25 -Masal-

13.2K 752 717
                                    

Multimedya: Masal Sahnesi

Dış bağlantı: Konya Tropikal Kelebek Bahçesi Videosu

Playlist: Arash - Temptation
Arash - Broken Angel
Haluk Levent - Hani Benim Olacaktın (ilgili kısımda)

*Şarkıların ritmi bölüme çok uygun. Bölüm resimleri Facebook sayfasına eklenecektir.

Ön not: ~ işaretiyle belirtilen kısım, uğraşmama rağmen tanıtım yazısı gibi oldu. Olaysız geçtiği için okumak tercihinize kalmış.

Hadi başlayalım.
__________

Uyku, bedenin kapanan gözlerine inat, ruhun açılan kanatlarıdır.

Ruh, Yaratıcıdan bir parça.. Güneşin sudaki yansıması gibi eşsiz imkanlarla donatılmış. Zaman, mekan ve ihtiyaca tabi olmayan. Ne zaman ki ruh kuşu, ten kafesine kapatıldı; deli gönlün eli kolu bağlandı, koca kainatın kendine dar geldiği ruh, birkaç santim alanda hapsoldu.

Rivayet odur ki, ruh bedene girince, onu ihtiyaçlara gark eden bu dört duvardan çıkmak için yalvarmış Rabbine. Yüce Yaratıcı da, ruha, rüyalarda özgür olma imkanı tanımış. Beden istirahata çekilip, duyular uykuya geçtiği vakit, işte o zaman açılırmış ruhun gözleri ve sonsuz özgürlüğüyle diyar diyar dolaşırmış.

İnandığım bu gerçek, ruhumun bedenüstü rüyalarını bana bir umut, bazen de karanlık bir kuyu yapar. Kaybettiğiniz birini gördüğünüzde, onunla tekrar vakit geçirebilmek, onu geri getirebilmek arzusu o kadar kuvvetlidir ki... Oysa geçen hafta, son kabusumda yine yetişememiştim olacaklara. Yine engelleyememiştim, o ruhun kuş misali avuçlarımdan uçup gitmesini. Hem de o kadar yakınken... Elimi uzatsam tutabilecek, Onları sıkıca sarıp dünyaya geri getirebilecek gibiyken.. Bir damla yaş usulca yanaklarıma süzüldü. Bağdaş kurmuşken, önümdeki çarşafı avucumun içinde sıktım.

Varlığına alıştığın birini kaybetmek tarifi olmayan bir acıydı. Ayrılık, ölüme göre bir nebze insanı rahatlatırdı, çünkü hala yaşadığını bilirdin. Senden uzakta olsa da hala bir yerlerde var olduğunu. Güldüğünü, konuştuğunu, yediğini, nefes aldığını... Oysa yokluk kabul edilemezdi. Kafesinden uçan ruhları geri getirmenin yolu yoktu. Ahirette buluşma umudu olmasa, ölüm, altından kalkılamaz bir işkenceydi.

Bunca zamandan sonra onları görmüş olmak, beni tekrar altüst etmişti. Ruhlarını yeniden bulmak 3 günümü almıştı. Öncesinde kayıp gibiydim. O gece Seyhun'un kucağına sığınmam, yüz kızartan bir yanlıştı. Gerçekleşen hayallerim, kafamda kurduğum masumiyetten uzaktı. Oysa, durumun çaresizliğine savaş açan bu adama minettar olmuştum. Eğer o ve bana hissettirdiği diğer tuhaf hisler olmasaydı, rüyamın etkisini bu kadar kolay atlatmam mümkün olmazdı. Onları son gördüğümde, ablamın yanında sabaha kadar titreyerek ağlamış ve gözümü hastanede açmıştım.

Seyhun'la uyuduğumda ise fazlasıyla huzurluydum. Sabah uyandığımda gitmişti, belki de sadece uyuyana kadar kalmıştı yanımda. Beni tedirgin edense ona karşı hislerimdi, kendime itiraf ettiğim sevgisi büyük bir faciaydı. O geceki aptallığımın utancına rağmen, bir yanım onu tekrar görmeyi hatta her an görmeyi şiddetle istiyordu. Ancak Seyhun fazlasıyla yoğundu ve bırak görüşmeyi, mesajlaşmaya bile imkan bulamamıştık. Söylediğine göre, yerine gelen mühendise projeyi ve kalan işleri aktarıyordu ama anladığım tek şey kaçtığıydı.

Hâlâ düşünmekle birlikte yatağımdan çıkmamıştım. Telefonu kararsızca elimde döndürmeye devam ettim. Aramızda olan en küçük yakınlaşmada ya da geçmişinden bahsettiğinde, tehlikeli bir virüsmüşüm gibi benden uzaklaşıyordu.

Yüzüme düşen saçlarımı elimle geri ittirdim. Ona hak vermiyor değildim, Derya'yı hâlâ sevdiğini açıkça görmüştüm. Onunla bir gelecek istiyorken benim yakınlığım elbette rahatsız ediciydi. Hakan abimin düğününden sonra gidecekti. Ben de hislerimi düzene sokmalı ve kırıcı olmadan kendimi engellemeliydim. Dalında açmaya hevesli goncam, güle dönmeden solmuştu.

MAATTEESSÜFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin