"4'den sonra boşum, o zamana hazır ol. Sen diğerleriyle haberleşirsin"

"Tamam zaten birlikteyiz, söylüyorum şimdi. Çoktan hazırım ve dışardayım"

"Pratik cadı, öptüm yanaklarından görüşürüz" Kapatmak üzereyken aklıma gelen şeyle, telaşlı bir çıkış yaptım "Seyhun!"

"Evet güzellik?"

"Şey... Sana attığım mesajları okuma. Yani telefonun kapandıktan sonra attıklarımı.."

"O niye?"

"Okuma işte" diyerek telefonu kapattım. Aptallığıma yanayım.

Avm'ye geldiğimizde Seyhun, ben, Şeyda ve Enes vardık. Ablam, İsa abi geleceği için gelmek istememişti ancak Seyhun'la buluştuğumuzda, muhtemelen İsa abinin de aynı sebepten gelmediğini gördüm. Hakan abim ve Sude ise yatak döşek bakacaklardı, nevresim takımı ve türevleri işte. İşleri bitince buluşacaktık.

Seyhun eliyle parlak ışıklardan labut tabelasını gösterince "Bowling'e mi gidiyoruz?" diye sordum heyecanla. Geçen hafta bana söz vermişti.

"Evet" tebessümüm, yüzünde karşılık buldu. Her zamanki samimi gülüş, sol gamze, ela gözler.

Bowling salonu, dışarıya göre daha loş bır ışıklandırmaya sahipti. Kasa olduğunu tahmin ettiğim yerden sıra alırken, görevli ayak numaralarımızı sorarak, arkasında dizili, beyaz, düz ve rahatsız edici görünen bowling ayakkabılarından verdi. 43 numara, ayak numaralarımızın arasındaki fark, yaşlarımız arasındaki fark kadardı.

Mekanda uzay havası verilmeye çalışılmıştı. Koyu yeşil rengin üzerine, renkli pasta süsü eklenmiş gibi görünen halıdan yürüyerek, bize verilen bölmenin önüne geldik.

"Kim kim olacağız" diye sordum, kenardaki dar masaya oturduktan sonra ayakkabılarımı değiştirirken.

"Sen benle olacaksın ufaklık"

"Ben de Şeyda'yla olurum. İyi oynuyorsun değil mi Şeyda?" Enes tek kaşını kaldırarak Şeyda'ya baktı.

"İdare eder işte" Şeyda'nın yarım ağız söylediği cevap Seyhun'un hoşuna gitmişti. "Kesin biz kazanacağız" diye göz kırptı bana.

"Bakacağız" Yüzüme, tereddütle zoraki bir tebessüm yerleştirdim.

"Daha önce oynamadım deme" kaşlarını kaldırdığında hafif şaşırmış ifadesini fark ettim.

"Ne diyim?"

"Oynamadın mı?"

"Oynamadım" kafamı hafifçe sallayarak, söylediğimi görüntüye döktüm.

"Ne yapalım, iş başa düştü, öğreteceğiz" Düşünceli gibi görünmeye çalışırken gerçekten komikti, onu çocukça hallerde görmek inanılmaz derecede eğlenceydi.

Enes isimlerimizi girerken "Nesine?" diye sordu.

"Kaybeden kazanana yemek ısmarlar"

"Yemekse biz kazandık" sırıtarak kendinden emin konuştu ve ilk olarak onlar oynadı. Enes, ikinci topu attığında hepsini devirmişti. Şeyda da yarısını devirdi. Sıra bize gelince Seyhun tek seferde hepsini devirdi.

"Vayy" hayretimi dile getirmekten çekinmemiştim. Herkesin yapabilmesi, heyecanım kadar, kolay olduğunu da düşündürmüştü. Yanımdaki sıradan turuncu bir top alıp, parmaklarımı deliklere geçirdim. Gözlerimi kısarak kendimce hesaplama yaptıktan sonra labutlara fırlattım.

"Hadi!" tam ortadan gidiyordu ki boş raylarla buluştuğunda, nasıl yana kayıp karavana olduğuna anlam verememiştim. Atamamanın sıkıntısıyla nefesimi üfleyip dudak büzdüm. "Off"

MAATTEESSÜFWhere stories live. Discover now