Elli Dördüncü Bölüm

Start from the beginning
                                    

"Ben de içerim senin elinden güzel bir limonata Ayşe..."

"Peki, hemen hazırlıyorum," dedi genç kız aynı şekilde gülümserken.

Baran, daha sonra mutfak masasının üzerine dizilen çeşit çeşit yemeklere iştahla baktı. "Fatma Abla yine döktürmüşsün."

"Oy oğlum, sen yeterki ye..." diye karşılık verdi orta yaşlı kadın içtenlikle.

Baran bir bardak limonatanı içtikten sonra,"Ben yukarıdayım, kolay gelsin..." deyip mutfaktan çıktı.

Baran, kendi bölümüne doğru yukarıya merdivenlerden çıkarken, Leyla'yı korkuluklara yaslanmış bir şekilde dalgın dalgın gökyüzünü izlerken buldu. Genç adamın yüzünde garip bir gülümseme şekillendi. Sessizce genç kıza yaklaştı. Birkaç saattir onu göremiyordu ve şimdi fark etti ki onu çok özlemişti. Akşam güneşi, uzun saçlarındaki zarif dalgaları ve pürüzsüz tenini aydınlatıyordu.

Sessiz adımları yavaşladı ve sonunda genç kızın tam arkasında durdu. Boynunun açık olan sağ köşesinesine uzandı ve derin bir öpücük kondurdu. Bu davranışıyla beraber genç kız irkilerek arkasını döndü. "Ne yapıyorsun, korkuttun beni!" Sesinin yüksek çıkmasına engel olamamıştı Leyla. Boynunda hissettiği ani sıcaklıkla bütün bedeni ürpertiyle sarsılmış, boğazı şaşkınlıktan kurumuştu.

"Akşam yemeği hazır gelin hanım," dedi Baran yoğun bakışlar altında. Leyla'sı çok güzeldi yine bu akşam. Ona bakmaya doyamıyordu bir türlü. Onun gözlerinin derinliklerine dalmaya doyamıyordu.

"Sınırınızı fazla aşıyorsunuz Baran Bey, yerinizde olsam dikkat ederdim."

"Hep siz mi sınırızı aşacaksınız, biraz da biz aşalım değil mi?" Baran bu sabahki olanları ima ediyordu. Bu sözlerden sonra Leyla gözlerini kaçırmaya başladı. Yanakları hafiften pembeleşti. Genç adam karısının bu haline bayılıyordu. Uzun uzun seyrettikten sonra kendine zor da olsa gelerek genç kızın koluna dokundu. "Hadi yemeğe inelim, zaten yemekten sonra yola çıkacağız. Ayşe, benim valizi hazırladı değil mi?"

Leyla, başını diğer tarafa çevirdi ve bir adım ilerledi. Tereddütle, "Ben hazırladım," dedi Baran'ın yüzüne bakmadan.

Doğru mu duymuştu yoksa Leyla gerçekten ben hazırladım mı demişti? "Sen mi hazırladın?"

"Evet, ben hazırladım. Ayşe'nin yardımına ihtiyacım olmadığını söylemiştim."

Daha fazla onun yanında kalamayacağını düşünerek merdivenlere doğru hızla yürümeye başladı Leyla. Yeterince kızarmıştı, daha fazlasını bünyesi kaldıramayacaktı. Nemli elleriyle saçlarını arkasında topladı. Artık uzun süre onun yanında kalamıyorsun Leyla... Ona karşı zaafın var. Farkında değil misin... Onu arzuluyorsun... Hem de çok... "Hayır, bu doğru değil!" İç sesine fısıldayarak karşılık verdi. "Onu arzulamıyorum!" Evet, onu istiyorsun. Ona yakın olmak istiyorsun... Onu seviyorsun. "Hayır! Hayır!"

"Bir şey mi söyledin?" Düşünceleriyle o kadar yoğunlaşmıştı ki yanında yürüyen Baran'ı fark etmemişti. Kaldırdı başını ve olumsuz anlamda iki yana salladı.







***






"Çok heyecanlıyım, sizinle Mardin'de bir hafta harika olacak." Selin, arabada arka koltukta oturmuş heyecanlı bir ses tonuyla ön koltuklarda oturan ağabeyi ve yengesiyle konuşuyordu.

"Cep telefonunu bir hafta boyunca kapatırsan güzel bir hafta olacağı kesin." Baran'ın sert uyarısı Selin'i kendine getirmişti. Genç kız hiçbir şey söyleyemeden çekingen bir tavırla bakışlarını hemen Leyla yengesine çevirdi.

"Daha önce Mardin'e gitmemiş olman daha güzel... Seni bol bol gezdiririz."

"Çok memnun olurum canım."

Evin önünden ayrılıp sokağın sonuna doğru ilerlediklerinde Leyla tereddütle konuşmaya devam etti. Baran'a bakıp, "Zeliş'i de alacağız," dedi kısık bir sesle.

Baran ilk önce anlayamadı. Neden Zeliş'i alıyorlardı? Diye sorarken kendi kendine, Leyla'yla bakışları birleştiğinde bir şeylerin ters gittiğini anladı. Genç kızın masum bakışları yanlış bir şeyin olduğunu anlatıyordu.

Baran aniden arabayı durdurdu. "Hayır, Zeliş bizimle Mardin'e gelmiyor!" diye bağırdı sertçe.

"Şansına küs Baran, biliyorsun ki ben Zeliş'siz hiçbir yere gitmem..."

"Ah, bilmez miyim, bilmez miyim!"




---

Yine çok eğlendiğim bir bölüm oldu, umarım siz de eğlenirsiniz okurken. Oylarınızı eksik etmeyin lütfen, hikayemize destek verin 😊

Bu arada size Romantizm bölümünde olan CASUS adlı hikayemden bahsetmek istiyorum. Tanıtımını buraya ekliyorum ve tutkulu-romantik bir hikaye okumak isteyenleri bu hikayeme bekliyorum...❤️

CASUS

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.



CASUS

"K.A.-ATEŞ HOLDİNG büyük bir çıkış yakaladı!"

"Ünlü iş adamı Uygar Kartal ve gizemli ortağı piyasayı yerle bir etti!"

"BRS GLOBAL ENDÜSTRİ ZİRVEDEKİ YERİNİ Mİ KAYBEDİYOR?"

Kenan Barlas, elindeki gazeteleri büyük bir öfkeyle yere fırlattı.

"Kahretsin!"

Kravatını gevşetti ve gergin bir yüz ifadesiyle şirketindeki odasında volta attı. Öfke, tüm vücudunu etkisi altına almıştı. Siyah saçları dağılmış, bir kısmı alnının üzerine düşmüştü. Kahverengi gözleri ateş saçıyordu. Kenan Barlas, hiç bu kadar öfkelenmemişti. Kanındaki damarın hiç bu kadar hızlı attığını hatırlamıyordu. Yenilgiyi asla kabullenemiyordu!

O her zaman en iyisi olmalıydı. Ancak bir şeyler ters gidiyordu.

"Kim bu gizemli ortak? Kim!"

Yenilmez bir zırhı olan, iş hayatında acımasızlığıyla bilinen güçlü Kenan Barlas, şirketindeki casusa aşık olmuştu.

Gizemli ortak ortaya çıktığı vakit hayat bambaşka bir hal alacak ve Kenan gerçekleri öğrendiğinde içindeki duygular keskin bir nefrete dönüşecekti...

İşte o zaman Kenan Barlas piyasaya en acımasız haliyle geri dönecek ve ortalığı kasıp kavuracaktı!

"Şirketimin hem casusu oldun hem de beni Uygar denen herifle mi aldattın!"

Aşk her ikisi içinde unutulması gereken bir duyguydu...
Ancak hesaba katmadıkları bir şey vardı.

AŞK NEFRETTEN BESLENİRDİ...


Peki casusun hikayesi neydi?


İNTİKAMAŞKNEFRET



SibelÇilek

Hırçın Ve Öfkeli Ela GözlerWhere stories live. Discover now