⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 40/1

11.5K 759 112
                                    

-40/1-

❝Valentino❞

Bu saçmalığa daha fazla dayanacak sabrım kalmamıştı. Bir an önce neler olduğunu anlamak için başkan denen o adamın ofisine gittim. Girişte biraz problem çıkarmaya çalışsalar da halledemeyeceğimiz bir şey değildi.

Odasına girdiğimde ise ayağa kalkan adamın beni gördüğüne şaşırdığını anlamak hiç de zor değildi. "Cesaretine hayran kaldım, Riccardo. Elbette cesaret ve cehalet arasında ince bir çizgi olduğunu da bildiğini sanıyorum."

"Bu, cehaleti cesaretle karıştıran ve yoluma çıkanların düşünmesi gereken bir sorun." Sakinliğimi koruyarak merak ettiğim soruyu sordum. "Lâl'e ne yaptın da seninle dönmeye zorladın?"

"Bunun için pek de özel bir şey yapmama gerek yoktu açıkçası. O benim kızım."

Oldukça iddialı tavrını koruyan adamın kendine güveni sinirden dişlerimi sıkmama sebep oldu. "Sandığından daha çok şey biliyorum. Tüm gerçeklere hâkimim. O yüzden aptal savunmanı bir kenara bırak da gerçekleri söyle. Yoksa senin kafanı uçururum."

Kendimi tutamayıp öfkelenmeme ve yapacağıma emin olduğu tehditlerimi savurmama rağmen keyifliydi karşımdaki adam. Benim aksime sakindi de. "Neden bunları Lâl'e sormuyorsun? Seni tutan ne? Duyacaklarından mı korkuyorsun?" Neden bahsettiğini anlamak için merakla yüzüne bakıyordum. Ne için korkmam gerekiyordu? Ne ima ettiğini anlamaya çalışıyordum ve beni pek de merakta bırakmadan ekledi. "Azize, yani senin bildiğin adıyla Lâl... Benim güzel kızım. Küçüklüğünden beri oyun oynamayı sever. Çok da iyi oynar. Ama kötü bir huyu vardır, her şeyden çok çabuk sıkılır. Sen de oynadığı en büyük oyundun."

Söyledikleri fitillenmek için tek bir hareketi bekleyen öfkemi alevlendirmişti. Boğazına sarıldım ve bilinçsiz bir biçimde sıkmaya başladım. Onu orada öldürebilirdim, Pietro engel olmasaydı eğer.

Arkama döndüğümde her şeyin bildiği gibi ilerlediğini gören ve bununla övünürcesine bilgiçlik taslayan Luigi gözlerimin içine baktı ve mırıldandı. "Sana söylemiştim."

❝Lâl❞

Elimdeki ultrason görüntüsüne kısa bir an baktıktan sonra yatağın kenarındaki çekmeceye koydum. Ona uzun uzun bakmak istemiyordum. Belki de ona alışmak, onunla duygusal bir bağ kurmak istemediğim içindi, bilmiyordum ancak henüz dünyaya gelmemiş biriyle yüzleşmeye hazır değildim. Saatlerdir onunla ilgili vermem gereken kararı düşünmekten başıma ağrılar girmişti. Bu işin içinden nasıl çıkabilirdim bilmiyordum. Normal şartlarda bile anne olmaya hazır değilken onu nasıl dünyaya getirebilirdim ki? Hem de şartlar bu kadar zorlaşmışken. Valentino'yla test yaptığımız güne gidebilseydik belki her şey daha zamana bırakılabilir bir durumdaydı. Ancak şuan Valent'le birleşmemizin imkânsız olmasının yanı sıra bir mucize olsa, biz her şeyi çözüp birleşsek bile bu bebeği doğuramazdım. Bu ailenin zoraki bir parçasıydım. Başımda bu kadar bela varken ve ben kendimi anne olmak için uygun biri gibi göremezken onun doğması bebeğe de haksızlık olmaz mıydı? Ve benim tanıdığım başkan bu bebeğin doğmaması için elinden geleni yapardı.

Telefona sarıldım ve Selvi'yi aradım. Her zamanki gülen yüzünün sesine yansıyan neşesiyle telefonu açtı. "Alo, Lâl... Aramana sevindim. Nasılsın?"

"İyiyim, teşekkürler. Sen?"

"Ben de iyiyim canım." Ben telefonun diğer ucunda cesaretsiz bir biçimde donup kalmışken aramızda geçen sessizliğin ardından "Biraz konuşmak ister misin?" diye sorduğunda kendime gelmiştim.

"Aslında ben... Kürtaj olmaya karar verdim. Randevu için sekreterini aramak istemedim, ne kadar az kişi bilirse o kadar iyi diye düşündüm."

Halikarnas'ta Bir Gece | Gecedeki Aşk Serisi - I ღBİTTİღOnde histórias criam vida. Descubra agora