⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 24/2

22.3K 1.1K 116
                                    

-24/2-

❝Lâl❞

Adımlarım geri geri giderken başım dönüyordu. Kulaklarımda silah sesi tekrar tekrar yankılanıyordu, sağır ediciydi. Pietro ve Luigi birer adım geride dururken Valent'in bana doğru yürüyüşü adımlarımı korkuyla geri geri atmama sebep oldu. Neye şaşırıyordum? Mantıken burada şaşırmam gereken bir şey yoktu. Valentino bana hayatı hakkında yalan söylememişti, aksine her şeyi dürüstçe anlatmıştı. Şok geçirdiğim şey tam olarak neydi, bazı şeyleri canlı canlı görmem mi? Bir şeyi bilmek ya da tahmin etmek başkaydı, gözlerinle görüp yüzleşmek başka. Soluk borum sıkışmış gibi nefes alıp verirken adımlarım geri geri gitmeye devam ediyordu, attığım son adımla kıç üstü düşüp yeri boyladım. Ellerim taş zemine tutunurken arkamdan gelen adamın sırtıma değen sert gövdesiyle irkilsem de beni kollarımdan tutup kaldırmasına karşı koymadım. Ayağa kalktığımda onunla yüz yüze geldim. Bakışlarındaki karanlık, insanı içine çeken kara bir delik gibiydi. Adımlarım geriledi ve sırtım duvara çarptığı için duraksamak zorunda kaldım.

Yumuşak sayılabilecek bir ses tonuyla "Lâl." dedi yalnızca. Arkadaki adamlara gözüm çarptığında Pietro vereceğim tepkiyi merakla bekler gibi öylece dururken Luigi çocuk mu eğliyoruz burada, hadi bitse de gitsek modundaydı. Bir an önce işine geri dönmek istemenin verdiği bir sıradanlıktı bu ve midemi bulandırdı. Valentino'nun bakışları ise tuhaf bir hâl almıştı. Hâlâ güçlü ama bir parça da korkak.

Bense ürkeklikle şaşkınlık arasında gidip geliyordum. O anın şokunu atlatmaya çalışırken ancak "Burada... Olmamam gerekiyordu, değil mi?" diyebilmiştim. Bakışları beni incitmekten çekinir gibiydi ve uzanıp bana dokunacakken kendimi geri çekip arkama döndüm ve eve doğru koşmaya başladım. Peşimden geldiğini hissedebiliyordum ama durmuyordum. Merdivenlerden yukarı çıkıp yatak odasına girdiğimde kaçacak pek de yerim kalmamıştım. Evi bilmediğim için mantıken bildiğim tek odaya kaçmıştım ama köşeye sıkışmıştım. Odanın en dibine, giysi odasına kadar sinmiştim. İçeri giren adam usulca bana doğru yaklaşırken etkilenmiş görünüyordu. Ne yapacağımı, nasıl davranacağımı bilmiyordum. Gördüğüm şeyleri görmemiş gibi yapamazdım. Burun buruna geldiğim adamın yüzüne bakamıyordum, yüzleşeceğim şeyden korkuyordum. Tanıdığım adam dışında farklı biriyle tanışmaktan. Başımı yana çevirdim, savrulan saçımı düzeltmek için elini kaldırdığında ister istemez irkildim. Ona bakmamaya çalışıyordum. Nefes alışverişlerini boynumda hissediyordum.

Valentino ise kulağıma fısıldadı. "Benden... Korkuyor musun?"

Hâlâ göz göze gelemediğim adama yanıt vermek için ağzımı açtığımda kekeledim. "V-Valentino... Ben..."

"Lâl, lütfen. Bunu nasıl düşünürsün? Sana zarar verebileceğimi nasıl düşünürsün?"

Bana zarar vermeyeceğini adım gibi biliyordum. Sanırım... Adı konusunda sorunlar yaşayan biri olarak böyle bir örnek vermem komik oldu. Ama Valentino'nun bana zarar vermeyeceğini her şeyden daha iyi bildiğim kesindi. Yine de gördüklerimi unutmam mümkün değildi ve sindirmem zaman alacaktı. Böyle bir şeye alışmak mümkün müydü? "Valentino..." Göz teması kurmamaya çalışıyordum. "Biraz yalnız kalmaya ihtiyacım var, lütfen." Gördüğüm sahne beni kaçmak istediğim o geceye geri götürüyordu. Dehşet dolu o geceyi unutmak istedikçe en ufak bir şey beni o geceye geri götürmeye yetiyordu. Şimdiyse kafam karmakarışıktı. Her şeyi bir çırpıda anlatmam mümkün değildi. Yok etmeye çalıştığım, geri ittiğim tüm kötü şeyler de bir bir gün yüzüne çıkıyordu. Çığlıklar. Kan. Yağmurla buluşmuş toprak kokusu. Her geçen saniye zihnim bulanıklaşıyor, hatırladıklarımla midem bulanıyordu. Elimi ağzıma kapadım ve omzuna çarpıp gittiğim adamı geride bırakıp kendimi tuvalete kapattım. Midemden yukarı tırmanan safra ve geri kalan her şeyi çıkardım. Geçmişi unutmak mümkün müydü? Zihnimizi kötü her şeyden arındırıp yalnızca iyi şeyleri bırakmak. Bu mümkün müydü gerçekten? Geçmişi silebilir miydik? Ya da geçmişten istediğimiz bir sahneyi silmek? Olabilir miydi böyle bir şey? Kapının önünde bana seslenen adamın endişesini anlıyordum. Onu seviyordum ve ona kızamıyordum. Aksine, anlattıklarından sonra onu anlıyordum. Böyle bir hayata doğmuştu. Tıpkı benim evlatlık alındığım ailemde kaderimi yaşamam gibi bir mecburiyetti bu. Herkes kendine has bir dünyaya doğar ve o dünyanın tabiatında pişer. İyi veya kötü, bu böyledir.

Halikarnas'ta Bir Gece | Gecedeki Aşk Serisi - I ღBİTTİღWhere stories live. Discover now