76 -Belki-

867 67 39
                                    


~Haddinden fazla uzun bir ara oldu, kusura bakmayın. İyi Okumalar.
______

Playlist:
Ravi İncigöz - Gül Kurusu
Pera - Sensiz Ben
Pera - SENİ KAYBETTİĞİMDE

__________

Asansörün aynasından kendime bakarken gülümsedim; mavi beyaz pötikareli elbise bana yakışmıştı. Tepemde toplanmış kısa saçlarımdan çıkan bir kaç tutam, sanki onları kulağımın arkasına sıkıştıracak birini bekler gibi alnıma dökülüyordu.

Bugün güzel bir başlangıç olurdu belki, kim bilir? Katları inen asansörü son anda durdururdu biri, mahcup bir ifadeyle selam verirdi yanımda yerini alırken. Küçük bir gülüş güzel bir sohbeti başlatırdı. Güzel bir sohbet uzun bir birlikteliği...

Binen tek kişinin ellili yaşlarında bir amca olmasıyla bu güzel düş suya düştü; şimdilik.

Sokağa çıktığımda aşka umudumu kaybetmemiştim. Derin bir nefesle baharın tazeliğini içime çektim. Doğanın yeşili, çiçeğin goncası, bir çocuğun masum sevinçleri... Hepsi güzel şeylerdi. Gözlerim sokaktaki insanları yokladı. Belki işe yetişmeye çalışırken çarpışırdık hayatıma anlam katacak kişiyle, yere saçılan evrakları toplarken bakışırdık garip bir çekimle...

Tanımadığım onlarca beden yanımdan geçip giderken dikkatimi celbeden kimse olmadı, bana dikkat eden de. İnsanların başka meseleleri vardı; çoğu aşkın yanı başlarında olabileceği ihtimalini düşünmeden yürüyordu bu yolu, bu günü, hatta tüm bir ömrü... Zaten aşkı bulmak için erken bir saat dedi Sefa.

Sokağın köşesine vardığımda, vitrini butik pastalarla bezenmiş dükkanın önünde durdum. 'İlkim' yazısına takılan gözlerim gurur ve hüznü aynı anda yaşadı. Çantamdaki anahtarı çıkarıp buzlu camla kaplı ahşap kapının kilidini açtım. Sarmaşık çiçeklerin renk kattığı mekan boydan boya uzanan pasta tezgahıyla karşıladı beni. Siyah beyaz karolarla döşenmiş zeminde üç masa, kapı girişine yakın olacak şekilde yerleştirilmişti. Çok geçmeden, dükkanı sıcak ekmek kokusuna boğan fırın arabası kapıda belirdi.

Dünyanın en güzel ikinci kokusuydu o sıcak, taze ekmek kokusu... Her birini ahşap ekmek standına yerleştirirken çekebildiğim kadar içime çektim, hasret kaldığın ilk koku niyetine. Gözlerime dolan pırıltıları öteleyip, henüz yarısı boş olan tezgahlara yeni pastalar yapmak için mutfak kısmına geçtim. Hayallerimin işini yapmak gurur verici olsa gerekti. Bu büyülü düşün aklıma ilk düşüşü Viyana'da olmuştu.

Önlüğümü takıp saçlarımı tepeme sıkıştırdım. Tezgaha dizdiğim malzemeleri ezberlediğim tariflere dönüştürürken, bu işten gerçekten ne zaman zevk almaya başladığımı düşündüm. Her gün yaptığınız sıradan bir eylemi, bir amaca dönüştüren şey neydi? Onu özel kılan sebeplerimiz mi? Ona tutundukça ayakta kalacağımıza dair inancımız mı? Geçmişindeki hikayeler mi değerli kılardı bugünün başarılarını? Yoksa yeni hikayeler yazmaya cesaret etmek miydi asıl başarı?

Kapının açıldığını gösteren küçük çanla mutfaktan dükkan kısmına döndüm.

"Buyurun, hoş geldiniz"

"Merhaba. Sabahın bu erken saatinde pasta bulma şansım var mı?"

Hoş sesli yabancının talebiyle, şaşkın bakışlarıma ek dudaklarım bilinçsizce açık kaldı. Uzun boylu esmer bir adamdı. Kısa saçlarını geriye taramış, sakin ifadesi ve kemiksi çenesiyle dikkat çekici bir simaya sahipti. Fiziğini saran şık beyaz gömleği onu mankenlerle yarıştırabilirdi.

'Bay doğru?' Sema onu beğeniyle süzerken gülümsüyordu.

Bir abla ciddiyetiyle Sema'yı payladım. 'İş yerinde olmaz, o müşteri'

MAATTEESSÜFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin