Cevap yazmamak için tekrar mantığımı hislerimin önüne koydum ve içeri geçip telefonu sehpaya bıraktım. Kurs başlayalı yarım saat olmuş olmalıydı. Ama bugün kendime tatil vermiştim. Zaten kermes sebebiyle çoğu kişi gitmiyordu.

Mutfaktaki raftan büyük bardaklardan birine su doldurdum ama aç olduğum için ancak yarısını bitirebildim. Tuvaletten sonra meyve kokulu sabunla ellerimi köpürtüp durularken yüzümü yıkamadım çünkü hala uyumayı düşünüyordum. Düşüncesi bile esnememe sebep olmuştu. Elimin tersiyle ağzımı kapatırken tekrar balkona dönüp yastığımı ve pikeyi sürüyerek balkondan çıktım. Balkon kapısını kapattığımda dışardaki gürültü büyük oranda azalmıştı. Salondaki üçlü koltuğa uzandıktan sonra bacağımı koltuğun minderine dolarken zihnimin üstüne kara bir perde örtmeye hevesli uykuma teslim oldum.

Gözlerimi açtığımda kafamda müthiş bir ağırlık vardı. Yine saniyeler içinde çok fazla rüya görmüş, afallayan zihnimde hepsinin silueti birbirine karışmıştı. Çoğu gündelik hayatta yaptığım veya yapacağım işlerdi. Yapacağım herhangi bir şeyi sürekli kafamda kurma takıntım aynı zamanda rüyalarıma da girmesine sebep oluyordu ve bu, daha işi yapmadan yorgun olmamdan başka bir işe yaramıyordu.

Başıma koca bir ton beton bağlayıp denize atmışlar gibi hissederek yastığa daha çok gömüldüm. Duvarda gözüme çarpan saat yalan söylüyor olabilir miydi?

13:30 mu?! Gözlerimi ovuşturdum, tekrar baktım bu kadar saat uyumuş olamam. Aniden kanepeden kalkmamla gözümün kararması bir oldu. Ayakta gözlerimi yumup birkaç saniye baş dönmemin durmasını bekledim. Daha sakince yürümeye başladıktan sonra lavaboya gidip elimi yüzümü yıkadım. Saçlarım fazlasıyla dağınık görünüyordu. Başımdaki ağırlık hissinden kurtulmak isteğiyle kafamı lavaboda akan suyun altına soktum. Soğuk su bulanıklaşan zihnimin perdesini az da olsa aralamıştı, tek sorun artık fazlasıyla uzayan saçlarımın lavaboya değiyor olmasıydı. Hiçbir zaman saçlarını uzatmak için uğraşan biri olmamıştım. Yıkaması zordu bir kere, bu aklıma 'en son ne zaman yıkandığım' sorusunu getirse de takılmadım. Saçlarımı kurulama gereği duymadan odaya geçtim.

Ablam ahşap boyamayla meşguldü. Sonraki hafta yapılacak kermes için bir simitçi tepsisi boyuyordu.

"Annem nerede?"

"Pazara kadar gitti, ordan Nuran ablaya geçecekmiş" annem gezmeyi gerçekten seviyordu. Evde durduğunda ise sürekli temizlenecek bir yer bulurdu.

"hmm.. Kahvaltı?" Diye sorduğumda kafasına yaptığı işten kaldırmadan konuştu "Sen ye. Ben birşeyler atıştırdım. Kahvaltılıklar masada"

Geç kalktığım için uyuşuk gibiydim. Normalde kahvaltıyla aram olmamasına rağmen fazlasıyla açtım. Ekmek arasına koyduğum peynir domatesle midemin serzenişlerine son verdim. Sonrasında esnemek için sızlayan kaslarıma bir iyilik yaptım; ısınma egzersizi. Ayaktaki hareketleri bitirdikten sonra mekik pozisyonu aldım ama beş dakika sonra hamlamış bedenime acıyıp mola verdim. Halıda öylece uzanırken tavanı seyrediyordum ki en büyük zevklerimden biri, aşina olduğunuz odaya tersten bakmaktı. Uzun zamandır esnemediğim için bu kadarı bile vücudumu yormuştu. Ayaklarımdan destek alarak bedenimi halının üstünden doğrultum. Tekli koltuktaki kumandaya uzanırken 'şimdi ne yapsam' diye düşünüyordum.

Her zaman yapacak bir şeyler bulmama rağmen bugün hiçbirini yapasım gelmiyordu. Resim, nakış yada ingilizce çalışmak istemiyordum.. Kitap okumak, egzersize devam etmek ya da şu çok önemli konuları araştırma hevesim de yoktu. Kağan ve Seyhun'u düşünmekse beynime yasakladığım şeyler arasındaydı, iki gündür düşünmekten kafam hallaç pamuğu gibi olmuştu zira.

İstemsizce kumandanın yukarı tuşuna basarak kanal atlarken, beni neşelendirecek şeyi buldum. Müzik kanalı! Bayadır dans etmemiştim. Dans etmeyi seviyordum. İçimi dökmek gibiydi. Dahası cennet mahallesindeki romanlar misali, şarkı duyunca dertleri elimle iteleyip keyfime bakardım. Az önce spor yapmaya üşenen bedenim şimdi müziğin ritmiyle tempo tutuyordu.

MAATTEESSÜFWhere stories live. Discover now