Altmış Yedinci Bölüm

Start from the beginning
                                    

Bu sorular aklını yiyip bitiriyordu.



***



Ertesi gün, yolculuğun yorgunluğuyla geç saatte uyandılar. Baran karısın kollarında tatlı tatlı kokusunu içine çekerek uyurken Leyla da kocasının yakışıklı yüzünü okşuyordu.

"Uyan artık uykucu... Hani bugün şirkete gidecektin sen?"

"Hmm, vazgeçtim."

Leyla, Baran'ın yüzüne yaklaşıp yanağına bir öpücük kondurdu. "İyi alıştın sen tembelliğe... Kalk hadi."

Baran, yavaşça gözlerini açtığında karşısında parıldayan ela gözleri görünce gülümsedi. "Senin kollarında uyanmak tarif edemeyeceğim bir duygu."

"Sen buna uyanmak mı diyorsun? Bence hala uyuyorsun Baran..."

Genç adam doğruldu ve karısının bal dudaklarından bir öpücük çaldı. "Artık uyandığıma inandın mı?"

Kocasının dudaklarını canlı ve ateşli bir şekilde boynunda hissedince ister istemez eridi. Baran'ın rahat durmayan ellerinden bir tanesini tuttu, "Baran, rahat durrr... Uyandığına yeterince inandım, daha fazla kanıtlamana gerek yok," dedi gülümseyerek ve yataktan kalkmaya çalıştı.

Sıcak havanın etkisiyle soğuk bir duş alan Baran saçını kurularken aynada kendini izliyordu. Leyla tam arkasında durdu ve ellerini kocasının göbeğinin üzerinde kenetledi. Yanık teninde süzülen damlalar son derece genç adamı çekici hale getiriyordu. Baran, duşun soğuk etkisinin karısının sıcak elleriyle yok olduğunu hissetti bir anda.

"Sanırım, üzerimi giyinip işe gitmemi istemiyorsun."

Leyla başını Baran'ın sırtına yasladı ve bir süre öylece kaldı. Ona yakın olmak genç kızı rahatlatıyordu. Bir saniye bile ondan uzak kalmayı istemiyor bunu düşünmek dahi istemiyordu.

"Bana kalsa bütün gün yanımda kal derdim ama daha sonra babanın sana bıraktığı şirketi iyi yönetmediğini düşünmesini istemiyorum. O yüzden paşa paşa görevini yerine getirmen gerekiyor."

Baran arkasını döndü ve Leyla'sını kollarına aldı. "Senden ayrılamıyorum."

Genç kız kocasını son defa dudaklarından öptü. "Hadi canım üzerini giyin, yeterince geç kaldın zaten."

Baran parıltılı gözlerin eşliğinde muzipçe gülümsedi. "Beni giyindirmeye ne dersin?"

Leyla bu bakışlardan en son Baran'ın onun giyindirmesini hatırladı ve kızardı. Baran'ın teklifini reddetmeyen Leyla, gardıroptan açık füme rengi bir takım elbise seçti. Bu yaz aylarından takım elbise için en uygun renk diye düşünüyordu.

Genç adamın kar beyaz gömleğini giymesinde yardımcı olduktan sonra takım elbisenin diğer parçalarını da giymesini bekledi ve daha sonra siyah kravatını bağlamaya başladı. Baran adeta güneş gibi parlıyordu. Sokağa çıkar çıkmaz bütün gözlerin onun üzerinde olacağının düşüncesiyle içinde belirlenen kıskançlık kıpırtılarıyla, "Doğrudan arabaya binip şirkete gidiyorsunuz Baran Bey... Kahve ya da çay içmek için kafeye gittiğini duymayım. Sonra da işiniz biter bitmez eve geliyorsunuz," dedi gayet ciddi bir ses tonuyla.

Genç kız çapkın bir şekilde gülümseyen Baran'ın göğsüne vurdu. "Beni anladın mı?"

"Ne yazık, benim bugün iş çıkışında Emre'ye sözüm vardı. Biraz dışarıya çıkacaktık..."

"Şansını fazla zorlama ve hiç kimsenin yanında böyle gülümseme."

Baran sesli bir kahkaha patlattı. Hiç durmadan gülen kocasına hayretle bakan Leyla bu sefer de omzuna sert bir darbe indirdi. "Gıcıksın işte..."

Hırçın Ve Öfkeli Ela GözlerWhere stories live. Discover now