79. Son

4K 458 452
                                    

Hypnogaja / Here Comes The Rain Again - The Crow görüntüleri eşliğinde 1:20 de Bilge'nin düşüşünü hayal edebilirsiniz. Sonrası ise yaşanacak hesaplaşmalara dair fikirler verebilir... Bilge'nin hikâyesi kafamda oluşurken bu düşüş ve vazgeçiş için aklımda olan tek şarkıyı umarım beğenirsiniz...


"Diyarbakır'a dönmek istiyorum."

"Kızım dinlenmen lazım."

Bilge kendinden beklenmeyecek bir soğuklukla "Bu saatten sonra konuşacak neyimiz kaldı? Kimse benim iyiliğimi düşünmesin artık," dedikten sonra oğlunun mezarını eliyle okşayıp ağlayan Bekir'e baktı. Yavaşça Bekir'e yaklaşıp elini omuzuna koydu. Dışardan görenler küçük Mehmet Kemal'in sonsuz yolculuğa çıkmasına üzülen kişilerin yalnızca Bekir ve Emine Hanım olduğuna dair yemin bile edebilirlerdi. Şehir mezarlığında sanki oraya ait değilmiş gibi umursamaz ve boş bir ifade ile duran Bilge'nin ise gördükleri en duygusuz anne olduğunu söyleyebilirdi aynı kişiler. Tamamıyla duygularından arınmış gibi duran Bilge "Bir kaç dakika beni ailemle yalnız bırakır mısınız?" dedi aynı soğuklukla. Bekir'in hareket etmediğini görünce isteğini yineledi.

"Ailemle konuşmak istiyorum."

Bekir, hiçbir şekilde duygu belirtisi göstermeyen kıza ağlamaktan kızarmış ve şişmiş gözlerle baktı. Bilge ise donuk bakışlarını Bekir'den esirgemeden bakmaya devam etti.

"Oğlumuza bunu kim yaptı?"

Yarı yarıya kapanmış gözleri ile oğlunun mezarına kısa bir anlığına bakan Bilge "Kim değil kimler diye sorman gerekiyor," diyerek babasının mezarına yaklaştı. Omuzunun üstünden Bekir'e baktı "Babamla yalnız kalmak istiyorum," dedi.

Mezardan fazla uzaklaşmadan bir ağacın gölgesinde ninesi ile birlikte duran Bekir ağlamaya devam etti. Yarım saatten fazla bir süre Bilge babası, annesi ve oğluyla konuştu tek tek. Oğlunu, babası ve annesine emanet ettikten sonra oğlunun mezarından aldığı bir parça toprağı eline alıp avucunda sıktı. Bilge o kadar donmuş bir haldeydi ki bütün bu olanlar sanki başkasının başına gelmiş gibi duygularından arınmış haldeydi.

"Başkasının başına gelse bile ağlardım. Kendi acıma ağlamaktan uzağım. Ağlamak içimden gelmiyor."

Ayağa tekrar kalktığında tek kelime etmeden mezarlığın çıkış kapısına doğru yürümeye başladı, ancak attığı bir kaç adımdan sonra durmadan arkasına dönüp baktı, bir daha baktı ve mezarı artık göremese de tekrar tekrar baktı... Zorlukla yürüyen Emine Hanıma destek olan Bekir de Bilge'yi takip etti. Mersin'e geldiklerinde izledikleri yolu bu kez Diyarbakır'a giderken izlediler. Mersin'de bindikleri taksi şoföründen aldığı poşete koyduğu toprağı elinden bırakmayan Bilge boş gözlerle toprağa bakmaya devam etti. Bunu yaptığı anda da bir el kalbini sıkıyor gidi hissetti. Hastanede kendini kaybedecek kadar ağladıktan sonra kaybolan hisleri elindeki toprak parçasını tutmaya devam ettikçe dalga dalga gelmeye devam etti. Sakın ağlama, sakın kendini bırakma şimdi olmaz diye düşündü. Defalarca kendine telkinde bulundu. Diyarbakır'a geri döndüklerinde "Mezarlığa gitmek istiyorum," dediği anda Bekir ve Emine Hanım, şaşkınlıkla kıza baktılar.

"Siz nereye istiyorsanız gidin. Ben ailemin yanına gidiyorum. Bir daha Diyarbakır'a gelebileceğimi sanmıyorum. Ailemle vedalaşmam lazım."

Ninesinin tamamen tükenmiş vaziyette olduğunu fark eden Bekir "Bizi mezarlığa bıraksın taksi sen oradan eve geç nine," dedi. İki ayrı şehirde iki ayrı mezarlığa giden Bilge, karşında yazan Kemal Hancı yazısını görünce gözlerinin dolmasına engel olamadı. Söyleyeceklerini Bekir'in duymasını umursamadan konuşmaya başladı.

Bazı Hatalar Affedilmez!  (Tamamlandı)Where stories live. Discover now