57.Bölüm/I.Part: Sahra

Start from the beginning
                                    

Az zamanı kalmıştı belki de. Bir an önce annesine ve babasına kavuşacaktı nede olsa Semih’ine kavuşamamıştı. Hem ailesini de özlemişti artık intikam almak gibi bir düşüncesi de yoktu. Gitmek en iyisiydi, bu hayata bir kez tutunmuş, iki kez ölmüştü. Uzatmaları oynamanın bir yararı dokunmayacaktı.

Olayın olduğu zamanlarda iki çıkış yolu görmüştü ya delirecekti yada akıllanıp intikam alacaktı. İntikam mantıklı gelmişti her şeyi ödetmek istiyordu ama Semih’ine kıyamadı onun yaptığı gibi o yapamadı delirmeye başladı. Gülerek ağlıyordu kimi zaman, kimi zamanda ağlarken gülüyordu. Düzen diye bir kavram artık terk etmişti. Bu oda onun yasarken cehennemi olmuştu. Azrail’in başında nöbet beklemesine gerek yoktu. Süresi olduğunda hevesle gidebilirdi.

Yine aniden uyandığında lambanın beyaz ışığıyla, bembeyaz olan odaya baktı. Korkuyla birlikte çelimsiz bacaklarını gövdesinde birleştirdi. Hıçkırıklar birbirini arkasını ederken gözlerinin irisinde beyazlık bile görünmez olmuştu. Kendini koy verip tekrar ağlamaya başladı. Ondan uzaktaydı aynı ortam da, aynı havayı solumak isterken kilometrelerce öteye savrulmuştu. Yine gözleri geldi aklına, dokunuşu, öpüşü, anılar geldi, unutmak istediği fakat bir gölge gibi takip eden anılar daha da şiddetlendi hüznü.  Acının yükünü bedeni taşıyamaz oldu ne işi vardı, bu odada ne işi vardı acaba  ölecek miydi neydi bu yasam ?..

...

5 sene sonra

Anlatıcı'dan

"Sahrayı kreşten aldın mı Murat ne zaman geliyorsunuz eve ? Uçağı kaçıracağız biraz acele edin. "

Murat, biraz tedirgin gelen sese karşılık kendi ses tonunu korudu.

"Aldım efendim geliyoruz. Kaçırmayız biz iki dakika geç kaldık diye kaçacak değil uçak.” sakinlikle söylediği ses tonunu ayarlarken kucağında çikolata yiyen dört yaşındaki kızın elindeki çikolatadan bir ısırık aldı.

"Yemeğini yemiş mi Murat sordun mu yoksa hazırlıyorum. Sen yedin mi öğlen evde de yememişsin oysaki sana yemeğini ye demiştim değil mi ? " Murat korumacı tavırlarına çoktan alışmış olduğu kadının kendisini sorgulamasını çok seviyordu. “Evet.” dediğinde gülümsedi, telefonun ucundaki kadın bu gülümseyişi görse yalan söylediğini anlardı. Yemeğini   yememişti canı yemek istemiyordu ama onu kırmamak söylememişti. Onun yanında olsa iştahı da olmasa masaya oturur yemeğini düzenli olarak yerdi. Şu anda ki durumunu ve sağlığını ona borçluydu. Bağışıklık sistemi de güçlenmişti, çok nadir hasta olurdu.

"Yine çikolata yemiyorsunuz değil mi " Murat telefonun ucunda ki,  sese içten gelerek güldü. Kucağında duran minik kızıyla ne zaman yalnız kalsalar çikolatanın dibine vururdu. Bunu da eşi hemen anlardı. Hele ki milkaları görünce ikisi de dayanamazdı. Kızını kreşe almaya gelirken genelde  markette durur ve bir kaç mika alırdı. Torpidonun gözüne sakladığı milkalar daha Sahra arabaya biner binmez, Sahra’yla buluşurdu. Sonrasında sahil kenarına gidip otururlar ve yerlerdi.  Gizli gizli yapılan maceralar günlük olmasa da, iki güne bir yapılmasına özen gösterirlerdi.

"Hayır. Biz çikolata sevmeyiz. Bize ters çikolata yenilir mi ya, bu havada. Ben yesem de kızım yemez." Murat, gülerek alayla  söylediği için karsısındaki ses onu anlamıştı. "Sahrayı ver bana.” Bu sefer sinirli gelen tonuna karşılık Murat telefonu Sahra’nın kulağına tuttu.

"Ja.. ma..ma! " telefonun ucunda bulunan ses Sahra’ya ne sorduysa. Evet anne demesi Murat’ın sözlerinin delindiğinin açık kanıtıydı. Murat dudağının kenarını ısırmıştı, kızının yanağından öpüp telefonu eline aldı. Eşi sormuşsa çikolata yediklerini Sahra’da anlamadığı için kesin evet demiştir diye düşünerek boğazında oluşan gıcığı temizleyip öksürükle kulağına götürdü.

Merhaba Ögretmenim (Tamamlandı. )Where stories live. Discover now