⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 23/2

25.1K 1.2K 71
                                    

-23/2-

❝Valentino❞

Akşam karanlığının çökmesine birkaç saatten az kala araca binip otele doğru yola çıktık. Yanımda oturan kadının dikkat kesilmiş bakışlarla beni süzdüğünü görünce merakla ona baktım.

"Otele mi gidiyoruz?"

Sorusuna soruyla yanıt verdim. "Başka bir yere mi gitmemizi isterdin?" Aklında yine ne olduğunu merak etmiştim.

Omuz silkti. "Bilmem. Seninle İstanbul'da ilk ve son günümüz. Kös kös otele dönmekten daha farklı bir şeyler yapabiliriz."

"Ne gibi mesela?"

"Sahile gitmek istiyorum."

Bir kraliçe edasıyla emir vermesiyle güldüm. "Emredersiniz Lâl hazretleri." Benimle böyle rahat konuşması hoşuma gidiyordu. Normalde böyle şeyler benim etkilenme değil öfkelenme sebebim olurdu ancak bu benim için de şaşırtıcı bir değişim sayılabilirdi. Karşılaştığımız ilk andan beri takındığı cesur ve rahat tavırları, farklı tabiatı cezbediciydi. Nedenini hâlâ çözemiyordum ama etkilendiğim bir gerçekti.

Sahilin önüne geldiğimizde araba durur durmaz kapısını hızla açıp kumsala doğru koşan kızın enerjisi gülmeme sebep oldu. Koşmayan ama hızlı adımlarla onu takip ettiğimde ayakkabılarını ve çorabını çıkarıp koşturmaya kaldığı yerden devam etti. Bir çocuk neşesi. Dışarısını, etrafını hiçbir şekilde umursamayan kaygısız bir eğlenme hâli. Onu izlerken içimi hiç tanımadığım bir duygu kaplamıştı. Hiç alışık olmadığım bir duygu. Amerika'yı keşfeden Kristof Kolomb da böyle hissetmiş midir acaba? Abartmıyorum. Lâl'i tanımış olsaydınız muhtemelen siz de böyle düşünürdünüz.

Birkaç dakika sonra bana doğru koşup elimi tutarak çekişirmeye başladı. "Hadi sen de katıl!"

"Ne? Böyle iyiyim, sağ ol."

"Bir kere de büyük, önemli bir adam değil de küçük bir çocuk ol. Korkma, ölmezsin!"

"Ben de mi amaçsızca koşayım Lâl, yapma."

"Hiç de amaçsız değil bir kere, kötü enerjimizi atıyoruz!" Alaycı gibi çıkan sözlerime yapay bir öfke duyar gibi eğilip deniz suyuyla doldurduğu avuçlarını üzerime boşalttı. "Al bakalım, madem benimle dalga geçiyorsun. İyi bir dersi hak ettin!"

"Lâl, saçmalama!" Kızmaya çalışırken bile istemsizce gülüyordum ve takdir edersiniz ki bu karşımdaki kadını durdurmak için yeterli bir uyarı şekli değildi. Başa çıkılmaz bir nükleer bombayla birlikte olduğumu söylemiş miydim? Kesinlikle söylemiş olmalıyım. "Öyle mi küçük hanım, demek oyun istiyorsun?" Ben de aynı şekilde ona su sıçratarak karşılık verdim.

"Ne? Hayır, bu adil değil!"

"Daha adil bir şey görmedim!"

Birbirimize su sıçratıp koşuşturduk. Havanın keyifsizliğine inat bizim keyfimiz yerindeydi. Mutluyduk. Anlamsız gelebilir ama ilk defa bu kadar huzurlu hissediyordum. Sıradan biri gibi. Sıradan dertleri olan sıradan biri.

Hava kararmak üzereydi. Hava pek iyi olmadığı için etrafta zaten az kişi olduğundan havanın kararmasıyla birlikte sahilde iki kaçık gibi kalmıştık. Kumsalda uzanmış kararmaya yüz tutmuş gökyüzünü seyrediyorduk. Dalgalar usulca çıplak ayaklarımıza vurup kaçıyordu. Benden uzakta uzanmış bulutları seyreden kadın aniden gelip başını göğsüme yasladı. Bana bir resim çizme hakkı verselerdi ve bu resim hayattaki mutluluğunu sembolize edecek deselerdi kesinlikle bu anı çizerdim size yemin ederim. Bana daha çok sokulan kadının beline sardım kollarımı. "Üşüyor musun?"

Halikarnas'ta Bir Gece | Gecedeki Aşk Serisi - I ღBİTTİღOnde as histórias ganham vida. Descobre agora