Bölüm 46

6K 272 12
                                    

Semih beni arabaların arasında sepette bırakacagını düsünsem kırk yıl aklıma gelmezdi.

Harekette edemiyordum. Hareket etsem tekerlek beni kendiyle birlikte sürükleyecek egimli olan yolda  yere çakılana kadar durmayacaktım. Aslında adrenalin olur diyen düsünceme gülemedim de.

Icinde pusmus oturdum. Gelen gülüşme sesleriyle beni burada unuttukları belliydi. Yüzümü egip sıkıntıdan ellerimi saymaya baslamıstım. Oda kesmeyince sıra sıra dizilmis olan arabaları teker teker sayıp renklere ayırdım. Bari güvenlik görevlisi gelse diye dua etmedi de degildim.

Hakeret edemeyince agrı girmisti. Kac dakika olduguda bilmiyordum. Seslenmek istesemde gururume yediremiyordum.

Arabaya çaresizce bakarken sonunda arda hocayla gelenlerden biri. Yüzündeki gülme istegini bastırarak yanıma yürüyordu. Anlık bir bakısma olsada utanmıstım.

Sepetin kenarını tutup elini bana uzatırken caresizlikle elini tutup dogrulacaktım.

"Bırak onu tunç "

Diyen sesle elim havada kalmıstı. Sepeti bırakınca sallanmıstım. Iki saattir kurtarmayıp kurtarana ne engel oluyorsun.

Bir kac adımda yanımızda solugu almıstı. Adını az önce duydugum tunça sinirle bakarken elini uzattı.

Arda hocayla diger arkadasıda gelmisti. Zaten aklı sonradan çalısıyor ya.

Ne yani beni bırakmadan önce düsünsen ne var.

"Sara in asagıya!"

Kendini kontrol etmeye çalıstıgı demiri sanki kırılacakmıs gibi sıkmasından belliydi.

Bana uzatılan eli tutup dogruldum. Resmen dört kisinin icinde cocuk gibi kalmıstım. Kucagına alıp indirirken  bize baktıklarını istemesemde farkediyordum. Hepsinin yüzünde alaylı bir gülüs vardı. Kolunun altında cıkmama izin vermezken bütün gözler bize cevrilmisti.

" aksama görüsürüz"

Hic kimseden bir söz cıkmamıstı. Buna sebep oldugum icin kendimi kötü hissetmistim.

Kolunun altında ilerleyip siyah arabanın önüne gelince sakin ön kapıyı actı. Fırtına öncesi sessizlik degildi. Bu arabaya binmeden önceki sessizlikti. Bir kac saniyede önden dolanıp söfor koltuguna oturmustu.

Hala sakin haldeyken canıma kastım olmadıgı icin kemerimi taktım. Günü berbat etmistim.

Ne kadar sinirliyse kemerini de takmamıstı. Dikiz aynası ve yan tarafta olan aynaya arkaya dogru sürüp bir anda döndürmüstü. Arda hoca ve diger iki kisi gülüsürken ortada bulunan sepeti kumral saclı kisi itti.

Garajdan cıkarken yine konusmaması tüylerimi diken diken etmisken derin bir nefes aldım. Kendimi yunanların olimpiyat oyunlarında hissedecektim birazdan. Bunu tecbürelerim le ögrenmistim.

Yolun yarısına gelmemize ragmen konusmayınca yine kendim süründüm ya sinirli mi diye bakacaktım. Yolda olan gözümü ona döndermekten korkuyordum. Arabayı yavas sürmesine ragmen direksiyonu sıkıyordu. Ellerinin üzeri kızarmıstı.

Kemerini bahane ederek konusacaktım.

"Semihhh.."

Bana bir anlık bakıp yola döndü. Kendine hakim olmaya çalıstı acık kapıydı.

"Kemerini takmamışsın."

Cevap vermek yerine kendini baska seylerle oyalıyordu. Biliyorum suc bendeydi. Ama eglenmekte mi yasaktı ki.

"Takabilirmiyim?"

Hayatımdaki en aptal soru kategorisine bunu da katıyorum. Araba süren bir insanın kemerini hangi cesarete takıyordum.

Merhaba Ögretmenim (Tamamlandı. )Where stories live. Discover now