Fakat bunu aklımdan geçirdiğim esnada, beni yaptığı evhamlarla öldürmeye yemin etmiş hain bir ses başımın içinde yankılandı: Sanki sen ondan çok farklısın da! Sen de bir Gölge – Ruh'sun. Bir Tyalaria'sın. Gölge – Ruh kralının kızı, onun vârisisin.

Bu onun sana gönlünü kaptırmasına engel oldu mu?

Olmamıştı.

Ama hemen ona muhalefet olan bir başka ses, bunlarla kafamı bulandırdığım için bana kızdı: Kendini onla bir tutmakla eline bir şey geçmez! Aynı değilsiniz. Chas'i n söylediklerini hatırla. Ne demişti?

Yüzünün sana benzeyebileceğini ama kalbinizin bambaşka olduğundan bahsetmişti, değil mi?

Bunu nasıl göz ardı edebilirsin?

Hem ayrıca, Dan seni sıradan, genç bir kız olarak tanıdı. Sen bile gerçekte kim olduğunu bilmiyordun. Sana o vakitlerde değer vermeye başladı. Seni tanıdı, tanıdıkça kişiliğin hakkında bir izlenimi oldu ve her şey açığa çıktığında, her şeye rağmen bunlara tutunarak senden yüz çevirmedi.

Bunu unutmasan iyi edersin!

Gözlerimi yumup mümkün derecede derin bir nefes çektim içime. Aelryn'in tepemde dikilerek bana üstünlük taslamasına müsaade edemezdim. Beni nasıl öldüreceğini anlatmasına bile fırsat vermemeliydim aslında.

Çünkü ben çaresiz biri değildim. Onunla aynı konumda olan bir diğer Tyalaria'ydım.

Yani en korktuğu kişiydim...

Kendimi yeterince küçük düşürdüğümü hissedince, ani bir öfkeye kapıldım. Bana değer verenleri, buraya gelirken bir nebze de olsa umut bağlayanları hüsrana uğratamazdım.

Bir şeyler yapmam gerekiyordu! Hem de hemen!

Damarlarımda köpürerek ilerlemeye başlayan hiddet beni tamamen eli geçirdi. Âdeta tenim karıncalanıyordu, içimden çıkıp taşmak isteyen bir güç vardı. Onu zapt etmekte zorlanıyordum. Hoş, zapt etmek de istemiyordum artık.

Bu yüzden bir yerden sonra direnmeyi bir kenara bıraktım.

Heyecanımı ve kızgınlığımı aynı ölçüde kamçılayan hisle beraber dudaklarımın aralanmasına izin verdim:

Kalascha!

Daha kelimeyi dile getirir getirmez Aelryn'in tüm bedeni parlak, yeşil bir ışıkla kaplandı. Gözleri kocaman açıldığında, eli hafifçe titredi ve kılıcı öne doğru ittirdi. Boynumda küçük bir kesik açılmıştı ama hemen akabinde Tyalaria tiz bir çığlık koparıp geriye doğru sendeledi, bedeni o tuhaf, yeşil ışığın dönüştüğü alevle kaplanmıştı.

Serbest kalır kalmaz kendimi ayağa kalkmaya zorladım. Hareketlerim pek dengeli olmasa da, en sonunda onun karşısında durmayı başardım ama o sırada Aelryn bunu pek umursayacak durumda değildi. Vücudunu esir alan alevleri söndürmekle meşguldü. Ne var ki, ne yaparsa yapsın buna mani olamıyordu. Aksine, her hareketinde alevler daha da büyüyordu.

Bunu nasıl yaptığıma hâlen şaşırsam da, alevlerin parlaklığı ilgimi çekti. Ona doğru bir adım atıp parmağımı uzatınca, küçük bir kıvılcım sıçrayıp tenime dokundu ve sıcaklık yerine inanılmaz bir soğukluğu hissettim.

Aelryn'i buz gibi alevlerle kaplamıştım!

"Kes şunu!" diye haykırdı. Bedeninin açıkta kalan noktaları, soğuk ısırığı sebebiyle kömürleşmiş gibi, simsiyah olmuştu. Yüzünün hatrı sayılır bir kısmı da mide bulandırıcı ölçüde deforme olmuştu. "Hangi şeytanlıkla uğraşıyorsun bilmem ama bunu fena ödeteceğim sana!"

VÂRİS : GÖLGE - RUH SERİSİ - Birinci KitapWhere stories live. Discover now