20. Bekir'i Öptü!

4.7K 447 46
                                    

İstanbul'dan döndüklerinden beri neredeyse beş ay geçmişti. Berfe, Bekir'in peşindeydi, ancak Bekir'de Neşe'nin peşindeydi. Aradaki tek fark Bekir, Neşe'yi bunaltmıyordu. Bunaltma işini Meryem Hanım istikrarlı bir şekilde yaparken, Neşe farkında olmadan Bekir'e yaklaşıyordu.

Günler böyle geçerken Neşe ayrılmayı planladığı şehirde kalıcı olacağına ihtimal bile vermeden tuzağın içine emin adımlarla yürümeye devam etti. Ne tarafa dönerse dönsün gördüğü aşırı Meryem Hanım sevgisi onu bunaltıyordu. Meryem Hanım, onunla deyim yerindeyse kanki olma peşindeydi. Zaten pek fazla konuşmayı sevmeyen kız için bu azap verici bir durumdu. Aslında Meryem Hanım kötü biri değildi, ancak aşırı ilgi Neşe'nin her zaman sıkılmasına yol açıyordu. Bu yüzden de planlarından usul usul uzaklaştığının farkında değildi.

Neşe acısından kurtulmak için yaprak olmuştu, rüzgârı da Bekir'di. Bekir, onu dilediği yöne ustaca sürüklüyorken Neşe bu hesapsız yaşamda yok olmayı umursamıyordu bile. Artık sonbahar kışa dönme hazırlığı yaparken Neşe'de kendi kışına yaklaşıyordu.

"Seninle o çok beğendiğin kadayıfçıya gidelim mi sarı civciv?"

"Önce gidelim ama yemeği sonra yeriz olur mu Bekir abi?"

"Biz seninle ne konuştuk Neşe Hanım? Hani artık abi demeyecektin verdiğin sözü ne çabuk unuttun?"

"Of! Tamam, haklısın. Unuttum özür dilerim oldu mu?"

Bekir neşeli bir ifadeyle konuştu.

"Sen böyle yapınca her seferinde neden kızdığımı bile unutuyorum. Hadi gidelim başımın belası."

Gözleri dolan Neşe üzüntüyle "Ben gelmekten vazgeçtim. Canım tatlı istemiyor."

Kızı koluyla sarıp, saçlarına öpen Bekir "Neden üzüldün sen bakayım?" diye kıza sordu.

Bekir'in konuşmasıyla birlikte aylardır kimsenin yanında ağlamayan hep iyiymiş gibi davranan kız genç adama sarılıp ağlamaya başladı. Ağlayan kızı kucaklayan Bekir bir taraftan da son derece yumuşak bir sesle konuşup kızın rahatlamasını sağlamaya çalışıyordu.

Ağlama seslerine koşup gelen Meryem Hanım sinirle oğluna bakıp "Ne dedin de üzdün yavru mu?" diye çıkıştı.

Eskiden olsa bu duruma deli gibi kızacak olan Bekir, şimdi ise annesinin kendine kızdığının farkında bile değildi. Tek derdi kızın ilk karşılaştığı zamanlarda olduğu gibi gülmesiydi.

Hep birlikte girdikleri odada durmadan ağlayan kıza endişeyle bakan Meryem Hanım da dayanamayıp ağlamaya başlamıştı. Öyle bir hale gelmişti ki geçmişin hatası, kızının kaybı, kaynanasının kuma getirme çabaları, kocasının şiddeti hepsi karışmış sel olmuştu. Tek isteği Neşe'ye yaklaşabilmekti. Sanki Neşe onu sevse bunca zaman yaşanan bütün acıların karşılığını güzel bir teselliyle alacaktı.

Kadının ağlamasına dayanamayan Neşe, Bekir'in kucağından kalkıp Meryem Hanıma sarıldı.

"Neden ağlıyorsun Meryem teyze?"

"Sevdiğini kaybetmenin acısını benden daha iyi kim bilir? Seni daha iyi kim anlar? Sen atanı kaybettin. Ben ise kızımı ne yaparsam yapayım acısı hep burada benimle. O yüzden ağlama yavrum. Ben bir kızımı yaşatamadım, diğerini de mutlu edemedim. Ben ağlamayayım da kimler ağlasın?"

"Evlat kaybetmek hepsinden zor olmalı Meryem teyzem."

 Bir taraftan kadına sarılıp, öpen kız gözyaşlarını silip, burnunu silmek için ceplerini karıştırdı.

"Ne arıyorsun" diyen Bekir'e "Burnum aktı ama cebimde mendil yok" şeklinde karşılık veren kız burnunu kendi mendiliyle silen adama hayretle baktı.

Bekir hayatında hiç yapmadığı şeyleri hep bu kızla yapıyordu. Bazen en iyi, bazen de en kötü davranışlarını gösterdiği tek kişi Neşe'ydi. Bu yalın gerçekliğin farkına varan Bekir, hızla odadan çıktı.

Meryem Hanım ve Neşe ise yıllar sonra tekrar gerçek anlamda birbirlerine yaklaşmışlardı. Kendi acısını unutup ağlayan kadını teselli eden kız, uzun zamandır kadının duymak istediklerini söyledi.

"Bak şimdi oldu mu? Beni kadayıf yemeye götürecekti Bekir, ama sümüklü halimi görünce kaçtı. O zaman biz ikimiz gidelim mi? Kız kıza gezeriz."

Yüzü mutlulukla aydınlanan Meryem Hanım "Ben hayatımda hiç kız kıza gezmedim. Senin çocukluğunda seninle gezdiklerimiz dışında" dedi.

Annesi ve ninesiyle yaptıkları aklına gelinde duygulanan Neşe içinden, ben bunları ailemle yaşadım, ama Meryem teyze bunları hiç yaşamamış. Bazen üzerime çok düşse de onu üzmeyeyim artık. Güler yüz herkese lazım, kalk bakalım Neşe diyerek ayağa kalktı.

"O zaman arada yanımıza kimseyi almadan sadece ikimiz gezelim Meryem teyzem olur mu?"

"Olur, hem de çok güzel olur. Meryem annen sana kurban olsun."

Hazırlanarak kimseye haber vermeden dışarı çıkan ikili çağırdıkları taksiye binerek saatlerce gezdi. Annesi ve Neşe'nin yanından ayrılan Bekir, geri döndüğünde kimseyi bulamayınca Fatma'ya annesinin nerede olduğunu sordu. "Bilmiyorum" yanıtını alan Bekir annesini aradığında çalan telefonu getiren Fatma'ya bakakaldı. Daha sonra Neşe'yi arayıp cevap alamayınca endişe, sinir, kızgınlık gibi duyguların bombardımanı karşısında delirecek gibi oldu.

Hızla odasına çıkan Bekir bir şeyleri kırıp dökme isteğini zorla bastırıp bu kez de babasını aradı. Çalan telefonu açan Hasan Ağaya nefes alma hakkı bile tanımadan Neşe ve annesinin kayıp olduğunu söyledi.

Oğlunun dediklerine sesli bir şekilde gülen Hasan Ağa "Aradığın kaçaklar tam karşımda" dedi.

"Neredesiniz hemen ben de geliyorum..."

"Gerek yok oğul karım ve kızımla keyifli birkaç saat geçirdim. Onlara kalsa beni bile istemiyorlardı. Allah'ın sevgili kuluymuşum da kısmetimde bugün onlarla yolda karşılaşmak varmış. Çekemem şimdi senin ekşi suratını" diyerek telefonu oğlunun suratına kapattı.

Gidenlerin dönmesini alev topu gibi bekleyen Bekir annesinin gülerek kapıdan girdiğini görünce makineli gibi konuşmaya başladı.

"Bekir kim ki adam yerine koyulsun. Oh! Ailece gezmeler. Vicdan yok sizde. Bu adam ne yer ne içer aklınıza geldi mi? Oysa siz rahat rahat yemişsinizdir yemeğinizi ..."

Kapıdan giren üçlüden Hasan Ağa ve Meryem Hanım gülerek Bekir'in yanından tek kelime etmeden geçip gitti. Bunun üzerine kıza dönen Bekir "Bu neydi şimdi? Hem bensiz geziyorlar hem de adam yerine koymadan geçip gidiyorlar..." diye uzun bir söylev çekti.

Bekir'i gülerek izleyen kız adam sustuğu anda konuştu.

"Bir daha bizle olmak istiyorsan ortadan kaybolma o zaman sende. Kadayıf sözü verip arazi oldun".

"Geri döndüm seni götürmek için."

"Kusura bakma ama ben o kadayıfı Hasan amcalarla yedim."

"Vay anam! Vay vicdansız! Ben o saatten beri tek lokma yemedim meraktan, ama Allah bilir Neşe Hanım siz rahat bir şekilde karnınızı doyurdunuz. Neler yediniz? Utanma, say bakalım. Ben beklerim nasıl olsa."

Uzun zaman sonra ilk kez bugün gülen Neşe, adına yakışır bir tavırla neşesinden sırayla Meryem Hanıma, Hasan Ağaya ve son olarak da Bekir'e bulaştırdı. Üstelik bu Bekir'in hiç beklemediği bir anda, beklemediği bir şekilde oldu.

Neşe gülümseyerek "Yarın seni gezmeye götüreceğim. Şimdi uslu bir çocuk ol belki rüyanda kadayıf bile görebilirsin" dedi ve Bekir'i şaşırtan hamlesini yaparak kaçıp, gitti.

Neşe o akşam ilk defa Bekir'i öptü...

Bazı Hatalar Affedilmez!  (Tamamlandı)Where stories live. Discover now