"Milli olacaksın annen nerde küçük milli ?" çocuklar büyümesin ya hepsi karar veriyor üzerlerinde. Bizde dahil suna bak milli diyor. Bu yaştaki cocuk maçtan ne anlasın. Ama anlar ya Semih'le Arda'yla PES oynayıp, Murat ve Ömer'le bilgisayar oyunu oynar. Onlardanda benden daha iyi anlayabilirdi.

"Aynem yayıyor ajma. Men miyyi deyiyimmmm. Men pyenses şayyayım." adımı bile diyemiyor prenses olacak. "Küçük milli ! Gel seni simdiden futbola başlatıyım. " baslat ömer. Zorla güldürecekler ya. 

"Babacımm ?" tavana bakmayı kesip ekrana döndüğümde iki takım elbiseli Sahra'ya el sallıyorlardı. Ne kadar büyüselerde eminim ruhlarımız hep çocuktu. "Papacık men miyyi miyim ?" ikisi birlikte birbirine baktı.

"Küçük Milli seni yerim tabi millisin kızım. Fenerbahçeli olacaksın holigan olacaksın. Koyu fenerli olacaksın kanın sarı lacivert akacak. Erkek gibi kız olacaksın !" bu kadar erkekle benim kızım normal olamaz ki. "Hayıy ajma men peyi cızı ve pyenses oycam !" Murat Ömer'e omuz vurdu.

"Sen benim prensesimsin babasının balı. Özledim senii. " ekrana o kadar tatlı bakıyordu ki Murat her zaman ki sapşallıkla. "Küçük milli sen babana bakma. Seni kacırıp kaçırıp maçlara götürecegim. "  güldüm. Hepsi birbirinden hayalciydi. Yerimden kalkıp ağrıyan belimi kaldırdım. Iyi uyusamda belim agrıyordu aniden sebepsizce gülümsedim. Koca yatağı nasıl kırmayı becermişti Semih ve Süleyman Amca sorsa ne diyecektim. Çok utanırdım eminim çünkü hepsi aynı ortamdayken bile bana sorular sormuştu Süleyman Amca bakışları Semih ve benim aramda gidip gelmişti. Utanmıştım adam hep birlikte plan kurdugumuz sıra. Simdi buraya ne oldu dese sesim çıkmazdı eminim.

Belimi elimle destek alıp çevirdim. Ama pek işe yaramamıştı. Sahra'yla Murat ve Ömer'i başbaşa bırakıp ayagıma terliği geçirip yürüdüm. Bu ev basıktı bunaltıyordu beni. Ya da canım sıkılıyordu yalnız kaldığımda cektigim dertleri aklıma getiriyordu. Odanın kapısını açık bırakarak lavaboya yürüdüm. Elimi yüzümü yıkayıp aksamdan kalma elbiseleri banyodan alıp kirli sepetine atarak çıktım. Yabancı olduğum ahşaptan yapılma mutfakta ki beyaz minik buzdolabını açtım. Sahra'nın kahvaltısı için süt ve levrek aldığımda kendime de yumurta koydum. Canım istemiyordu ama Sahra'da ben yemeden agızını sürmezdi.

Büyük olmayan mutfakta beyaz duvarın kenarında sarı tahtadan yapılma kücük masa ve iskemle vardı. Sanırım burada insan bu durumda doğayla iç içe yaşamak için böyle mimariyi tercih etmişlerdi. Süleyman Amcanın yeriydi ve ben eminim kırk yıl düşünsem ıssız bir ormanda bu evi almazdım. Korumalar bir sürü olsa bile. Dün Semih gibi herkes ıssız yerde camdan girebilirdi. Aslında Semih haklıydı korumalar da bir ise yaramıyordu. Bir sey olsa umurları bile duymazdı. Iskemleye oturup arıyan belimi duvara yasladım. Perdeleride açmak hiç aklıma düşmezken yerimden kalktım.

Pembe cicekli olan perdeyi yanlara çektigimde düşen günes ışıgını içime çekip etrafta saydıgım beş sivil korumaya baktım. Takım elbiselerini çıkarmayı akıl etmişler. Bir de korumaya ne gerek vardı çözemiyordum. Necati Amca'nın koruması şoförü vardı ama ne işe yaradı. Sadece masraf işte saçma gereksiz bir masraf. Filmlerdeki yada kurgu kitaplarda ki korumalar çok iyiydi. Ama gercek hayatta zerre iyi degildi bu durum.

Oturmak yerine kahvaltılıkları koyup bardagı yerlestirdim. Yine paytak paytak mutfaga giren Sahra elindeki telefonu uzatınca masaya elimdeki recel tabağını koydum.

"Semih ?"  en son Murat'la konuşuyordu. "Efendim güzelim " birde görüntülü mü aramıştı.  "Sen ne ara ..."ne diyecegimi unuttum. "Sahra aradı yavrum." beyaz yastığında gözleri kızarmıs ve yumuk dururken uyudugunu anladım.

"Ayne cemihi öjledim. "telefondan adını bulup arıyor ya hayret ediyorum. Nasıl beceriyor. "Annem Semih uyusun bırakta. Kusura bakma Semih hadi uyu sen !"  Çok özlemiştim oysaki onu. "Üzerini giyde uyuyum yavrum. " esneyince güldüm. "Giyerim Semih hadi uyu. " çok tatlı uyuyordu. Uyku konusunda Sahra babasına çekmişti.

Merhaba Ögretmenim (Tamamlandı. )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin