusuyordum, ona sığınıyordum gözyaşlarımdan. Onunla başka dünyaları yaşatıyorduk zihnimizin sonsuzluğunda.

Aklımı dağıtacak ve beni hayata tutunduran pek çok şey vardı. Yalnız kalmamaya çalışıyordum, bazen resimle bazen dizilerle, spor yaparak ve sokaktaki çocuklarla çocuklaşarak mutlu olduğuma inanıyordum. Gece olup herkes yatağına yattığında ise yalnızlık sinsi adımlarla hüznü ve kederi iliştiriyordu koynuma. Kağan'ı düşünmek, üzülmek, ağlamak, mesaj atmak, aramak, pişman olmak ve nefret etmek bir seremoni halinde çoğu gece tekrarlanıyordu. Bu, küçük bir çocuğun aynı çizgi filmi ezberleyene kadar izlemesi gibiydi. Çığlıklarımı içimdeki deliye hapsetsem de aklımın sorularına mahkum olmaktan kaçamıyordum. Yüreğim sorulara çaresizce cevap bulmak telaşında koşturuyordu ordan oraya sarmak için açılan yarayı, onarmak için acının kırdığı parçaları. Sonra gözleri geliyordu aklıma sıcak samimi, o tatlı gülüşü, üzüldüğünde yüzünü mahzunlaştıran masum ifade, yetimliği, hüznü.

Ortaya çıkmak için fırsat kollayan acılar, açılan küçük delikten kalbime sızmaya başladı. Kanatarak, yakarak geçtiği yerleri, ele geçirdi acizliğimi.

Neden Kağan? Neden? Binlerce kez aynı soruyu tekrarladım kafamda. Neden gittin? Ne diye açmıyorsun aramalarımı? Saçma sapan, kaçak cevaplar atıyorsun. Onun yokluğu kalbime saplanmış bir hançer gibi. Öyle yalnızım ki, kolum kanadım kırıldı sanki. Ailem, dostlarım herkes var ama bir eksiğim sensiz. Kabullenemiyorum bu gidişi, yokluğunu kabullenemiyorum. Yapamıyorum ben aşksız sevgisiz. Öyle büyük bir ihtiyaç ki benim için nefes gibi. İçimde koca bir boşluk, yalnızlıktan ölesiye korkuyorum Kağan. Benim tutunduğum daldın, umudumdun. Neden gittin?

MAATTEESSÜFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin