Bu hezimeti tadan yalnızca onlar değildi elbette. Kendimi bir işe yaramayan, matematikteki o "etkisiz eleman" gibi hissetmiştim. Bunu sesli bir biçimde dile getirdiğimde, Chas hemen yeni ikna yollarına başvurmuş ve o "etkisiz eleman"ın çarpma işleminde her şeyin sonucunu kendisinin belirlediğinden bahsetmişti.

Yani bana düşündüğüm kadar önemsiz biri olmadığımı göstermek istemişti.

Onun bu yapıcı yaklaşımı sonucunda az da olsa gevşemiş ve rahatlamıştım. Ve bu rehavet bana pahalıya patlamıştı. Zira normal zamanda zihnimde fazla bir yer işgal etmeyen annem, ansızın aklıma süzülmüş ve yeni bir seçenek yolu gibi görünmüştü.

Keşke kafamın içinde dörtnala koşturan fikirleri onlara anlatmada bu kadar aceleci davranmasaydım...

Annemin adı dudaklarımdan döküldüğü anda harekete geçtiler. Her biri ona ulaşmamı ve keşfettiğimiz bu yeni bilginin aslında ne manaya geldiğini bilip bilmediğini öğrenmemi istemişti.

"Off, tamam," daha fazla karşı çıkamayacağımı anladığımda mecburen bu öneriyi kabul etmek zorunda kaldım. "Onu arayacağım. Eğer bu konuda bilgi sahibiyse bana her şeyi anlatmasını söyleyeceğim."

"İşte bu kadar!" Chas eski, neşeli profiline jet hızında dönüş yaptı. Kahvesini yudumlarken benimle kurduğu göz temasını hiç kesmedi. Fırtınalı, şimşekler çakan gece göğünü andıran o koyu maviliklerin en ücra noktalarına kadar sızmıştı duyduğu sevinç. "Bizi azıcık yalvartmış da olsan, nihayetinde doğru yolu seçtin Cathie. İnan bana, pişman olmayacaksın.

Hem hiçbir şey olmasa bile, bu karmaşanın içinde annenin sesini duymak sana iyi gelebilir.

Yalnızca bunun için bile çaba sarf etmene değmez mi?"

Ses çıkarmadan başımı salladım. Ona şimdi oturup da inceden inceye ailevi meselelerimizi anlatacak dinginlikte bir kafaya sahip değildim. Hem ne yalan söyleyeyim, bu kadar havalı ve karizmatik insanların, bizim çarpık anne - baba - kız ilişkimizi duymasını hiç de tasvip etmiyordum.

"Ee o zaman harekete geçelim," Daniel sandalyesini arkaya doğru itekleyerek ayağa kalktı ve onunla birlikte diğerleri de aynı eylemi gerçekleştirdiler. Kaçışımın olmadığını bildiğimden, en azından bunun dünyanın sonu olmadığını düşünerek ben de yanlarındaki yerimi aldım.

"Mümkünse onunla tek başıma konuşmak istiyorum,"ikinci kata çıkıp holü bir uçtan diğer uca kat ederken, bu küçücük talebimi olumlu karşılamalarını diliyordum içimden. "Şey, belki kendimi tutamayabilirim ve..." Nia yanı başımdan uzanıp elimi tuttu ve sıktı. Aralarında genç bir kızla empati kurmayı en iyi başarabilecek o olduğundan, aklımdan neleri geçirdiğimi hemen anlamıştı. Lâkin Joshua bu mevzuda bize katılmadığını açıkça göstererek, net bir tavırla başını negatif anlamda salladı.

"Üzgünüm Cathleen. Fakat yanında bizden biri mutlaka olmalı. Yanlış anlama, bize öğrendiklerini tam olarak aktaramayacağını düşündüğüm için böyle söylemiyorum.

Sadece sen daha duygusal bir havaya girebilirsin ve belki bazı noktaları kaçırabilirsin, beni anlıyorsun, öyle değil mi?

Bu sebeple seni bir başına bırakmamızı lütfen bizden bekleme.

Kendini kime yakın hissediyorsan, onu yanına al ve şu konuşmayı bir an evvel yap."

İtiraz etmenin bir fayda sağlamayacağı apaçık belliyken, bakışlarımı buraya ayak bastığımdan beri, her daim yanımda olan üç Dewrion'un üzerine çevirdim.

Nia bir hemcinsim olarak belki de böylesi bir anda başvuracağım ilk isim olabilirdi. Ona bazı şeyleri söylemesem bile, bir kadının gözüyle bakarak çoğu şeyi anlayabilirdi.

VÂRİS : GÖLGE - RUH SERİSİ - Birinci KitapWhere stories live. Discover now