Ama şunu da unutma, benimkiyle birlikte senin başın da bir top gibi şu meydanda yuvarlanıp gider," sözlerimin ardından burun deliklerinin genişlediğini gördüm. Öfkelenmişti. Güzel... Bu benim daha da neşelenmeme sebep oldu. "Ne oldu?" dedim onu sinir edecek bir ses tonuyla. "Yoksa pişman mı oldun beni kendine bağladığın için?"

"Daha çok hayata gözlerini açtığın kısma dair bir pişmanlığım var," dedi ve buna hiç kulak asmamam gerekirken, bir anda kalbimin sıkıştığını hissettim. Onun hiçbir sözü beni yaralamamalıydı ama işte, düşündüğüm gibi olmuyordu hiçbir şey. Bunu daha önceden tasarlayamamıştım, duygularım ve hislerim içinde bulundukları ana göre kendilerince bir tutum sergiliyorlardı.

"Üzüldün mü?" suratımın düştüğünü görünce, bu kez eğlenme sırası ona geçmişti. "Bence de üzülmelisin. Bir çocuk ebeveynleri tarafından kabul görmediğini anladığında karalar bağlar, mutsuzluğun en derinliğine çekilir.

Alış bunlara Alworiel.

Bak, önce annen seni istemedi, hatta senden nefret etti. Ben seni bir evlat olarak benimsediğim zamanlarda o bir yaratığa bakar gibi davrandı sana.

Şimdi de tüm umutlarını sana bağlayan beni kendine düşman ettin.

Artık sana karşı bir baba olarak hiçbir hissiyatım kalmadı.

Bunu sen kendi ellerinle yok ettin. Oysa yanımda kalsan, bana sırt çevirmesen ve arkamdan gizli kapaklı işler çevirmeseydin, benim gözbebeğim olarak kalmaya devam edecektin.

Ah bir bilsen seni nasıl el üstünde tutacaktım!

Hiçbir evrende, hiçbir hayatta görülmemiş bir ayrıcalığın olacaktı.

Seni kendimden bile üstün kılacaktım.

Yazık," dedi yüzünü kırıştırıp. "Sahiden çok yazık. Sen koca bir ziyansın Alworiel. Benim en büyük hatamsın."

"Buraya beni yaptığın yanlışları anlatmak için mi getirdin?" derken sıkılmış gibi oflayıp pufladım. Bunu yapmasam, hiç yeri olmamasına rağmen söylediklerine alınıp kendimi kahredecektim. Kim olursa olsun, size "koca bir ziyan" olduğunuzu dile getirdikleri anda elinizde olmadan moralinizin sıfır seviyesine düştüğünü hissediyordunuz. "Umurumda değilsin Arkhael.

Neye kızmışsın ya da neden dolayı pişmansın, bu beni ilgilendirmiyor.

Beni alâkadar eden tek şey, şu an senin ve benim başını çektiğimiz tarafların tutuştuğu savaş...

Bize ait olan yerkürede kendinize göre ahkâm kesemeyeceksiniz.

Cynbel'i ve tayfasını yanına çekmiş olabilirsin, birkaç hokus pokusla Dewrionları güçten düşürmeyi deneyebilirsin.

Ama asla başarılı olamayacaksın. İstediğini elde edemeyeceksin.

Çünkü karşındaki insanları küçümsemekle o kadar meşgulsün ki, hakikati göremeyecek derecede körleşmişsin.

Seni bir zamanlar esaret altına alan Dewrionlar, yine kazanan taraf olacaklar.

Ne sen, ne de Aelryn o hain emellerinize ulaşamayacaksınız."

Sustuğum sırada, hiddetle çevrelenmiş suratında bir dalgalanma oldu ve ben daha geri çekilemeden bir elini uzatıp beni boğazımdan yakaladı.

Nefes almakta güçlük çektiğim için ellerim otomatikman havalandı, kollarının iki yanından sıkıca tutup tırnaklarımı tenine geçirdim. Tek tepkisi beni daha da zorlamak oldu.

"Sen kendini kandıradur," dedi öfkeyle. "Ormana geri döndüğümüzde yerleri kaplayan Dewrion leşlerini gördüğünde de bakalım bu kadar düşük çeneli olmayı sürdürecek misin?"

VÂRİS : GÖLGE - RUH SERİSİ - Birinci KitapWhere stories live. Discover now