İkinci Bölüm

En başından başla
                                    

Baran oturmayı çok sevdiği koltuğuna yerleşti. Annesi hemen yanında oturuyordu. Oğlunun ellerini okşuyor, özlemini gidermeye çalışıyordu.

Baran daha fazla dayanamayarak, "Baba, kahvede duyduklarım doğru mu? Düğünden ve bir kızdan bahsediyorlar. -Sesini biraz daha yükselterek- Bu ne demek oluyor baba?" diye sordu öfkeyle.

Haşim Bey oğlunun hemen konuya girmesiyle rahatladı. Yüzüne ciddi bir ifade yerleştirdi. "Oğlum artık biliyorsun yaşlandım, bir ayağım çukurda. Batmazoğlu şirketin başına artık sen geçeceksin. Senden sonrada oğlun geçecek başına. Bu böyle hep devam etti. Biz annenle konuşup karar verdik, artık senin evlenme zamanın geldi. Bize bir torun vermeden bu dünyadan göçüp gideceğiz diye korkudan ölüyoruz. Gözümüz arkada gitmemizi istemezsin değil mi Baran?"

"Herşeyin bir zamanı var Baba. Ben henüz evlenmeyi düşünmüyorum. Ayrıca sizin seçtiğiniz kızla hayatta evlenmeyeceğimi bilmeniz gerekir."

Haşim Bey daha da ciddileşerek. "Hayır efendim benim seçtiğim kızla evlenilecek. Ne edüğü belirsiz kızı bize gelin olarak getiremezsin.-sesini yumuşatarak- Hem bizim seçtiğimiz kızda çok güzel. Onu görünce kesin fikrin değişecek," dedi orta yaşlı adam.

Baran babasının anlatıklarına zerre kadar ilgi duymayarak dinliyordu. Babasının sert tavrı karşısında şaşırmış olsa da gelir gelmez evlenmeyi göze alamazdı. Hem onların güzel dedikleri kız nasıldır diye düşündü. Sus pus utangaç, köylü bir tiptir. Böyle bir kızla olamazdı. Başını şiddetle iki yana salladı.

Haşim Bey sinirlenerek ayağa kalktı. "Baran ben çok ciddiyim! Seni mirasımdan mahrum ederim. Gider kendine iş bulur sürünürsün. Ev tutup, evin gelir giderlerini hesaplarsın. Bilmem bunlara alışık mısın?"

Haşim Bey Baran'ı tam on ikiden vurmuştu. Sorumluluk sahibi hiç olmamış bir genç için bu düşünceler kabus gibiydi. Baran öfkeyle yerinden kalkıp odasına doğru yürümeye başladı. Söyleyecek sözü kalmadı, itiraz edemiyordu da. Babasının tutumunu biliyordu, Haşim bey dediğini yapardı. Nasıl olsa acımasızlığıyla biliniyordu.

Annesi babasının bu sözlerinden sonra hafif irkilmiş olsa da oğluna destek olup kocasına karşı çıkmaya cesaret edememişti. Her zaman arkasında olan annesi, bu konuda ona arka çıkmamıştı. Ne yapacaktı? Daha yüzünü bile görmediği kızla evlenecek miydi? En azından onu görmeliyim diye düşündü. Eğer tahammül edilemeyecek kadarsa evlenmeyip başka yol bulmaya karar verdi.

Odasına girdiğinde, valizleri hiç vakit kaybedilmeden yardımcıları tarafından odasına taşındığını gördü. Üzerini çıkarıp soğuk duş almak için banyoya gitti. Suyu sonuna kadar açıp başından aşağıya boşalmasına izin verdi. Siniri ancak bu şekilde yatışabilirdi. Ancak böyle kurtulabilirdi babasının söylediği sözleri düşünmekten. Uzun süre suyun altında kaldıktan sonra beline havluyu sarıp çıktı banyodan. Dolabını açtığında eşyaları Fatma abla tarafından yerleştirildiğini fark etti. Bu evdeki hizmetçilerin hızı onu her zaman şaşırtıyordu. Annesinin tutumu sayesinde evdeki düzen her zaman için çevreye bir örnek oluyordu.

Gri kumaş pantolonun üzerine bebek mavisi bir tişört giydi. Orada staj yaptığı ortaklarının şirketinde takım elbise giyinmeye alışmıştı. Oysa öğrencilik yılında kot ya da keten pantolondan farklı bir şey giymeyi sevmezdi. Balodan baloya...

Aynada saçlarını düzene koyarken kapı çalındı. "Gir," dedi.

İçeriye 14 yaşlarında çıtı pıtı siyah uzun saçları olan boyu Baran gibi yaşına göre uzun bir kız girdi. Baran'a bakıp gülümsedi. Aniden ona koşup sarıldı. Baran'da aynı şekilde kız kardeşine sarıldı ve öptü. "Özledim seni cadı," dedi sevinçle.

Hırçın Ve Öfkeli Ela GözlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin