65 -Telafi-

5K 422 233
                                    

Merhaba. Okunmuş bir bölümü tekrar yayınlamanın, hemen hiç okuyucusu olamayacak bir bölümü yayımlamak olduğunu bilsem de, bu bölümü 3.yayınladığım tarihte (20 Eylül Cuma 23:23) Neslicantay'ın haberini aldım.

Kanseri 3 kez yenmiş, 4.cü için her şeyiyle savaşmaya hazır, hayatının baharında bir çiçekti. Mücadelesi ile, belki kazanmayı değil ama vazgeçmemeyi öğretti bize. Şu an kafaya taktığımız her ne varsa, hayat bunlara canımızı sıkmak için çok kısa.

....

Playlist:

Tarkan - Beni Çok Sev
Inna - If You Cry
Indila feat Nessbeal - Poussiére d'empire for Lykke

___________

Çalan telefonu masadan alarak açtım. Derya arıyordu.

"Alo"

"Geliyor musun Seyhun?"

"Evet.." diyerek telefonu kapattım.

Fotoğrafımızın olduğu çerçeveyi de kutuya ekledim. Derya ile ilgili tüm hatıraları ,eşyaları bir kutuda saklıyordum atmamış veya yakmamıştım, yakamamıştım... elimdeki tek umut onlardı sanki. Geçmişimiz sayesinde geri döner miydi? Yaşadıklarımızı hatırlatsam fotoğraflarda ne kadar mutlu olduğumuzu göstersem bana gelir miydi?

Bunlarla yaşadım belki bu zaman kadar ama artık son bulmuştu. İnsanlar bazen değişir; duyguları, düşünceleri... Ben de değişmiştim Nisa beni değiştirmişti farkında olmadan. Bunu anlamam baya zamanımı almıştı.

Kendimden bağımsız bir sahnenin içindeymişim hissiyatı içimi sıkıntıya soksa da sorgulamadan aklımdakini yapıyordum. Elimdeki kutuyu alıp iş yerinden çıktım.

Derya'nın yattığı hastaneye gelmiştim, kapının önündeydim ama kapıyı açamıyordum, bir şey sanki engelliyordu beni... Bir yanım kaçıp gitmek isterken içgüdüsel bir güç beni bunu yaşamaya mecbur kılıyor gibiydi.

Bu sefer sonlanmalıydı. Bitmeliydi aramızdaki her şey, ben ona ait değildim, o da bana. Uzatmanın ne anlamı vardı? Onu kırmaktan çekiniyordum, her zaman çekinmiştim. Ama bunu yapmalıydım. Kendim için, Nisa için. Doğacak bebeğimiz için. Kalbimin imkansızmış gibi gelen hisle teklediğini hissettim.

Kapıyı açdığımda Derya hasta yatağnda oturuyordu. Solgun yüzü, dizlerini örten çarşaf gibi beyazdı. İlk kez görüyor gibiydim bu bitkin halini.
"Geldin" Umutvar olmaya zorladığı sesi hüzünlüydü.

Başımı onaylarcasına sallamakla yetindim. Görünüşte sakin olmama karşın kalbimde engellenemez bir çarpıntı peydah oluyordu. Aynı sakin hareketlerle gidip yanına oturdum.

"Derya... bunu bitirmeliyiz... bu senin artık" diyerek kutuyu uzattım. Bedenim iki kalbi aynı anda taşıyor gibiydi. Bir yanım ne yapacağını biliyor ve kararlılıkla devam ediyordu, diğer yanım karşı konulamaz bir ıstırapla kavruluyor, tüm çabasına rağmen endişesini durduramıyordu.

Kutuyu açıp baktı. Bir süre sessiz kaldık. Kendi içimde karmaşa yaşarken sessizliği bozan o oldu.

"Çok kötüsün"

Kutuyu gösterdi. Gözünden bir damla yaş geldi.

"Bunları bana vermen..."

Anılarımıza dair pekçok eşya vardı. Fotoğrafımızın olduğu siyah bir çerçeve, kırmızı puantiyeli şalı, iş görüşmeleri için bana aldığı kravat ve birkaç şey daha...

MAATTEESSÜFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin