Bölüm 49

6.2K 253 14
                                    


Semih evden ayrıldıgında ise geliyorsa bu kız varsa düsünmek dahi iskence gibi.

"bir sey istermiydiniz sara hanım"

Resmiyeti hic sevmiyordum. Su an sevebilir miydim onu bile bilmiyordum. Üstünlük belirten her sözün olması gereksizdi.

"Adın neydi"

Semihe sarıldıgım yerde duruyordum resmen hala.

"Ada"

Utanacak birine bile benzemeyen kızın çekinmesini anlayamamıstım. Hem babam varken bu yoktu. Olsa kesin annemde laf ederdi. Babam dikkatli bir insandır ama yani arada şeytan var.

"Peki. Bir sey istemiyorum "

Elindeki dosyaları sıkarak tek hizada yürürken manken mi degil mi diye düsünmedim degildi. Fizigi benden daha iyiydi.

"Sey bakar mısın ada"

Yanımdan gececekken bana dönmüstü. Yesilin koyu tonu olan  gözlerini üzerimde sabitlemisti.

"Efendim sara hanım"

Resmiyeti gercekten sevmiyordum.

"Sara dersen daha iyi olur. Nasıl bu ise başladın"

Icimde bulunan soru deresinden gecen bir soruyu zorlukla yine agızımdan çıkardım. Yüzündeki makyajdan teni gözükmeyen kıza sanki düsman gibi bakmak yerine süzdüm. Sonucta benden daha büyük duruyordu saygısızlık etmek istemiyordum. Kimse bam telime basmadığı sürece  icimde bulunan seytan gün yüzüne çıkmıyordu.

"Semih bey aldı. Alanımda iyilerden biriydim. Çalısmamı teklif etti bende kabul ettim"

Tamam diyerek yürüdüm. Zaten semih almasa durduk yere necati amca almazdı ya. Kapı kapanırken oda da yalnız kalmak huzur veriyordu. Babamın koltuga oturup döndüm. Küçükken ne çok oynardım bu yasıma geldim hala oynuyordum bu koltukta ne garipti.

Babamın kalemleri oradaydı. Bilgisayarı kasası kagıtlar dosyalar. Ev nasıl annemse burası da babamdı. Hala onların varlıklarını hatırlıyordum.

Masada bulunan babamla benim bildigim gizli çekmece aklıma gelirken masanın altındaki bosluga oturdum. Burayı babamdan saklanırken keşfetmistim. Icinde ne oldugunu bilmiyordum. Benden baskada kimsenin buradan haberi yoktu. Olması imkansızdı. Babam kızsada onunla oyun oynardım. Oynadıgım zaman hep burada alırdım solugu çöZemezdim.

Masanın altına girip karsımda bulunan çekmeceyi açmaya çabaladım yine bulamıyordum. Ne bir kilit izi ne de bir açılacak yer. Sadece bir kere açılan gizli bölüm dördüncü sınıfa giderkendi. Aklımda yoktu nasıl açılacagı.

Hatırlamaya çalısmak icin gözlerimi kapadım. Derin nefesler alıp babama anneme odaklandım. Zamanı geriye sarıp düsünmek istiyordum.

Ellerimi kapatıp masanın dısına uzandım buralar bir yerde iki bosluk oldugunu hatırlıyordum. Ellerimi gezdirirken birinci bosluga denk gelip ikinci bosluguda bulunca bastırdım.

Kalenin kapısı gibi açılan çekmece simdi kalenin tüm sırlarını ortaya dökecekti.
Icinden sadece iki mektup cıkmıstı. Ikisinde de canım kızıma yazıyordu. Ellerim titrerken tarihlere baktım. Biri ölmeden iki hafta önce birisi de iki gün önceydi. Tarihi ilk olanı açarken yere çöktüm. Gelen los ışıkta masaya dayanıp oturdum. Zarfı yırtarcasına açarken icindeki el yazısıyla yazılmıs kagıdı buldum.

"Canım kızım saram.

Belki babalık yapamadım sana. Bana kızgınsındır belki de üzgün. Bu mektubu okudugunda biz çoktan gitmis olacagız. Buraya geldiginde kendinde olacagına eminim. Kızım buranın varlıgı asla unutmayacagı biliyordum. Sakın gözünden bir damla yaş akmasın. Akıttıgın her damla yaş senden hesabını soracaktır. Göz yasları degerlidir kızım sakın degersiz sanıpta hayatını aglayarak geçirme. Buraya mektubu koyarken bunu açabilecek olgunlukta oldugunu biliyordum. Hala benim yaramaz kızımsındır eger durup burayla ugraştıysan.

Merhaba Ögretmenim (Tamamlandı. )Where stories live. Discover now