23. Cehenneme Bir Adım Kala

4.3K 404 120
                                    

Artık nişanlısıyla istediği gibi gezebilen Bekir'den mutlusu yoktu da Neşe'nin içinde bir yerde anlamlandıramadığı bir sıkıntı vardı. Günü ne kadar iyi geçerse geçsin hep bir yarım kalmışlık vardı üstünde. Asla tamamlanamıyordu ve bu yüzden kendine her şeyi sorar olmuştu.

Kendine bu kadar iyi davranan insanlara karşın neden tam anlamıyla kalbini açamıyordu? Aslında bu hisleri zaman zaman ailesiyle de yaşıyordu. Böyle anlarda kendinden nefret ediyordu. İnsan anne ve babasının yanında nasıl yarım hissederdi kendini? Nefesini hissetmeden uyuyamadığı ninesi bu dünyada en yakını olmuştu ve de babası. O zamanlar içindeki huzursuzluğu ailesinin sevgisiyle bastırabiliyordu, ancak şimdi küçük bir nokta kadar olan bu huzursuzluk artık kara delik olmuştu, boğuluyordu.

Bütün huzursuzluğuna rağmen korkuyordu da ya yine yalnız kalırsa? Bu düşünceyle sanki aklını okuyabilirmiş gibi Bekir'e baktı son derece dikkatli bir şekilde.

"Yine nereye daldın bebeğim?"

Bekir'in sorusuyla kendine gelen Neşe bütün cesaretini toplayarak konuştu.

"Düşünüyordum. Korkuyorum Bekir yine yalnız kalırsam diye."

Kıza şefkatle sarılan Bekir tıpkı bir bebek avutur gibi kızın sırtını yavaş yavaş tıpışlayarak yanıtladı sevdiğini.

"Ben varım, annem ve babam var güzelim. Biliyorum hiçbir şeyin garantisi yok, ancak nefes aldığım sürece seni bırakmam anladın mı? Yani demem odur ki artık benden kurtuluşun yok kızım. Ölsem de bırakmam seni. Artık yalnızlık diye bir kelimeyi hayatında tutma. Seni annemle babamın nasıl sevdiğini bilseydin utanırdın bu düşüncelerinden."

Ruhundaki kasvet azcık dağılan kız hafifçe gülümseyerek Bekir'in yanağına bir öpücük kondurdu.

"Of Allah'ım ya şimdi oldu mu bu öpücük? Kızım bütün devrelerim yanmış vaziyette."

Bekir'in isyanına gerçekten içinden gelerek sesli bir kahkaha ile yanıt veren kızın sesi o kadar canlı geliyordu ki az önce canı sıkılan adam kendisi değilmiş gibi kızı kendine çekip defalarca öpünce bu kez isyan bayrağını Neşe açmıştı.

Eline vurup "Pis fırsatçı" diyerek odasına kaçan kızın arkasından keyifle bakan Bekir çoktan bir an önce evlenmenin yollarını tekrar düşünmeye başladı. Kızın on sekiz yaşına girmesine fazla bir zaman kalmamıştı. Bir an önce ne yapıp edip kızı ikna etmeliydi. Öncelikle dini nikâh sonra on sekiz yaşına gelince resmi nikâh yapmalılardı. Zaten yine yurt dışına gitmekten fazlaca bahsetmeye başlamıştı. Orada dini nikâhın hiçbir hükmü olmazdı ancak artık bıçak kemiğe dayanmıştı. Dini nikâhı kıysalar iyi olurdu o zaman istediği gibi severdi karısını...

Annesine dini nikâh işini açan Bekir en azından annem benimle aynı fikirde asıl önemlisi Neşe'yi ikna etmek diye düşündü. Annesi bu gece babasıyla konuşacaktı. Kendisinin de kızla konuşması gerekiyordu, ancak uygun cümleler hangileriydi? Ne dese ikna olurdu acaba? Sevdiği kıza istediği gibi dokunamamak adamı fazlasıyla zorluyordu. Bu şekilde anlatırsa kız ondan çok uzaklara kaçardı kesin.

"Daha dudak dudağa bile uzun uzun öpemiyorum ki anasını satayım. Ne vardı bu kadar utangaç olacak. Bu kız nasıl şehirde büyümüş anlamıyorum ki kadın erkek işlerinde aşırı bilgisiz."

Son cümlesiyle kendi dediğine gülen Bekir "Ulan zaten bilseydi evlenmezdim ki. Böyle olması daha iyi başka türlüsü bana yakışmazdı. Anam doğruyu söyler, o benim karım olacak o yüzden onu istediğim gibi eğiteceğim" diyerek sesli bir şekilde güldü.

Aradan geçen iki günde nikâh işine aklı yatan Hasan Ağa konuşmak için kızı çalışma odasına çağırdı.

"Gel kızım konuşalım. Keyfin yerinde mi?"

"İyiyim Hasan Amca ya sen nasılsın?"

"Evlenince artık baba dersin inşallah ha kızım der misin?"

"Aaa şey ben Hasan amca ben..."

Konuşmakta zorlanan kıza bakarak gülen Hasan Ağa gülerek konuşmasına devam etti.

"Bak yavrum beni iyi dinle sana söyleceklerim sırf senin iyiliğin içindir. Bekir ile bir yola girdiniz o yüzden artık size nikâh düşer. Biliyorum resmi nikâh için henüz yaşın ufak, ancak ilk önce dini nikâh gerekli zaten. Size nikâh düştüğü için aynı çatı altında böyle yaşamanız günah. Eskiden abi kardeş gibiydiniz ama artık birbirinize bakışınız farklı. O yüzden şimdi dini nikâhı yapalım zaten kısa zamanda gideceksiniz. Sonra yaşın yetince burada güzel bir düğün yaparız. İstersen okuduğun yerde de yaparız. Eğer senin üzerinde azcık hakkım varsa üzme beni."

Ne cevap vereceğini bilemeden öylece adamın yüzüne baktı. Aslında kaçıp gitmek istiyordu. Son günlerde evlenmek fikri onu ürkütmeye başlamıştı. Yaşı çok ufaktı eskiden annesi, ninesi ve babası önce mesleğini ele al derlerdi. Ne yapıyordu sahiden?

"Yavrum sorun ne? Sanırım sen bunu istemiyorsun. Kusura bakma bende üstüne geldim. Yüzünde üzüntü görmeyeyim kızım önemli olan senin mutluluğun. Ben sadece kendime kızıyorum demek ki o güveni sana verememişiz. Yazıklar olsun bana."

Hasan Ağanın söyledikleriyle derin bir suçluluk hisseden kız ayağa kalkıp adamın koluna dokundu. Özür diler gibi baktı. Çıkış yolu aradı, ancak suçluluk hissi o kadar baskındı ki adamın gönlünü almak için konuştu.

"Özür dilerim Hasan amca sorun sende değil bende. Biliyorsun ailemi kaybettim ve hala bunun acısını yaşıyorum. O kadar fazla korkularım var ki bazen ne düşüneceğimi bilemiyorum. Labirentten çıkamayan kobay fareleri gibi hissediyorum kendimi. Karma karışık haldeyim amacım seni yani sizi üzmek değil. Ben içimde olan bazı şeyleri anlatamıyorum, çünkü ben bile anlamıyorum."

Konuşurken bir taraftan da ağlayan kızı dinleyen Hasan Ağa masasından aldığı peçeteyle kızın gözyaşlarını kuruladı.

"İnsan insana lazımdır evladım. Bak bazen gözyaşını silecek birini bile bulamazsın. Bizim isteğimiz sana yoldaş olmak. Gerektiğinde konu ne olursa olsun senin elini tutmak. Seni seviyoruz kızım. O yüzden bu nikâh işi inan senin de kendini daha iyi hissetmeni sağlayacak. Tutunacak bir dalın olduğunu bilince içindeki o sızı yavaş yavaş geçecek. Tamam mı yavrum?"

Adamın söylediklerinden etkilenen kız tamam dercesine kafasını salladı.

"Tamam, Hasan amca."

İstediği cevabı alan Hasan Ağa coşkuyla odadan çıkıp avluda herkese duyurdu.

"Hazırlıklara başlayın düğünümüz var haftaya. Kerim, git hocayla konuş. Nikâh için hazırlık yapın."

Hasan Ağa ve Neşe'nin konuşmasının sonucunu üst katta sabırsızlıkla bekleyen Bekir ve Meryem Hanım duydukları ile birbirlerine sarıldılar.

"Yavrum büyümüş artık evli barklı adam olacak. Allah utandırmasın Bekir'im."

"Amin, sağ ol anacığım ver elini öpeyim."

Avluda ise Hasan Ağa hala konuşuyordu.

"Bekir, abini ara müjdeli haberi sen ver."

"Tamam ararım" diyen Bekir bir taraftan da hızla merdivenleri inip kızın yanına yürüdü. Kollarının arasına aldığı kızı havada döndürmeye başladı. Neşe ise düşmemek için Bekir'e sarılırken bu sahneyi izleyen Hasan Ağa ve Meryem Hanım mutlulukla gülümsüyordu.

Kısa sürede nikâh haberi herkesçe duyulmuştu.

Emine Hanım kendisine danışılmadığı için üzgün ve öfkeliydi çünkü...

Berfe ise sadece dayanılmaz bir acı çekiyordu çünkü...

Helin hayatında hissetmediği kadar kötü duygunun altındaydı ve ettiği küfürleri erkekler bile icat etmemişti. Bunun için son derece haklı sebepleri vardı çünkü...

Hüseyin karmaşık duygular içindeydi. Kardeşi evleniyordu hem de kiminle derin bir of çekti çünkü...

Meryem Hanım ve Hasan Ağa çok mutluydu çünkü...

Bekir ise rahatlayan vicdanı, zor zapt ettiği arzuları ve içini saran huzur ile mutlu, sakin, coşkulu ve rahattı çünkü...

Neşe ise tamamen belirsizdi ve çünküsü hem yoktu hem de çoktu...

Bazı Hatalar Affedilmez!  (Tamamlandı)Where stories live. Discover now