***






Baran, arabada Leyla'nın yanağına kondurduğu öpücüğü hayal ederek evine doğru sürüyordu arabayı. Kalbini onun yanında kilitli bırakıp, anahtarını bir kuyudan atmıştı. İmkansızdı bir daha açılıp oradan çıkması. Çıkmayacaktı da. Onun esiriydi atık. Tek bir sözcüğüyle her şeyi yapabilecek durumdaydı. Ona kelepçelenmişti. Leyla'nın gözlerindeki gördüğü o küçücük umut için ölebilirdi.

Ne olmuştu ona? Aşk dedikleri şey, kalbinde bir delik bulup içeriye mi süzülmüştü? İçinde büyük bir boşluk olması gerekiyor ki böyle duygu patlaması yaşasın. Baran neler oluyor sana? Sen değil miydin hiç bir kadını sevmem, aşık olmam diyen? Şimdi bunlar da neydi? Düşünceleriyle mızrak dövüşü yaparken, evinin önüne geldiğini sonradan fark etti.

Kapıda içeriye girerken, "Baran abi!" diye heyecanla ona seslenen Selin'in sesini duydu.

Dalgın halinden sıyrılarak kızkardeşine döndü. "Efendim, cadı."

"Abi ya, arkadaşımın çiftliğinde at binmeye gideceğiz. Babam şirkete gitmiş, sen beni götürür müsün lütfen?" Selin'in sesi masum bir o kadar da yalvarır gibi çıkıyordu. İri siyah gözleri umutla ağabeyine bakıyordu.

"Selin, at binmekte nereden çıktı. Düşersin, birşey olur. Hem senin başka işin yok mu."

Selin, çaresizce ofladı. "Yaz tatlindeyiz abi! Sıkıntıdan patlamak üzereyim. Hadi ama, seyisleri yardımcı olacakmış bize."

"Kim bu arkadaşın?"

Selin biraz durakladı. Söylese miydi? "Yiğit..."

Baran'ın huzursuzlukla kaşları çatıldı. "Gitmiyorsun."

"Ya ama neden!" İsyan bayrağını çekmişti Selin. Kolay kolay pes etmeye niyetli değildi. Arkadaşına söz vermişti. Hem ata binmeyi çok istiyordu. Küçük yaştayken sadece bir kez babası bindirmişti onu.

"Kim bu Yiğit denen çocuk Allah aşkına?"

"Ya arkadaşım sadece..."

"Senin kız arkadaşların yok mu? Onlarla vakit geçir."

"Ama abi..." Selin'in yüzü asıldı, dudakları büküldü. Siyah gözleri masumca kapandı ve tekrar açıldı.

"Bir yere gitmiyorsun." Baran'ın sert sesi Selin'in irkilmesine sebep oldu.

Selin, ağabeyini ilk defa ona karşı bu kadar sert görüyordu. Bu aralar neden bu kadar asabiydi? Yiğit'in adını duyunca neden birden yüz hatları sertleşti. Onlar sadece arkadaştılar. Birlikte ata bineceklerdi o kadar...

Baran odasının yolunu tutarken Selin'i kırmış olabileceğini düşünerek biraz üzüldü. Ama kız kardeşinin artık genç kız olduğunu göz önüne alırsa bir çiftlikte onu yalnız bırakamazdı elin çocuğuyla.

Neden bu kadar sert davranıyordu bu konularda. Kendini böyle hatırlamıyordu. Halbuki ikiside daha çocuktu. Birlikte vakit geçirip, ata bineceklerdi o kadar. Onların yaşındayken o da yapmamış mıydı bunları? Bu korumacı tavırın nedeni neydi?

Bu sıralar Baran'ın düşünceleri sorgulayıcı sorularla doluydu. Yorgun bir vücutla odasına gitti. Akşam yemeğine kadar dinlenmeyi düşünüyordu. Duş alıp uzanacaktı.







***






"Ne! Bugün damatlık bakmaya mı gittiniz? İnanmıyorum size. İyice ilerletmişsiniz siz işi..." Zeliş'in hayret dolu sesi Leyla'nın cep telefonun hoparlöründen duyuluyordu.

"Ya Zeliş ne ilerletmesi. Mecbur kaldım... Ayrıca farkındaysan biz evleneceğiz. Bunları yapmamız çok doğal değil mi?"

"Orası öyle... Peki nasıl birşey seçtiniz?"

"Normal bir damatlık işte." Leyla fazla detaya girmek istemiyordu.

"Çok açıklayıcı oldu gerçekten."

"Zeliş, sen de Baran'ın telefon numarası var mı?" Bir anda sorulan soru Zeliş'in sitemli sesini gölgeledi.

"Nasıl yani, bana Baran'ın telefon numarasını bilmediğini mi söylüyorsun?"

"Evet, bilmiyorum." Leyla bunu umursamazken Zeliş inananamıyordu. Nişanlısının numarasını bilmiyordu. Gerçi şaşmamak gerek, elinden gelse yüzünü bile görmek istemeyecek. Niye sesini duymak istesin ki? Peki ya şimdi neden istiyordu?

"Var tabii, neden istiyorsun?"

"Lazım olur belki..."

"Belki?"

"Of, Zeliş ver işte!" İstemeyerek yüksek çıktı sesi.

Zeliş, usulca söyledi numarayı. Arkadaşının hızlı duygu değişikleri onu şaşırtıyordu.








---


Gelecek bölüm işler karışacak. Sürpriz misafirimiz olabilir. : )

Okuyanlardan oylarını bekliyorum. Görüşlerinizi de benimle paylaşın lütfen..

Sevgiler... 

Hırçın Ve Öfkeli Ela GözlerWhere stories live. Discover now