44. Neşe'nin Düşünceleri

4K 425 247
                                    


Bugün Diyarbakır'dan ayrılma günüydü. Neşe çok heyecanlıydı. Bugün bebek için alışveriş yapmak amacıyla evden çıkacaklardı. Geçen zaman zarfında Bekir daha yumuşak ve ilgili olmuştu. Berfe ise tam bir suskunluk içindeydi. Artık Bekir'le kavga sesleri gelmiyordu. Uysal bir şekilde eski iyi Berfe olmuştu yine. Meryem Hanım ve Hasan Ağa gençlerin üç kişilik evliliği artık kabul ettiklerini sanıyorlardı. Herkes huzur içindeydi. 

Neşe heyecan, korku, mutluluk karışımı duygularla hazırlığını yapmaya başladı. Her şeyin normal gözükmesi için sabah kahvaltısı yapmak amacıyla mutfağa gittiğinde ilk defa Bekir'i göremedi. Bu durum keyfini daha da yerine getirmişti. Kendisiyle baş başa kalmıştı. İç sesi o kadar hızlı ve daldan dala atlamaya hevesliydi ki... En sonunda düşüncelerinin hâkimiyeti ele geçirmesine izin verdi. Bugün yapacağı her şeyi atacağı her adımı beynine kazımaya karar verdi. İleride torunlarına anlatabileceği bir hikâyesi vardı. Bu düşüncelerle kahvaltısını bitirip odasına çıktı. Unutmamak için yaptığı her şeyi iç sesiyle kendine anlatmaya başladı...

Sonunda büyük gün geldi çantama aileme ait fotoğrafları da koydum onlar benim hazinemdi. Sadece çocukluğuma ait anne ve babamın da olduğu fotoğrafları değil aynı zamanda benim için eksiksiz bir şekilde baba olan adamın fotoğraflarını da aldım Kara ailesinin fotoğraf albümünden. Benim ailemin hiçbir üyesi hatıra olarak bile bu kokuşmuş evde kalmamalıydı. Aileme bundan büyük hakaret olamazdı. Annemin günlüğünün fotokopisini de yanıma aldım. Kimliğimle birlikte hazırdım artık. Kıyafetler umurumda değildi. Tek istediğim bu cehennemden kaçmaktı. Sakin bir şekilde merdivenlerden indim. Bu evdeki insanlara göre alışveriş merkezine gidiyordum. Elbette yalnız değil. Yanımda Bekir ve Meryem Hanımın olmasını sorun etmedim. Tek düşüncem alışveriş merkezine gidebilmekti. Orada insanların arasında kaybolacaktım. Bu sayede alışveriş merkezinde belirlediğimiz noktada beni bekleyen Canan ve Ayperi ablanın yanına ulaşacaktım. Umutla merdivenin son basamağını da indim. Bugünlerde ne kadar da umut doluyum. Aklımı korumamı sağlayan iki şey vardı. Bebeğim ve umut etmek... Ben de onlara sıkı sıkı sarıldım. Etrafıma baktım neredeydi bu insanlar? Sonra çalışma odasının kapısının açıldığını gördüm. Dışarı çıkan kişi Meryem teyzeydi. Beni fark etmediği için ona seslendim.

"Ben hazırım Meryem teyze."

Nesi var bu kadının? Bana neden tuhaf tuhaf bakıyor? Sanki hayal kırıklığına uğramış gibi. Sonra odadan Berfe çıktı. Meryem teyzenin aksine Berfe çok mutlu görünüyordu. Bana baktı ve göz kırptı. Tanrı aşkına bu evdeki kadınlara ne oldu bugün? Herkes bir tuhaf görünüyor.

Sessizliği bozan şey dış kapının ardından gelen bağırma sesleriydi. Çıkan seslerle herkes kapıya doğru baktı. Bugüne kadar benimle bir kez bile konuşmamış olan Bekir'in yardımcısı olan Şemsi yanıma yaklaştı. Bu adam niye dibimde bitti şimdi? Ben düşüncelerim içinde oradan oraya gezerken kulağıma fısıldanan cümle ile kanım dondu.

"Bacım canını seviyorsan kaç git."

Açılan dış kapı ile birlikte ben de o tarafa doğru koşar adımlarla gitmeye başladım. Neden bilmiyorum ama içgüdülerim şu anda alarm veriyor. Sanırım hayatta kalmak için. Onca zaman ölümü isteyen ben neden kaçtığımı bilmeden kapıya doğru koşturdum. Şemsi de yanımda geliyordu. Derdi ne bu adamın?

Kapıda çıkmama izin vermeyen daha genç çalışana yumruk atan Şemsi sadece "Kaç" dedi. Kapıdan dışarı adım attım. Yine bir özgürlük savaşı içine girdim. Günlerdir yaptığım planlarla alakası bile yoktu içinde olduğum durumun. Deli gibi attığım adımlar önümde duran araba yüzünden kesiliverdi. Arabada kimin olduğuna baktım. Adam hızlıca arabadan indi. Bu adam Berfe'nin babasıydı. Arkadan sesler geliyordu ama ben sadece Osman amcaya odaklanmıştım.

Berfe'nin babası Osman amca tam karşımdaydı. Elindeki silahı bana doğrultmuştu ve her kafadan çıkan bağırma sesleri, küfürler, tehditler eşliğinde kalbim çoktan yerini terk etmişti. Kalbim artık ağzımda ve kulaklarımda devam ediyordu çalışmasına, ancak tek bir farkla artık maratona katılmış gibiydi. Düşünme yeteneğim çoktan kaybolmuştu. Sesleri, kurulan cümleleri anlayamıyordum. Kim ne diyor seçemiyordum.

"Hasan Ağa yolda bunu yanına bırakmaz."

" Şu saatten sonra Hasan Ağayı kim takar. Şimdi çekil oradan."

"Çantasını al çabuk."

"Şemsiii"

"Namussuz kahpe."

"Bu namus davasına kimse karışmasın yakarım."

"Bu artık benim de davam."

Neler oluyordu? Kimin namus davasıydı bu? Çantamı kolumdan zorla çekiştiren çocuk Berfe'nin kardeşi değil miydi? Arkama baktım ve yerde yatan Şemsi'yi gördüm. Şemsi neden yerde yatıyor?

"Senin gibi evlat olmaz olsun."

"Neşe buraya gel derhal!"

"Sakın bir adım daha atma öldürürüm seni."

Acaba kaçmak istediğimi mi öğrendiler? O zaman neden Osman amca elindeki silahı bana doğrulttu? Gidersem kızı da rahat edecek. Derken korkunç bir ses duydum biri silahını ateşlemişti. Vurulan ben değildim o zaman kim? Berfe'nin de çığlığını duydum. Sonra bir kez daha korkunç bir ses duydum. Yine silah sesiydi, ancak bir farklılık vardı bu kez. Karnımdaki tuhaf hissin sebebi neydi? Korkudan bebeğimi mi düşürüyordum? Nefesimi kesen bu acı da nerden peyda oldu bana? Elimi acımın merkezine götürdüm kafamı eğip karnıma doğru baktığımda gördüklerim ile nefes dahi alamadım. Avuç içim ve karnım kana bulanmıştı. Avucumu yardım ister gibi halimi anlasın diye Osman amcaya doğru gösterdim. Sonra hafifçe sola doğru baktım Şemsi yerden kalkmış ve kocaman açılmış gözleriyle bana bakıyordu. Sonra onu gördüm. Bana ağlayarak bakan Bekir'i.

Bekir'e şaşkın bir şekilde bakarken onun "Neşe'm" dediğini fark ettim. Artık gücüm tükenmek üzereydi ve dizlerimin bağı çözüldü. Oldukça sert bir şekilde yere düştüm. Duyduğum acılar birbirine karıştı. Bugün yaşadıklarımı zihnimde kayıt altına alacaktım, ancak bu olayları değil ki? Neler oluyordu? Canan ve Ayperi abla beni merak eder miydi? Ağırlaşan düşüncelerim artık susma zamanı geldi diyordu bana. Sonrası ise benim için sadece karanlık oldu.

Bazı Hatalar Affedilmez!  (Tamamlandı)Where stories live. Discover now