20 / Nasıl Yalnız Bırakayım Seni

367 36 57
                                    

"İşine bak kardeşim. İşine."

"Haydi ya ne olursun!"

Sıkıntıyla kafamı büktüm.

Baran yaklaşık on beş dakikadır akşam mahalledeki meyhaneye gitmek için yalvarıyordu.

"Hayır dedim Baran. Ömer'le gitsene!"

"Ya kızım sen benim Ömer'den ayrıldığını gördün mü? O da geliyor zaten. O zaten geliyor. Sen de gel. Beni kırma."

Duraksadım ve ona baktım.

"Kim kim geliyor?"

"Genç tayfa. Tan , Zeynep , Ömer , ben , Tolga , Kaya , Aze-"

"Siz eğlenin ben gelmeyeceğim. İrfan Başkan'a gitmem lazım."

Hızlıca yanından uzaklaştım. Toplantı odasına girip içeriye baktığımda Azer'in Kemal abinin ve Tolga'nın oturduğumu gördüm. Azer'e bakmadan Kemal abime gülümsedim ve Tolga'ya döndüm.

"Bir iki saatliğine arabanı verebilir misin?"

Elindeki kitabı masaya bıraktı ve elini cebine soktu.

"Bir sorun yok değil mi?"

Kafamı iki yana salladım.

"Kısa bir işim var."

Azer oturduğu yerde doğruldu. Gözlerini kapıdan girdiğimden beri üstümden çekmemişti. Şimdi de bana bir soru yöneltmişti.

"Ben bırakırım seni."

Sahte olduğunu belli etmediğimi düşündüğümüz gülümsememle konuştum.

"Teşekkür ederim. Ben kendim giderim."

Tolga'dan anahtarı alıp odadan çıktım.

Hızlı hızlı asansöre ilerleyip bindiğimde kolidordan bir ses gelmişti.

"Asansörü tutsana!"

Asansörü tutmuştum. Gelenin Azer olduğunu farketseydim tutmazdım ama!

Benimle beraber bindiğinde nefesimi içime çekip geri verdim. Asansörün kapısı kapanınca Azer'de konuşmaya başladı.

"Ben götürürdüm seni? Neden Tolga'dan istedin ki?"

Merak etmesem de sordum.

"Adana'dan ne zaman geldi araban?"

"Yılmaz getirdi. İzin almış."

Onu başımla onayladım ve telefonumu çıkartıp telefonuma bakmaya başladım.

"Sen iyi misin Karaca?"

"Neden? Kötü mü duruyorum?"

"Yoo.. Yok da... Ne bileyim. Benimle hiç konuşmuyorsun da..."

Derin bir nefes aldım.

"Konuşacak bir şey yok ki Azer? Ne diyeyim?"

Yüz ifadesinden bozulduğu çok belli oluyordu. Ama önemsememeye çalışmıştım.

Bir süre boş boş asansör duvarını izledikten sonra dayanamayıp Azer'e döndüm.

"Seyhanlar nasıl?"

Buz gibi soğuk bürümüş gözleriyle bana döndü.

"İyiler işte. Boşandılar."

Kaşlarım çatıldı.

BÖRÜWhere stories live. Discover now