44 -İlkler-

13.4K 797 525
                                    

"Hiç bir şey birden olmaz"
_

_____

Plaslist:
Mustafa ceceli - Es
Aydilge - Aşka gel
Funda Arar - Senden Öğrendim (Sözlü hali medyada)

Multi: Seyhun ve Dilek
_______________

Hayatın avare bir ruh gibi oradan oraya savrulduğu zamanlar vardır. Mantığınız ve duygularınızı karşınıza alıp tek tek sorguya çekmek ister ama hiç birine söz geçiremez, öylece teslim olursunuz zamana. Hayatımdaki seçimlerin bazıları bana aitti, bazılarıysa elimde olmadan gelişti. Hatalarım oldu, doğrularım oldu, sevdiklerim, kaybettiklerim, korkularım ve sevinçlerim. Şimdi ise, her şeye durak koyan bir noktada yine ne yapacağımı şaşırmış, çekingen ve suskun hissediyordum.

Peynirden bir dilim alarak ağzımdaki yumurtanın tadını eşitlemeye çalıştım. Aslında ne yediğimin pek de farkında değildim. Az önce yaşadığımız andan sonra Seyhun'la aynı sofrada karşılıklı oturuyor olmak garip hissettiriyordu. İlişkimiz öyle bir boyuttaydı ki, ne anlam verebiliyor ne de isim koyabiliyordum başıboş gelişen duygulara. Ruhunun ruhumla bütünleştiği saniyelerden sonra alnıma kondurduğu uzun ve içimi titreten öpücüğü, kulaklarımda yankılanan sesi "Şifamsın..." Amansız şekilde korkmama sebep olduğunda kaçarcasına mutfağa dönmüştüm. Arkamdan geldiğinde ise çayları doldurup soğumasını bahane ederek sessiz kalmıştım. Çay sevmediğini biliyordum ama itiraz etmemişti.

"Nisa"

Kaçamak bakışlarımdan birini yakaladığında kalbim sıkıntıyla kasıldı. Öyle bakıyordu ki, her an bir şey yapacak diye korkuyordum. Az önce onunla sarmaş dolaş olan ben değilmişim gibi.

"Çay mı istiyorsun?" Önündeki bardağa uzandığımda dolu olduğunu idrak ederek elimi çektim. "E-ekmek?" Sepetten bir dilim ekmeği ona uzattığım, almaya yeltindiğinde elimi tuttu. Avucundan bedenime yayılan sıcaklık iyice huzursuz olmama sebep olmuştu. Bakışlarım bir kez daha ona döndüğünde gözlerindeki sakin tatlı ifadeyi gördüm, konuşmasın diye içimden adeta yalvarıyordum. Gözleri ve duygularım arasına sıkışmış telaşıma yenilerini eklemek yerine, yorumsuz kalarak önündekileri yedi.

Çatalı kayıtsızca uzattığım şeyi ağzıma attığımda reçel olduğunu idrak ederek bir parça da ekmek aldım. Bakışlarımız birbirine değdiğinde ben hızla geri çekiyordum, az önce ne kadar istekliysem şimdi iki katı utanıyordum yaptığım hamleden. Seyhun ise, arsızca bana bakmaya devam ediyordu, gözlerindeki pırıltılı ifadeyi hissediyordum, ne tepki vereceğimi kestiremiyordum. Beynimin kalabalığından ne mantığımın sesini duyabiliyor, ne deli gibi çarpışan duygularıma yanıt verebiliyordum. Tırnaklarımı yememek için bardağıma uzandım, çayımın dibine geldiğimi anladığımda, aslında kahvaltımızın da bittiğini fark etmiştim. Bir şey söylemek için ona döndüğümde beni seyreden ela bakışlarından kaçarak ayaklandım ve masadakileri kaldırmaya başladım.

"Nisa" Ayağa kalktığında istem dışı bir adım geriledim. Hareketimle yüzündeki ifade kırıldı, başını eğerek nefes verdi ve elini ensesine attı. "Telefonumu soracaktım" Tereddütlü sorusuyla refleks olarak ağzımı açtığımda cevabını bulamadım. "Nereye koyduysan oradadır"

Nefesimi kesen bakışları gözlerimde takılı kalmışken, bana sakin ve ne hissettiğimi anlamak istercesine bakıyordu. Ardından pes ederek eliyle alnını ovuşturdu.

"Dün gece sana vermiştim" İmayla kalkan tek kaşından sonra bakışlarımı kaçırdım. Her an bana yaklaşacak diye kalbim amansız bir telaşa kapılıyordu.

"Ha... Şey... Kanepede olabilir" Telefonu incelemiştim ama en son ne yapmıştım hatırlamıyordum. Seyhun ilerleyerek kanepenin üstüne bakarken tezgaha dönmüştüm. Neden bu kadar saçma davranıyordum, kalbim yerinden çıkacaktı. Sakin ol, aptal Nisa sakin ol.

MAATTEESSÜFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin